Fransız Sosyalist Partisi, nisan ve mayıs 2007’deki iki turlu yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için adayını seçti: Segolene Royal.
Geçen hafta parti içi seçimde delegelerin oylarının yüzde 60’ını alan Royal Fransa’nın ilk kadın cumhurbaşkanı adayı.
53 yaşındaki Royal 1978’de Sosyalist Parti üyesi olmuş. Otuz yıla yakın bir süredir partide. Eski cumhurbaşkanı François Mitterrand’a danışmanlık, üç kez de bakanlık yapmış.
Neden politika sorusuna verdiği yanıt şöyle: "Ailemdeki tüm kadınların kaderi evlenip, çoluk çocuğa karışmaktı. Bundan kurtulmanın tek yolunun eğitim ve meslek sahibi olmaktan geçtiğini çok erken keşfettim. Politika mesleğim."
Segolene Royal, sekiz çocuk sahibi annesi dahil ailesindeki kadınların kaderini bir anlamda paylaşıyor.
1970’lerde tanıştığı "hayat arkadaşı", şimdiki Sosyalist Parti Başkanı François Hollande’dan dört çocuk sahibi oluyor.
Royal sıkı bir feminist aynı zamanda.
Hollande ile evlilik kontratı yapmaya hiç yanaşmıyor. Çocuk yapıyorlar, aynı evi paylaşıyorlar, birlikte mal mülk sahibi oluyorlar ve aynı partide mücadele ediyorlar.
Ama asla evlenmiyorlar.
Kulağıma nedense pek hoş gelen "hayat arkadaşı" statüsü, Royal’in, aile ve çocuktan sorumlu bakanlık yapmasını da engellemiyor.
Cumhurbaşkanı seçildiği takdirde Elysee Sarayı’na "hayat arkadaşı"yla birlikte yerleşecek olması da ayrı bir tat katıyor hikayesine.
DEĞİŞİM RÜZGÁRI
Peki Segolene Royal’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı neden Fransızlara cazip geliyor?
Sadece başarılı bir kadın olmasından mı? Yoksa bir "değişim rüzgarı" estirmesinden mi?
Sorunların üzerine kadın duyarlılığını da katarak açık yüreklilikle gitmesinden mi? Üniversite masraflarını ödemeyen babasını mahkemeye vererek genç yaşından beri yarattığı "Demir Leydi" imajından mı?
53 yaşında bikini giymekten çekinmeyen çekici kadın imajından mı?
Yoksa dünyada yükselen trend olan çevrecilik konusundaki bilgisinden mi? (Bir dönem çevre bakanıydı çünkü.)
Uzmanlara bakarsanız bunların hepsi bir arada Segolene Royal’i zirveye taşımış. Fransa’nın köhnemiş politika sistemine yeni soluk getirecek kişi olarak sivrilmiş.
"Segolene ve Biz" kitabının yazarı Marc Lambron’a bakarsanız, Segolene Royal üniversite yıllarında erkeklerin peşinde koştukları bir genç kız.
Arkadaşlarına en sık sorduğu soru ise şu: "Hayatta stratejin ne?"
İşte belki bu soru Fransızlara bir stratejiye sahip bir cumhurbaşkanına sahip olma arzusu yaratmış olabilir.
Peki Türkiye açısından bakarsak?
Segolene Royal’in ağzından, cumhurbaşkanlığı yarışından en güçlü rakibi Nicolas Sarkozy’nin aksine Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğu sözleri hiç çıkmadı şimdiye kadar.
Sadece geçen ekim ayında mecliste Türkiye’nin AB üyeliğiyle ilgili "Fransızlarınbu konudaki düşüncelerine saygılı olacağım" demiş.
Segolene Royal’in Sosyalist Parti’nin cumhurbaşkanı adayı olduğu gün Le Monde Gazetesi’nde tam sayfa bir ilan dikkatimi çekti.
Şöyleydi ilan: "Segolene Royal işte adaysın. Darfur için ne yapmayı düşünüyorsun?"
Sudan’ın Darfur Bölgesi’nde herkesin gözü önünde 21. yüzyılın ilk soykırımının işlendiğini hatırlatan ilan trajik olaya dikkatleri çekmek için kurulmuş bir STK tarafından verilmiş.
Diyeceğim şu: Aday seçilmek yetmiyor.
Ülken için, dünya meseleleri için "Stratejin ne" diye hesap soranları karşında bulacaksın daima.
Stratejisi olmayanlar ise buyrun Türkiye’de aday olsunlar.