Parayı verip demokratikleşmeyi unutalım mı

BERLİN Film Festivali’nin başladığı gün Berlin’deyiz.

Şehir tam bir festival havasında.

Festivalde yarışacak filmlerin posterleri şehrin dört bir yanına dağılmış, oteller dolu.

Berlin ziyaretinin nedeni TESEV’in bir süreden beri Avrupa’nın belirli başkentlerinde düzenlediği "Türkiye-Avrupa Birliği" toplantıları.

Özellikle Türkiye’nin üyeliğine soğuk bakan ülkeleri seçen TESEV’in bir önceki toplantısı örneğin Viyana’daydı.

Berlin’de "Alman Dış İlişkiler Konseyi" adındaki düşünce kuruluşuyla ortaklaşa düzenlediği toplantı ise Almanya’nın altı aylık AB dönem başkanlığı nedeniyle önemli.

Önemli ama katılımcılara bakınca, Türkiye’nin AB üyeliğinin Merkel hükümetinin öncelikleri arasında hiç olmadığını fark ediyorsunuz.

Bir kere Merkel Hükümeti’nden kimse yok toplantıda.

Oysa Merkel geçtiğimiz ekim ayında İstanbul’da "Hıristiyan Demokrat olarak Türkiye için özel statüden yanayım ama ’ahde vefa’ya saygılıyım" dememiş miydi?

Nerede kaldı "ahde vefa"?

Nerede kaldı Türkiye’ye verilen sözlere saygı?

Belli ki, Almanya’nın AB dönem başkanlığında üyelikle ilgili somut hiçbir adım atılmayacak.

Berlin’deki toplantıya dönersek iki "flaş" konuşmacısı var.

Biri Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth.

Diğeri Avrupa Parlamentosu üyesi Cem Özdemir.

Açılış konuşmasını yapan Roth, Merkel Hükümeti’ne AB dönem başkanı olarak Türkiye’nin üyeliğini "torpillememesi" çağrısında bulunuyor.

"Federal hükümet, Türkiye’ye asla kapıyı kapatmamalı" diyor.

Roth konuşmasında Hrant Dink cinayetine değiniyor.

"10 yıldan beri tanıdığım yakın arkadaşım" dediği Dink’in cenaze törenine katılmış.

Cenazeden sonraki gelişmeleri izlemiş.

"Aşırı milliyetçiler, aydınlara saldırıların başını çekiyorlar. 301 Türkiye’de havayı zehirliyor. Orhan Pamuk gibi aydınları korumak devletin görevidir" diye konuşuyor.

Hrant Dink cinayetinin Türkiye karşıtları tarafından kullanıldığını dikkat çekiyor.

"Bunlara vereceğimiz cevap şu olmalıdır" diyor: "Türkiye’nin AB üyeliği şimdi her zamankinden fazla önemlidir."

Claudia Roth
Türkiye’nin üyeliğinin Avrupa’yı "zenginleştireceğine" yürekten inanmış bir politikacı.

Ne yazık ki, genişleme ve Anayasa’yı kabul ettirme sancıları çekmekte olan, kendi derdine düşmüş bir Avrupa’da sesleri giderek daha az duyulan politikacılardan.

Almanya’da yükselen "Türkiye aleyhtarı" bir sesi de duyduk Berlin’de.

Alman Dış İlişkiler Konseyi’nden Jan Techau’nin sesiydi bu.

Techau önce Fransa İçişleri Bakanı Sarkozy’nin geçenlerde Türkiye için önerdiği "Akdeniz Birliği" başkanlığını çok akıllıca bulduğunu söyledi.

Ne anlama geldiği belli olmayan "Akdeniz Birliği" başkanlığıyla Türkiye’nin yetinebileceğini ima etti.

Ardından şu akıl almaz teklifte bulundu:

"Türkiye’nin daha çok AB fonlarıyla ilgilendiği ortada. Tüm fonlardan yararlanmasını sağlarsak belki tam üyelik statüsünden vazgeçebilir".

Şükür ki, Jan Techau’ye cevap salondaki Cem Özdemir’den geldi:

"Parayı verelim ve Türkiye’nin demokratikleşme sürecini unutalım. Öyle mi?"

Görüyorsunuz.

Türkiye’nin üyeliğini sadece fonlara bağlayan ya da Roth’un işaret ettiği gibi enerji kaynaklarına geçiş olarak görenlerle işimiz zor.

Türkiye’nin haritada yerini bilmeyen 301’i konuşuyor

AVRUPA Parlamentosu üyesi Cem Özdemir toplantı başlamadan önce bir kağıt uzatıyor.

Bu, Avrupa’daki Türk kökenli parlamenterlerin ilk kez ortak imzaladıkları bir bildiri.

Aralarında Cem Özdemir, Vural Öger, Ekin Deligöz, Sevim Dağdelen gibi isimlerin olduğu 20 imzalı bildiri, AKP Hükümeti’ne ve siyasi partilere 301’in kaldırılması çağrısında bulunuyor.

Zaten Cem Özdemir de konuşmasında açıkça söylüyor:

"301 numaralı madde yerinde durdukça, Türkiye’nin AB üyeliğini savunanlar zor durumda kalıyor. Türkiye’yi savunamaz hale geliyor"...

İnanmayacaksınız ama 301’i Almanya’da taksi şoförleri bile biliyor.

Hem Berlin’de sayıları oldukça fazla olan Türk kökenli şoförler değil.

Alman taksi şoförleri de.

Akşam yemeği dönüşü bindiğim Alman taksi şoförü bile Hrant Dink cinayetini 301’e bağlıyor.

"Almanya’da gazete okuyan herkes artık 301’i biliyor. Türkiye’yi tanımayan, bilmeyen dahi şu 301’den haberdar" diyor.

Medyanın gücü böyle.
Yazarın Tüm Yazıları