Mr. Powell’a açık mektup

DAVOS'taki konuşmanızın üzerinden tam 2.5 ay geçmiş.

‘‘Kararlıyız... Gerekirse Irak'a tek başımıza gireriz’’ demiştiniz.

Sesinizin tonunda hiçbir kuşku yoktu, her şeyin kontrolünüz altında olduğundan pek emindiniz.

Soru-cevap bölümünde size itiraz edenlerin çoğu Avrupalı katılımcılardı.

Savaşın yol açabileceği tahribat, insani felaket sorulunca ‘‘Washington'da bunun hesaplarını yapıyoruz’’ demiştiniz...

Öyle mi?

Şiilerin direnişiyle karşılaşabileceğinizi,

‘‘Akıllı füzelerinizin’’ hastanelere ya da yolcu otobüslerine isabet edebileceğini, Irak halkının işgalci bir güç karşısında kenetlenebileceğini hesaplamış mıydınız?

Iraklı rejim muhaliflerinin size yanlış bilgiler verebileceklerini aklınıza getirmiş miydiniz?

Savaş ikinci haftasını geride bıraktı.

Mr. Powell manzara hoşunuza gidiyor mu?

Yüreğiniz gazetelerdeki fotoğraflara bakmayı kaldırıyor mu?

Saddam'ın, sayenizde belki Usame Bin Ladin'in de önüne geçerek Arap Dünyası'nda kahraman haline geldiğini fark ediyor musunuz?

Müslüman ülkelerde halkı sokağa döktüğünüzü ve ABD'ye karşı kin tohumlarının hızla yayıldığını görmüyor musunuz?

Kuşkunuz olmasın... Savaş uzadıkça bu duygular artacak.

İntihar komandoları da.

ABD'nin ‘‘tarihsel hafızası’’ olmadığı için sömürgeciliğin günahlarını işlediği söyleniyor.

Kimseyi dinlemek istemediniz.

Birleşmiş Milletler, NATO ve Avrupa Birliği'ni hallaç pamuğu gibi attınız.

Her şey Iraklıların özgürleşmesi, demokrasi için.

Rus Dışişleri Bakanı İgor İvanov'un dediği gibi Irak halkının ‘‘bombaların kanatlarına takılıp gelen demokrasiyi’’ istedikleri yoktu.

Gelecek nesil Amerikalıların güvenliğinden söz ediyorsunuz.

Peki ya şimdilik sadece kanın aktığı Irak'ın, Ortadoğu'nun geleceği, güvenliği.

Savaşta yakınlarını kaybeden, yaralanan, sakatlanan Iraklı çocukların günün birinde size müteşekkir olacağını mı sanıyorsunuz?

Mr. Powell, savaşı bir ‘‘Pirus Zaferi’’ gibi kazansanız dahi barışı kaybettiniz.

Türkiye mi, Suudi Arabistan mı?


GAZETECİ Hasan Cemal, altıncı kitabı ‘‘Kürtler’’i göndermiş.

Kürtleri, Kürt sorununu, PKK'yı anlattığı kitabında, bugün yeniden sıkça sorulan bir sorunun, ‘‘ABD niçin 1991 Körfez Savaşı'nda Saddam'ı devirmedi’’nin yanıtı var.

Meğer ABD ordusunun Bağdat'a girmesini, Kürt Devleti kurulur gerekçesiyle Türkiye engellemiş.

Hasan Cemal, bu iddiayı iki kişinin ortaya attığını yazıyor. Biri, ABD'nin eski Ankara elçisi Morton Abromovitz, diğeri bugünün Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz.

Cemal
'in kitabında yer alan iddialar kafamda bir soru işaretine yol açtı. Zira daha bir süre önce, Fransız dergilerinden birinde Saddam'ın iktidardan uzaklaştırılmasına Suudi Arabistan'ın karşı çıktığını okumuştum.

Vahabi Suudi Arabistan'ın kaygısı da, Saddam sonrası doğacak iktidar boşluğunda Şiilerin güçlenmesiymiş.

Anlayacağınız mesele karışık.

Türkiye mi istemiş, yoksa Suudi Arabistan mı?

Yoksa Amerikalı dostlarımız bize başka, Suudilere başka türlü mü konuşuyor?

Gabriel Garcia Marquez ile Carlos Fuentes'ın ortak albümü


BİRİ Meksikalı, diğeri Kolombiyalı.

İkisi de 1928 doğumlu.

Ortak dilleri İspanyolca, ortak tutkuları Latin Amerika müziği.

Kolombiyalı Nobel ödüllü Gabriel Garcia Marquez ile Meksikalı Carlos Fuentes önümüzdeki günlerde tango ve ‘‘rancheras’’ şarkıları söyledikleri bir disk çıkartıyorlarmış.
Yazarın Tüm Yazıları