BU gece Dünya Kupası final maçı için son kez ekran başındayız.Johannesburg’daki Soccer City Stadyumu’nu dolduran on binlerce futbolsever evlerine dönecek.
Bu satırları yazdığım Durban şehri boşaldı bile. Kaldığımız Hilton Oteli’nde, Güney Afrika takımının sarı tişörtleriyle gezinen personelin neşeli hallerinden eser kalmadı. Dün yola çıkmadan konuştuğum kat personeli hüzünle “Yine biz bize kaldık” diyor. Oteli bir daha böylesine dolu göreceği kuşkulu. İşini koruyup korumayacağı da. Bir aylık şaşalı döneminden sonra Güney Afrika artık dev sorunlarıyla baş başa. Yazılıp çizilenlere bakarsanız ülke Dünya Kupası sınavından başarıyla geçmiş. Durban’da görüp hayran kaldığım Moses Mabhida Stadyumu dahil birbirinden güzel ve modern 10 stadyumu tam vaktinde bitirmiş. Güney Afrikalılar bunlarla “Piramitlerden bu yana ortaya çıkan en görkemli eserler” diye müthiş övünüyorlar. KUPANIN KARANLIK YÜZÜ Dünya Kupası sırasında ulaşım sorununu hallettikleri ve en önemlisi suç oranını düşürmeyi başardıkları da doğru... Ama ne pahasına? Güney Afrika, Dünya Kupası için stadyumlar, alt yapı vesaire için 4.5 milyar dolar harcamış. Buraya gelmeden önce yabancı bir televizyon kanalında seyretmiştim. Stadyumlar yapılırken bazı yoksul insanlar oturdukları mahallelerden çıkartılmışlar. Tuvaleti bile olmayan 18 metrekarelik konserve evlere tıkıştırılmışlar. Dünya Kupası’nın karanlık yüzü. Güvenliğin sağlanması için harcanan para 200 milyon doların üzerinde. Önceki gün bizzat Devlet Başkanı Jacob Zuma’nın açıkladığına göre, güvenlik güçlerine 44 bin kadın ve erkek polis eklenmiş. Şimdi evli evine, köylü köyüne dönünce ne olacak? Güney Afrika bir günde 50’den fazla cinayetin işlendiği, 150 tecavüz, 200 hırsızlık vakasının yaşandığı günlerine geri mi dönecek? Yüzde 40 dolayında seyreden işsizliğe nasıl çare bulacak? Günde 2 dolardan az bir parayla geçinen nüfusun yüzde 43’ünü nasıl doyuracak? Dünyanın en yüksek AIDS oranıyla nasıl başa çıkacak? Hastalık bu ülkeyi öylesine kıskacı altına almış durumdaki hayat ortalaması 60’tan 49 yaşına düşmüş. İnsan haliyle “stadyumları o kadar hızlı bitiren bir ülke neden hastalığa çare bulmakta o kadar yavaş” diye düşünüyor. Öte yandan ülkeyi yine AIDS gibi kemiren bir başka hastalık var. O da rüşvet. Irk ayırımı politikasının sona ermesinden sonra iktidara gelen ANC (Ulusal Kongre Partisi) kırsal kesimlerde altyapı çalışmalarına başlayınca yolsuzluklar almış başını gitmiş. Dolayısıyla rüşvete bulaşmamış yerel yönetici yok gibi. Durban’ı gezdiren genç rehberimizin söylediğine göre, yakayı ele veren rüşvetçilere iki yol sunuluyor: Ya çaldıkları parayı iade et, ya hapis yat. ZUMA OLİMPİYATLARI İSTİYOR 20 yıllık iktidarın Ulusal Kongre Partisi’ni yıprattığı da söyleniyor. En önemlisi partinin uyguladığı bazı katı yasaların ekonominin önünü tıkadığı iddia ediliyor. Özellikle yabancı sermayeye yönelik yasalar Çin’in tam aksine esneklikten uzak. Devlet Başkanı Zuma, Dünya Kupası vesilesiyle gelen işadamlarına “yatırım” çağrısında bulunurken yasaları unutmuş olacak. Baktım Zuma dünkü gazetelerde hızını alamamış. “2020 ya da 2024 Olimpiyatları’nın Güney Afrika’da yapılmasına kimsenin itirazı olacağını sanmıyorum” diyor. Belli ki Güney Afrika, Dünya Kupası’ndan sonra şimdi kendine daha güvenli. Bu rüzgârla, bu pozitif enerjiyle dev sorunlarını halledecek ise ne âlâ. Sorunlarını halletmeden Olimpiyatlar için kendisine ikinci bir şans verileceğini sanmıyorum.