Mezopotamya'nın hazinelerine ya füzeler isabet ederse
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
DİCLE ve Fırat nehirlerinin arasında kalan Mezopotamya, en eski uygarlık beşiklerinden biri.
Şöyle hafızanızı yoklayın... Çocukluğunuzda, tarih kitaplarından belleğinizde yer etmiş sözcüklerden çoğu Mezopotamya'da yeşermiş antik uygarlıklardan kalanlar: Sümer, Babil, Akad, Asur, Gılgamış Destanı, Hammurabi, Nabukadnezar.
Altı bin yıllık tarihi olan Mezopotamya'nın kültürel mirası yoğun bombardıman altında.
İnsanlar ölürken bunun ne önemi var diye sorabilirsiniz.
Doğru.
Ama Mezopotamya'daki antik şehirlerin de tehdit altında olduğu bu çılgın ve anlamsız savaşın diğer bir boyutu.
Şanlıurfa'ya düşen bir Tomahawk füzesinin antik Ur şehrindeki bir ‘‘ziggurat’’a isabet etmesi işten bile değil.
Osmanlı İmparatorluğu'na ait olduğu dönemlerde, Irak'ın toprak altı zenginliklerine yaklaşık bir buçuk yüzyıl önce ilk kazmayı vuranlar Fransızlar. Kazıları Musul'daki Fransız Konsolos Paul Emile Botta başlatmış. Osmanlıların rızasıyla arkeolojik kazılardan çıkartılanların çoğu Paris'e taşınmış.
Berlin'deki Bergama Müzesi'ni gezenler de bilir. Bergama Tapınağı'nın sergilendiği salondan hemen sonra, Babil'den taşınmış İştar Kapısı tüm haşmetiyle karşınıza dikilir.
İngilizler de Mezopotamya'yı yağmalamakta Fransız ve Almanlardan pek aşağı kalmamış doğrusu.
Irak'ı kuran kadın diye bilinen Gertrude Bell, romancı Agatha Christie'nin kocası Max Mallowan buralarda arkeolojik kazılar yapan ünlü isimler.
Kazılardan elbette Osmanlılar da pay almış.
İstanbul Arkeoloji Müzesi de Mezopotamya'dan çıkartılan eserler açısından oldukça zengin.
Peki Irak'a neler kalmış?
Bir kere Almanların işbirliğiyle 1970'li yılların sonunda hizmete giren Bağdat Müzesi var. Sadece bu müze 100 bine yakın eser barındırıyor.
Ayrıca Musul, Kerkük ve Basra yakınlarındaki arkeolojik kazılardan çıkartılanlar yedi, sekiz müzede.
Havadan görülsün diye bu müzelerin damlarına kocaman harflerle UNESCO yazılmış. Ama yine de bu Körfez Savaşı sırasında müzeleri serseri füzelerden pek koruyamamış.
Esas büyük tehlike ise antik şehirlere, açık alanlardaki eserlere yönelik.
Meselá Körfez Savaşı sırasında Ur şehrindeki ‘‘ziggurat’’ isabet almış.
UNESCO Kültür Dairesi Başkan Yardımcısı Münir Buşnaki ‘‘Amerikalılar bölgenin kültürel zenginliğinin farkındalar. Zaten ellerine de önemli arkeolojik merkezlerin işaretlendiği haritalar, listeler verdik. Umarım bunlara bakmaya fırsatları olur’’ diyor.
Münir Buşnaki bence hayal kuruyor.
Bağdat'ın pazaryerine füze gönderen savaş uçağı pilotlarının eğer yanlarında varsa UNESCO'nun verdiği haritalara bakacaklarını mı sanıyorsunuz?
Zorla demokrasi olur mu?
BAŞKAN Bush'un ağzından dökülen her iki sözcükten biri mutlaka ‘‘demokrasi’’.
Neymiş?
ABD ve İngiltere, Iraklıları özgürleştirecek, demokrasiyi getirecek.
‘‘İslam'ın Hastalığı’’ kitabının yazarı Tunuslu Abdülvahap Meddeb, Fransız Le Point Dergisi'nin son sayısında açıkça söylüyor: ‘‘Bölge henüz demokrasiye hazır değil.’’
Meddeb'in öngörüsü, Saddam devrildikten sonra (eğer devrilirse) değişik dini inançların, aşiretlerin, kavimlerin şekillendirdiği Irak toplumunun büyük patlamalar yaşayacağı yolunda. Bush'un danışmanlarının bilgisine sunulur.