Cehalet çatışması

Dünya Ekonomik Forumu’nun ikinci gününde kendimi "Çok kültürlü bir dünyada global komşuluğun kuralları" panelini dinlemeye gelen kalabalığın ortasında buldum. Mesele bildiğimiz Batı ile İslam arasında son zamanlarda ortaya çıkan sürtüşmeydi.

Davos’un olmazsa olmaz konularından biri "kültürler arası diyalog." Her ne kadar yıllardan beri aynı şeyler söylense de, aynı şeyleri duyacağımı bilsem de ayaklarım beni bu tür oturumlara sürükler mutlaka.

Elbet bu kez de öyle oldu.

Dünya Ekonomik Forumu’nun ikinci gününde kendimi "Çok kültürlü bir dünyada global komşuluğun kuralları" panelini dinlemeye gelen kalabalığın ortasında buldum.

Panelin böylesine şaşaalı bir başlık taşıdığına bakmayın.

Mesele bildiğimiz Batı ile İslam arasında son zamanlarda ortaya çıkan sürtüşme.

Moderatör "Dünya Düzdür" kitabının yazarı ABD’li gazeteci Thomas Friedman olunca ilgi de fazlaydı panele.

Yok öyle değil!

Friedman’ın moderatörlüğünden ziyade insanların ilgisi İslam ile Batı arasında neler olup bittiğini merak etmeleri belki de.

Panelistlerin arasında eski İran Cumhurbaşkanı Hatemi’yle Suudi Kraliyet ailesinden Prenses Lolva el Faysal’ın da bulunması ilgiyi arttırmış olabilir.

Her neyse, Kongre Sarayı’nın büyük salonuna girdiğimizde sahnedeki görüntüler panelin temasına uygun.

Daha çok Benetton reklamlarından bildiğimiz her ırk ve her renkten çocuklar, Afrikalılar, Hintliler, çarşaflılar.

Bir kültürler karması anlayacağınız.

Keşke her şey fotoğraflar gibi güzel ve anlamlı olsa.

HATEMİ’NİN İDDİASI

Thomas Friedman
her zamanki profesyonelliğiyle şu soruyu ortaya atıyor: "Yaşadığımız şeyler daha çok dini bir çatışma mı, yoksa hızlı globalleşme nedeniyle diyaloğu unuttuk mu?"

Sorusunun ikinci bölümünü şöyle açıklıyor: "Globalleşme nedeniyle birbirimize yakınlaştık ama birbirimizi anlamak, tanımak için yeterli mekanizmaları oluşturmadık."

Panelistler bu saptamaya katılıyor.

Hatemi’nin daha felsefi bir açıklaması var.

Modernleşmenin dünyadaki tüm sorunları halledemediğini, boşlukları dolduramadığını söylüyor.

İnsanlığın bu yüzden tehdit altında olduğunu ilave ediyor.

Batı ile İslam arasındaki çatışmaya değindiğinde sözü sömürgeciliğe getiriyor.

"Sömürgeciliğin tetiklediği duygular devam ediyor" diyor.

Biliyorduk zaten çatışmanın köklerinin derinlerde, sömürgecilik dönemlerine uzandığını.

Hatemi daha da ileriye gidiyor.

Dünyayı yönetenlerin aynı sömürgecilik dönemlerinde olduğu gibi istedikleri şekildedavrandıklarını da sözlerine ilave ediyor.

BİLGENİN SESİNİ SUSTURMAK

Önemli bir tespitte bulunuyor bana kalırsa.

Fanatiklerin ancak karşı tarafı reddederek varlığını sürdürebileceğine inandığını söylüyor.

Bilge sesleri susturduklarını söylüyor.

Hatemi’nin bu sözleri bana son günlerde yaşadıklarımızı hatırlatıyor.

Hrant Dink’in cenazesine katılamadan ayrıldım İstanbul’dan.

Hrant’ın eşi Rakel’in o müthiş mektubundaki çığlığını buradan, Davos’tan duydum.

Ama o çığlığı duymayan, cenazeye katılan yüz binlerce kişiyi görmezden gelenlerin sesleri yükselmeye başlamadı mı?

Bilge sesleri susturmak işte.

Sözünü ettiğim panele katılanlardan Fransız Hükümeti’nin sözcüsü ve Bütçe ve Reform Bakanı Jean-François Cope çok hoşuma giden bir şey söyledi.

"Medeniyetler çatışması değil cehalet çatışması."

Birbirini tanımamanın, anlamamanın cehaleti.

Karşısındaki kim, geçmişi, tarihi nedir?

Cope, Fransızların İslam’ı daha iyi tanımak için Louvre Müzesi’ne bir "İslam Sanatı" bölümü ilave edildiğini söylüyor.

Keşke her şey müzelerle halledilebilseydi?
Yazarın Tüm Yazıları