TÜRMOB yani Türkiye Serbest Muhasebeci, Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği'nin düzenlediği panelin konusu ‘‘Kayıtdışı erkonomi ile mücadelede toplumsal katkı.’’ Panelin sloganı da zaten ‘‘belge al, engel ol.’’
Enflasyonla mücadele kadar önemli kayıt dışı ekonomiyle mücadele.
TESK Genel Başkanı Derviş Günday, ‘‘Kayıtdışı AB ekonomilerinde yüzde 15'i aşmaz. Bizde yüzde 40, yüzde 60, kimilerine göre yüzde 100’’diyor. Hatırladığım kadarıyla, İSO'nun 2002 rakamı yüzde 46.
Peki kayıtdışı ekonomiyi önlemenin yolları neler?
Önerilen şeyler arasında, vergi oranlarını indirmek, vergi mevzuatını basitleştirmek yani anlaşılır kılmak, bazı vergileri tümden kaldırmak, denetimi sıklaştırmak ama en önemlisi şeffaflık var.
‘‘Avrupa Birliği'nde yaşayan yaklaşık 3.5 milyon Türk'ün katma değerleri 70 milyar Euro, 70 milyon Türk'ün ise 210 milyar Euro ise sorun Türk halkında değil koşullarda’’ deniyor. Muhasebeciler ve mali müşavirler salondaki Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a ‘‘reform şart’’ diye sesleniyor.
Kemal Unakıtan, ‘‘tamam’’ diyor ‘‘Sorun devlette ama muhasebeciler ve mali müşavirler de özel sektör ile vergi pazarlığına oturmasın.’’
Unakıtan'ın elindeki listeyi okuyor.
Buna göre, ayakkabıcı aylık kazancını beyan etmiş: 36 milyon.
‘‘Adam kürk satıyor aylık kazancı 35 milyon. Bu rakam normal akışına aykırı. Bir memleket böyle kalkınmaz. Yabancı sermaye bu koşulda gelmez.’’
Unakıtan kararlı.
Vergi barışı nasıl sağlandıysa, kayıtdışı ekonominin de üzerine öyle gidilecek.
Panelin ilk kısmında Unakıtan'dan sonra söz alan kişinin adını ne yazık ki not etmemişin ama sanırım TÜRMOB'un bir üyesiydi.
Diyor ki: ‘‘Sayın Bakanım vergi meselesi 50 yıldır düzeltilemedi. Zira Maliye Bakanlığı'nın üst düzey bürokratları buna direniyor. Nasıl derin devlet varsa, bunlar da derin bürokrat. Mevkilerini korudukça hiçbir şey düzelmez.’’
Aynı kişi, önemli birşey daha söylüyor: ‘‘ABD'de vergi disiplinini sağlamak için merkeze bağlı 15 bin kişi çalışıyor. Bizde sadece 700 kişi.’’
‘‘Derin bürokrat’’a benzer bir tanımı daha geçenlerde Orman Bakanlığı için duymuştum. O bakanlıkta da, genel müdürlerin değiştiği ancak her türlü değişikliğe direnen genel müdür yardımcılarının hep yerlerini korudukları konuşuluyordu.
Sanırım önümüzdeki günlerde bu ‘‘derin bürokrat’’ lafını da sık duyacağız.
Porto Şarabı ve Gülbenkyan Vakfı Portekiz Heyeti'nde
BAŞBAKANRecep Tayyip Erdoğan'ın geçtiğimiz temmuz ayında Portekiz'e yaptığı resmi ziyaretin ardından Cumhurbaşkanı Jorge Sampaio başkanlığındaki bir heyet Türkiye'de.
1986 yılında, İspanya ile birlikte Avrupa Birliği'ne üye olana kadar Avrupa'nın en yoksul ülkesi olan Portekiz bizim için ilginç bir örnek.
Portekiz heyetinde, cumhurbaşkanının yanısıra ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Franquelim Garcia Alvas ile 50 işadamı var.
DEİK tarafından düzenlenen toplantıdan sonra konuşmak fırsatını bulduğum Alvas Portekiz ekonomisinin bir panoramasını sunuyor. 1986'dan 2000 yılına kadar yüzde 3.6 oranında büyümüş.
Kişi başına milli gelir 16 bin dolar.
Alvas, AB üyeliğinin de, Euro'ya geçiş sürecinin de sancılı olduğunu gizlemiyor. 80'li yılların sonunda başlatılan özelleştirme devam ediyor. Banka, telekom, sigorta, enerji özelleştirmenin en yaygın olduğu alanlar.
Direkt yabancı yatırım 2002 yılında 38 milyar dolar.
Yabancı yatırımı hızlandırmak için geçtiğimiz günlerde bir ‘‘Yatırım Ajansı’’ kurulmuş. Her şey tek elden, buradan yürütülecek. Ne diyelim. Darısı başımıza. Vergi oranları 2006 yılına kadar yüzde 20 oranında düşürülecek.
‘‘Portekiz ABD ve Afrika ile Avrupa arasında bir köprüdür’’ diyor Alvas. Portekiz için Afrika'daki eski sömürgeleri de iyi bir pazar.
MÜSLÜMAN CEMAAT BAŞKANI
Alvas'tan sonra heyette tanışma fırsatını bulduğum diğer bir kişi Portekiz'deki Müslüman cemaatinin başkanı Abdül Mecit Karim Vakil.
Meğer Vakil, Mozambik'ten Portekiz'e 1950'lerde göç ettiğinde ülkede müslüman yokmuş. ‘‘Ben ikinciydim’’ diyor gururla. ‘‘Bugün 35 bin kişilik bir Müslüman cemaati var.’’
Efisa Bankası'nın Başkanı olan Vakil, İstanbul'da Taib Yatırım Bank ve TEB ile işbirliği yapıyor.
Gelelim diğerlerine...
İstanbul, Üsküdür doğumlu Kalust Gülbenkyan bir zamanlar dünyanın sayılı zenginlerindendi. İstanbul'dan sonra İngiltere, Fransa'da yaşamış, 2. Dünya Savaşı sırasında Lizbon üzerinden ABD'ye gitmeyi planlarken ölünceye kadar Portekiz'de yaşamıştı.
Lizbon'da kurduğu Gülbenkyan Vakfı'nın sermayesi 2.2 milyar Euro dolayında. Yıllık bütçesi ise 100 milyon Euro. Resmi heyetle gelen Vakıf Başkanı Emilio Rui Vilar'a ‘‘bu bütçeyi nerelere harcıyorsunuz’’ diye soruyorum. Sanat, eğitim, bilimsel araştırma ve toplumsal gelişmeye katkıda bulunuyorlarmış.
Portekiz kültürünü ve lisanını öğrenmek isteyen Türk öğrencilerinin de Gülbenkyan bursundan yararlanabileceklerini söylüyor.
Manuel Lima Ferreira ise Porto Şarabı Enstitüsü'nün temsilcisi olarak gelmiş. Türklere ünlü Porto Şarabı'nı sevdirecek yani.
Kendisini hemen Tuğrul Şavkay'a havale ediyorum. Sadece Türklerin ne kadar Porto Şarabı içtiklerini soruyorum. Hemen söyleyeyim ki Porto Şarabı'yla aramız pek iyi değil.
Alıcı listesindeki 91 ülke arasında 72. sıradayız.
2002 yılında, 4 bin 892 Euro ödeyerek 662 litre almışız.
2003 yılının ilk ayında ise 1323 litre alıp 9 bin 300 Euro ödemişiz.
Yalnız önemli bir nokta: Aldığımız Porto Şarabı'nın kalitesi ortalamanın üzerinde...