Hazineleri bekleyen tehlike meğer gökte değil yerdeymiş

Chicago Üniversitesi profesörlerinden McGuire Gibson, mart başında Science Dergisi'ndeki makalesinde, Irak'taki 10 bin arkeolojik alanı nasıl bir tehlikenin beklediğini, müzelerin de yağmacıların tehdidi altında olduğunu yazmıştı.

O da Pentagon'a ‘‘Müzelere dikkat’’ uyarısı göndermişti. ‘‘Askerlerin öncelikleri başkaydı’’ diyor bugün. Müzeler yerine Petrol Bakanlığı'nın önünde nöbet tutmak gibi.

İki hafta önce bu sütunlarda Mezopotamya'nın hazinelerine füzelerin isabet edebileceğini yazmıştım.

Fena halde yanılmışım.

Zira en büyük tehlike gökten değil yerden geldi.

Bağdatlı haramileri aratmayan yağmacılar, bir an önce ABD'ye dönmekten başka bir şey düşünmeyen kayıtsız Amerikalı askerlerle elbirliğiyle dünyanın en eski medeniyetlerinin eserlerini dağıttılar, parçaladılar, yok ettiler.

Bağdat Arkeoloji Müzesi'ndeki ve Irak'ın diğer müzelerindeki yağmalama engellenemez miydi?

Elbette engellenebilirdi.

UNESCO Pentagon'u uyarmıştı.

Chicago Üniversitesi profesörlerinden McGuire Gibson, mart ayı başlarında Science Dergisi'ndeki makalesinde, Irak'taki 10 bine yakın arkeolojik alanı nasıl bir tehlikenin beklediğini, ayrıca müzelerin de yağmacıların tehdidi altında olduğunu yazmıştı.

O da Pentagon sakinlerine ‘‘Müzelere dikkat’’ uyarısı göndermişti.

‘‘Askerlerin öncelikleri başkaydı’’ diyor bugün.

Müzeler yerine Petrol Bakanlığı'nın önünde nöbet tutmak gibi.

Başkan Bush'un kültür politikalarından sorumlu danışmanı Martin Sullivan ‘‘Bağdat Arkeoloji Müzesi'nin yağmalanması önlenebilirdi’’ gerekçesiyle istifa etmiş.

Bush Yönetimi'nin, Babil, Sümer, Asur ve daha nice uygarlığın darmadağın edilmesindeki sorumluluğunu daha fazla kaldıramamış.

Başkan olmadan önce Bağdat'ın haritadaki yerini dahi bilmeyen oğul Bush'un Mezopotamya kültürlerine duyarlı olmasını zaten kimse beklemiyordu.

‘‘Savaş zamanlarında yağmalama normal’’ türünden sözler sarf eden Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, ya da Dışişleri Bakanı Colin Powell, yerine bir daha asla getirilmeyecek eserler karşısında üzüntülerini dile getirecek değillerdi.

Peki ya sokaktaki Amerikalı?

‘‘Her şeyimiz var ama tarihimiz yok’’ diye biraz da kıskançlıkla hayıflanan, yolu İtalya'ya ya da Türkiye'ye düştüğünde günlerce müzelerden çıkmayan Amerikalı, Irak'ta tarihin, kültürün hoyratça savrulmasına ne diyor?

Mezopotamya uygarlıklarının dünyadaki en önemli koleksiyonlarını barındıran Bağdat Arkeoloji Müzesi'ndeki yağmalamaya gelince; UNESCO tahribatın ne olduğunu daha tam olarak saptamış değil.

Ancak müze yağmacılarının iki çeşit olduğu açıklığa kavuşmuş durumda: Bir yanda müzedeki heykelcik ile klima arasında bir ayırım yapmayan yoksul, öfkeli insanlar, diğer yanda eski eser kaçaklığı yapan çeteler.

Ünlü Fransız antropolog Claude Levi-Strauss şöyle der: ‘‘Dünya uygarlığı, her biri kendi özgünlüğünü koruyan kültürlerin, dünya çapında bir koalisyonundan başka bir şey değildir.’’

Irak'ta Anglosakson koalisyonun elinden derin yara alan esasında dünya uygarlığıydı.
Yazarın Tüm Yazıları