Paylaş
Koç Holding tarafından kurulup dokuz yıl önce Fransızların ünlü Saint Gobin şirketine satılmış olan şirketin ünlü sloganı “Sağolasın İzocam” günümüzde sosyal medyada gençler tarafından hala kullanılıyor.
Ne ki, “50 yaşında ve hep genç” dememin nedeni bu değil.
İzocam deyim yerindeyse “zamanın ruhunu” yakalamayı başarmış bir şirket.
Günümüzün olmazsa olmaz trendleri “yeşil ekonomi” “ enerji verimliliği” “karbon ayak izi”, “yeşil binalar” ya da Genel Müdür Nuri Bulut’un dediği gibi “pasif binalar” işi olmuş.
“Kapıcı Donuyoruz”, “Kapıcı yanıyoruz” günlerinden buralara kadar geldik ve İzocam hep aynı İzocam.
Genel Müdür Nuri Bulut 35 yıldan beri şirkettin başında.
Pazarlamadan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Fatih Öktem 30 yılı geride bırakmış.
Buluşmamızda “zamanın ruhuna” uygun rakamları önümüze koyuyorlar.
İzocam’ın 50 yılda ürettiği ürünlerle 200 milyon ton petrole eşdeğer enerji tasarrufu yapmış.
Aynı zaman zarfında 650 milyon ton karbondioksitin atmosfere salınmasını önlemiş.
Bugünkü yakıt fiyatlarıyla 110 milyar dolarlık enerji tasarrufu sağlamış.
Bulut ve Öktem ikilisinin önemli vurguladıkları bizim de hep yazıp çizdiğimiz şeyler.
“Türkiye enerji fakiri bir ülke olduğu halde enerji verimliliğe yeterince önemsemiyor”.
Türkiye enerji ithalatına yaklaşık 56 milyar dolar harcıyor.
Toplam enerjinin yüzde 40’ı binalarda kullanılıyor ve işin acıklı yani 8,5 milyon binanın sadece yüzde 12 ila yüzde 13’ünün yalıtımı var.
İMSAD’ın (İnşaat Malzemeleri Sanayicileri Derneği) da hesaplarına göre enerji verimliliği yüksek binalarla ülke ekonomisine yılda 12-15 milyar dolar tutarında katkı tasarruf mümkün.
Ama devlet bunu göz önüne alacağına ne yapıyor?
Yalıtım zorunluluğu olduğu halde masraftan kaçan müteahhidi de, binaları da denetlemiyor.
Ayrıca Nuri Bulut’un vurguladığı da gibi, inşaatlara yüzde 1, yalıtım malzemelerine ise yüzde 18 KDV uyguluyor.
Yani yalıtım sektörü ve dolayısıyla enerji tasarrufu cezalandırılıyor.
Diğer ülkelerde tam aksine yalıtım yapanlara teşvik var.
Bulut’a göre, yalıtım yapan binalara ABD’de 6 bin 500 dolar, İrlanda’da 5 bin pound teşvik veriliyor.
İtalya ise yalıtım masrafının yüzde 50’sini karşılıyor.
Enerji verimliliği diyorsanız devlet de elini taşın altına koyacak.
Apronda göllenme nedeniyle beklemenin bedeli dakikada 80 Euro
ENERJİ verimliliğini önemsemiyoruz da peki su yönetimi diye bilinen kavramın ne kadar farkındayız?
STK’lar sağ olsunlar, 22 Mart Dünya Su Günü nedeniyle bize tekrar Türkiye’nin su fakiri bir ülke olduğu hatırlattılar.
Su fakiri Türkiye için “su yönetimi” önemli bir kavram.
Tarım için de, hızla kalabalıklaşan şehirlerimiz için de önemli.
İstanbul gibi dev bir şehir düşünün.
Giderek çoğalan siteleriyle, otelleriyle, AVM’leriyle giderek büyüyor ama alt yapısı, su sistemleri, kanalizasyon filan ne durumda?
Yağmur suları nelere gidiyor?
Su yönetiminde ihtisaslaşmış Alman şirketi Aco’nun genç genel müdürü Kerem Altınöz’ün altını çizdiği şey önemli:
Atık bitkisel ve hayvansal yağ 300-400 bin civarında ve biz bunun sadece yüzde 1’ini topluyoruz.
Oysa etkin bir su yönetimiyle hem bu atıkları ayırmak mümkün, hem yağmur sularını değerlendirmek.
Hayatımızı karartan su birikintilerinden de kurtulabiliriz.
Yeter ki belediyeler su yönetimi iyi yapsın.
Altınöz’den şunu da öğrendim: Meğer uçakların apronda beklemelerinin bir nedeni de göllenmelermiş.
Göllenmenin uçaklara 1 dakikalık maliyeti 80 Euro.
Kimi zaman apronda bir saat beklediğimizi hatırlıyorum da.
Paylaş