Doğru Zamanda, Doğru Yerde olmak öyle kolay iş değil
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Gökşin Sipahioğlu’na İstanbul Modern’deki sergisinin açılışında fotoğraflarını çok beğendiğimi söyledim. Mesleğe ilk adımları atan birinin heyecanıyla "Hepsini gördünüz mü? Öylesine söylemiyorsunuz değil mi" diye sordu.
Anladım ki, 80 yaşındaki Sipahioğlu’nun mesleğe tutkusu hiç sönmemiş. "Doğru zamanda, doğru yerde" ve de "olayların içinde" olma arzusu onun için daima her şeyin üzerinde olmuş.
GAZETECİLİĞE ilgi duyanların bu ara İstanbul Modern Sanat Müzesi’nde mutlaka görmeleri gereken bir sergi var.
"Gökşin Sipahioğlu... Doğru Zamanda, Doğru Yerde".
Sipahioğlu’nun siyah beyaz fotoğraflarıyla 54 yıllık mesleğinin özeti.
Hem bir gazetecinin, hem dünya tarihinin önemli belgeleri.
Sina Savaşı, Sipahioğlu’nun foto muhabiri sıfatıyla izlediği ilk çatışma.
2 Kasım 1956’da, cebinde 200 dolar, konserve ve sucuk dolu bir bavul ve ceketine iğnelenmiş, annesinin armağanı altın bir muskayla İsrail’e uçmuş.
1962 füze krizi sırasında Küba’da.
Adaya bir Türk armatöre ait SS Bingül adındakikargo gemisiyle gelmiş.
Castro’nun adasında, cebindeki gemici pasaportu sayesinde peşine polis takılmayan tek gazeteci o.
Dünya medyasını atlatarak çektiği fotoğrafları New York’ta, Associated Press haber ajansına satmış.
Yakın dostu Yaşar Kemal’e göre, Küba fotoğrafları dünyada olay olmuş.
Sergide, Castro’nun Havana’yı korumak için tüm Kübalılara silah dağıttığı günlerden şöyle bir kare gözüme ilişiyor.
Havanalı genç bir kadın, daracık eteği, ayağında topuklu ayakkabılarıyla bir bankanın önünde nöbette.
Ayrı karelerde de bu kez asker üniformalı genç kadınlar var.
Belli ki, Castro, Amerikan istilasına karşı Havana’nın tüm kadınlarını seferber etmiş.
EFSANE AJANS
1963 yılı, Sipahioğlu’nun savaşlara, siyasi çalkantılara gebe Vietnam, Kamboçya ve Arnavutluk’u turladığı yıl.
Ardından Afrika’nın en yoksul ülkeleri, ardından Mao’nun Çin’i geliyor.
1965’te Çin’e ilk giren yabancı gazeteci olan Sipahioğlu o yıllarda Hürriyet Gazetesi’nde görevli.
Çin’den Küba’dakilere benzer fotoğraf kareleri var.
Yine silah tutan kadınlar.
Sosyalizmin kadın-erkek eşitliği felsefesi.
Sipahioğlu’nun objektifi her ülkede, her yerde.
Siyasi mitinglerde, sokaktaki kafelerde, Afrika’nın genelevlerinde.
Fransa’ya karşı ayaklanan Cezayir’de, Çekoslovakya’da 1968 öğrenci olaylarında.
Sipahioğlu, Hürriyet’in muhabiri olarak 1966’da geldiği Paris’te üç yıl sonra SİPA’yı kuruyor.
Kısa sürede dünyanın en büyük fotoğraf ajansları arasına katılan SİPA, Hürriyet Dış Haberler Servisi’nde çalışmaya başladığım yıllarda bir efsaneydi.
Hem efsane, hem kurtarıcı.
En sıkışık anlarda telefona sarılıp SİPA’dan fotoğraf istediğinizde birkaç dakika sonra önünüzde olurdu.
GERÇEK GAZETECİ
Gökşin Sipahioğlu’nu İstanbul Modern’deki sergisinin açılışında gördüm.
Fotoğrafları çok beğendiğimi söyledim.
"Gerçekten mi" diye sordu.
Mesleğine ilk adımları atan birinin heyecanıyla "Hepsini gördünüz mü? Öylesine söylemiyorsunuz değil mi" diye de üsteledi.
Anladım ki, 80 yaşındaki Sipahioğlu’nun mesleğe tutkusu hiç sönmemiş.
"Doğru zamanda, doğru yerde" ve de "olayların içinde" olma arzusu onun için daima her şeyin üzerinde olmuş.
Mesleğe başladığım yıllarda Sipahioğlu’nun izinden gitmeyi seçmiş bazı gazetecilere rastladım.
Sonra bir bir yok oldular.
Bazıları mesleğin geçirdiği dönüşüme ayak uyduramadı, bazıları küskün bu dünyadan göçüp gitti.
Şimdi "olay bittikten" sonra "doğru zamanda, doğru yerde" olduklarını sanıp diziler kaleme alanları görünce şu soru geçiyor aklımdan:
"Siz gazeteciyseniz o zaman Gökşin Sipahioğlu neydi?"
Bu yüzden gazeteci olmak isteyen gençlere tavsiyem şu:
"Gidin, İstanbul Modern’deki sergiyi gezin. Gerçek gazeteciliğin ne olduğunu görün".