Gelişmekte olan ülkelerin elinde alışveriş listesi var
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
DÜNYA Ekonomik Forumu’nun bu yılki teması "Değişen Güç Dengeleri".
Dünya hızlı bir değişim sürecinden geçiyor, dolayısıyla dengeler de öyle.
Gelişmekte olan piyasaların önemli ekonomik bir güç olarak sivrilmeleri bu tablonun en canlı örneği.
Sosyal yaşamda, teknolojide de güç dengeleri değişiyor, ancak ben ilk örnek üzerinde duracağım.
The Coca-Cola Company İcradan Sorumlu Başkanı Muhtar Kent’e göre, gelişmekte olan ülkelerde milyarlarca tüketicinin "zenginleşerek" pazara dahil olmaları CEO’ların yakından takip ettikleri bir süreç.
Ancak madalyonun bir başka yüzü de var.
Gelişmekte olan ülkeler artık yabancı şirketler satın alıyorlar.
Davos’a gelmeden önce Fransız Le Monde Gazetesi’nde gözüme çarpmıştı. Hintli Tata Grubu, Avrupa’da bir telekom şirketi satın almanın peşindeydi.
Tata, İngiliz Hollanda ortaklığı olan Corus’u da almak üzere.
Mittal, Arcelor’u aldı.
Dün sabah, gelişmekte olan ülkelerin yabancı ülkelerde satın almalarıyla ilgili oturumu yöneten Vikram Chandra adındaki Hintli gazeteci, Çin, Hindistan’ın ellerinde bir "alışveriş listesi" olduğunu söyledi.
Çin, özellikle madencilik, enerji alanında satın almaların, Hindistan ise sanayide faaliyet gösteren şirketler peşinde.
Hindistan’ın en büyük bilgisayar donanım şirketine sahip olan Satyam Bilgisayar’ın sahibi Ramalinga Raju, "Global fırsatları değerlendirmek gerek" diyor.
Birkaç yıl öncesine oranla Batı standardında kaliteyi tutturduklarını söylüyor.
Peki satın aldıkları şirketlerde çalışanlar yeni patronları nasıl karşılıyorlar?
Kültürel farklılık nasıl gideriliyor?
Raju, ilginç bir formül geliştirdiklerini söylüyor
Satın almalar yaptığı 20 değişik ülkeden 300’e yakın insanı Hindistan’a getirip farklı dört, beş şehirde çalışmaları sağlıyorlarmış.
Dün sabah dinlediğim örnekler arasında, İtalya ve Almanya’da şirketler alan bir Ürdün şirketi de vardı.
Onlar için en büyük zorluk, global bir ağda çalışacak insan kaynaklarına sahip olmamaları. İnsan kaynakları sorununu da çözdükleri anda belli ki kimse onları tutamayacak.
Global ekonomi buna hazır olmalı.
Forumun açılış konuşmasını yapan Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Asya’da özellikle Hindistan ve Çin’in geçirmekte olduğu bu değişimin, tehlikeden ziyade "fırsat" olduğunu söylese de bence kaygıları var.
Öyle olmasa, Avrupa ile ABD arasında daha yakın bir işbirliğinden söz eder miydi?
Amerikalı Hatemi’yi tanımıyor
DÜNYA Ekonomik Forumu’nda boy gösteren siyasiler arasında bu yıl İran’da 1997-2005 döneminde iktidarda olan Hatemi de var.
Dün sabah "Irak" oturumuna dinleyici olarak katılan Hatemi doğal olarak basının dikkatini çekti.
Projektörler İran eski Başkanı’na çevrildi.
Irak’ın tartışılacak olması nedeniyle oturuma en fazla rağbet edenlerin de Amerikalılar olduğunu söylemeliyim bu arada.
Yanımdaki Amerikalı çift, projektörlerin çevrildiği sarıklı adamı tanıyamadılar.
Kadın bana dönüp sordu "kim bu adam" diye.
"Hatemi" diye cevap verince dönüp kocasını da bilgilendirdi.
Davos, Dünya Ekonomik Forumu’na gelen Amerikalılar orta sınıf filan değil.
Buraya gelenler toplumun en eğitimli kesiminden ve ne acı ki kendilerini "şeytan" ilan etmiş bir rejimin eski Başkanı’nı tanımıyorlar.
Her neyse Irak oturumuna dönersek, ABD Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Richard Haass ile Irak Başbakan Yardımcısı Adil Abdülmehdi arasında geçen diyalog, Irak konusunda, bilinen şeylerin ötesine geçmedi.
İşgali, "aptal bir karar" olarak değerlendiren Abdülmehdi, Haass’ın Irak sorunu için Türkiye, İran ve Suriye’nın de katılacağı "bölgesel bir mekanizma" önerisine sıcak baktı.
Abdülmehdi, Irak’taki kaosta esas sorunun "ulusal güvenlik güçleri" olmamasından kaynaklandığını söyledi.
Irak Hükümeti’nin kabineyi oluşturan bakanlarının her birini ayrı bir gruptan, cemaatten seçmesinin hata olduğunu belirten Abdülmehdi, "Durum böyle olunca, her bakan ayrı telden çalıyor" dedi.
Haass’ın "Daha fazla Amerikalı asker kararına, Irak Hükümeti ne diyor" sorusunu ise havada bıraktı.
Yenilikçiliğin şampiyonu kim
DÜNYA Ekonomik Forumu 2007 yılının "teknoloji öncülerini" seçmiş.
Biyoteknoloji, enerji/çevre teknolojisi ve bilişim kategorilerinde 225 aday arasında 47 şirket listeye girmeyi başarmış.
Listeye şöyle bir göz attığınızda Amerikalı şirketler çoğunlukta. Yani, inovasyonun ya da "yenilikçiliğin" şampiyonu Amerikalı şirketler. Avrupa’da ise kuzey ülkeleri başı çekiyor.
Mesela ClimatWell adındaki bir İsveç şirketi güneşle çalışan bir havalandırma cihazı geliştirmiş.
Connecticut merkezli bir Amerikan şirketi olan "454 Yaşam Bilimi" ise DNA’nın daha çabuk ve daha ucuz bir şekilde incelenmesini sağlayan bir teknoloji geliştirmiş.
Davos’ta tanışma fırsatını bulduğumuz bu "teknoloji öncüleri", birkaç yıl içinde hayatımızda önemli değişikliklere yol açacaklar, kesinlikle.