İstanbul sanat sezonuna hızlı bir giriş yaptı

Öyle kolay olmuyor tabii ki.

Kesilen yazılara son bir göz atmadan insanın eli çöpe atmaya varmıyor.

Gözümün iliştiği böyle yazılardan biri Fransa’nın efsane kültür bakanlarından Jack Lang’ın bir söyleşisi.

Halen Paris’teki Arap Dünyası Enstitüsü’nün başkanı olan Jack Lang, tam dört yıl önce Le Monde Gazetesi’ndeki söyleşisinde  “özellikle kriz dönemlerinde kültüre, sanata, eğitime, araştırmaya çok daha fazla yatırım yapmak gerek” demiş.

“Kültüre yatırdığınız her bir euro yaşam sevinci ve insani gelişme olarak size döner” diye eklemiş.

İçinde bulunduğumuz ve hemen hemen her kesimi etkileyen bu sıkıntılı dönemde İstanbul Jack Lang’ın bu tespitini haklı çıkartacak şekilde sanat sezonuna hızlı bir giriş yaptı.

Sergi açılışları,�İKSV 4. İstanbul Tasarım Bieanali, Contemporary İstanbul,  ardından İKSV 22. İstanbul Tiyatro Festivali.

Kendi adıma geçen hafta İstanbul’un gözde iki mek^anında açılan sergileri gezerek zengin bir sanat sezonuna adımımı attım.

AREVYAN’IN OLDUGU GİBİ SERGİSİ

Sergilerden ilki İKSV sayesinde hayatımıza giren Galata Rum Okulu’ndaki fotograf sanatçısı Ani Çelik Arevyan’ın “Olduğu Gibi” Sergisi.

Ani Çelik Arevyan

Arevyan 30 yıllık, 95 bin fotoğrafın olduğu arşivinden,  aslında yan yana koyduğunuzda ilgisiz, uyumsuz dahi olabilecek kareleri, kendisinde çağrıştırdığı imgelere, duygulara göre eşleştirmiş.

Zamansız ve mek^ansız sanatsal fotoğrafları eşleştirme serüvenine herkesin kendi yorumunu getirmesi mümkün.

Dolayısıyla “Olduğu Gibi” Sergisi biraz da içinizde çıkacağınız bir yolculuk gibi.

Galata Rum Okulu’nun biraz ötesindeki MSGSÜ Tophane-i Amire’deki “Arkas Koleksiyonu’nda Post-Empresyonizm” Sergisi bizi bir yüzyıl geriye götürüyor.

Belki daha da geriye.

Serginin açılışına Lucien Arkas ile birlikte katılan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Yalçın Karayağız “buradaki sergi Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçekleşmiş bir mucize gibidir” diyor.

RENOİR KUBBEDEN SÜZÜLEN IŞIĞIN ALTINDA

Eserleri sergide yer alan, birbirleriyle etkileşim içerisinde olan ve farklı tarzlar deneyen sanatçıların aynı zamanda Türk resminin ustalarına da rehberlik ettiklerini belirtiyor Prof. Karayağız.

Tophane-i Amire'de, kubbenin deliklerinden sızan ışığın düştüğü Renoir tablosu

Tophane-i Amire’nin Beş Kubbe Salonu’nda kubbedeki deliklerden süzülen ışığın vurduğu Renoir tablosunu seyretmek Avrupa’daki her hangi bir müzede aynı ressamı görmekten çok daha etkileyici.

Post-Empresyonist ressamların olduğu Tophane-i Amire’den Boğaz kıyısındaki Perili Köşk’e doğru uzanırsanız yeniden 21. Yüzyıla ışınlanabilirsiniz.

Zira Perili Köşk’teki Borusan Contemporary, sanatçı, tasarımcı, müzisyen, yazılımcılardan oluşan, Universal Everything adındaki küresel kolektifin “Akışkan Bedenler” Sergisini barındırıyor.

Radiohead, Apple, Zaha Hadid Mimari, Samsung gibi isimlerin olduğu kolektifin erken dönem işleri Perili Köşk’ün ikinci katında.

Perili Köşk’te ikinci bir sergi var.

Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’nu eserlerini Cemal Süreya’nın izinde yeniden yorumlayan Üvercinka Sergisi.

İstanbul’da yeni sanat sezonunda kapılarını açan sergiler tabii ki saydıklarımla sınırlı değil.

Lang’ın dediği gibi yaşam sevinciniz için İstanbul’da sergileri keşfe çıkın, 22 Eylül’de kapılarını açacak 4. İstanbul Tasarım Bienali’ni ise asla ihmal etmeyin.

Sergilerin yanı sıra İstanbul sokaklarında sayısız ücretsiz etkinlik düzenleyecek olan 4.İstanbul Tasarım Bienali başka bir yazının konusu.