Bugün 180 dakika kızımı bekleyeceğim annemin yıllar önce beni beklediği gibi
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
KIZIM bugün ÖSS sınavında.
Maltepe Güzin Dinçkök İlköğretim Okulu'nun bir sınıfında ter dökerken, ben dışarda, bahçede onu bekliyor olacağım.
O içerde, ben dışarda.
180 dakika boyunca beynimin tüm hücreleri onunla birlikte olacak, cevaplarda yanılmaması için bildiğim tüm duaları edeceğim, pozitif enerji dalgalarım ona ulaşacak.
Şans perileri, sınav kağıdındaki kareleri hiç duraksamadan ve yanlışsız doldurması için yaldızlı kovalarını başından aşağıya boca edecek.
Söz...
Çocukları lise ikinci sınıftan beri kurslara zorlayan, şu tuhaf eğitim sistemine bugün lanetler yağdırmayacağım.
Özel hocalar, hafta sonları eve kapanmalar, gazetelerin sınav eklerinin peşinde koşmalar nihayet bitti.
Ada okulun kapısında ‘‘galiba becerdim’’ anlamına gelen o sevimli gülümseyişiyle belirinceye kadar bahçede uslu uslu bekleyeceğim.
Tıpkı annemin yıllar öncesi beni beklediği gibi...
Ben içerde, o dışarda.
Hayatımda kaç kez sınava girip çıkmışım, hatırlamıyorum.
Sadece bir tanesi çok net aklımda.
Ortaokulu bitirdikten sonra önümde iki seçenek var; ya Fransızca eğitime devam edeceğim, ya da Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’ne girip İngilizce öğreneceğim.
İlkokuldan sonra birinci kolej denemesi tam bir fiyasko.
Oysa çocukluğumdan beri benim hayalimdeki okul o.
Ailemdeki kadınlar, annem, teyzem, kuzenler hep o okuldan mezun.
Onların anlattıkları hikayelerle büyümüşüm.
Sörler okulunda okuyan benim için Amerikan Kız Koleji demek, özgürlük demek, parti demek, eğlence demek.
Annemden Taksim-Arnavutköy tramvay serüvenlerini, ilkbahar aylarında ‘‘Plato’’ sefalarını, Mina Urgan'ın bir ‘‘Dinozorun Anıları’’nda adını geçirdiği Mrs. Summers'ı dinlemişim.
Kolej biraz da onun gibi olmak: Neşeli, sapına kadar iyimser, becerikli.
Evet... İlla Amerikan Kız Koleji.
Birinci kez olmadı, belki ikinci kez olacak.
İşte nihayet Arnavutköy tepelerinde güneşli bir gün, bu okulda sınavdayım.
Sıcak bir gün olsa gerek, çünkü bulunduğum sınıfın pencereleri açık.
Soru kağıdı önüme geliyor.
Kurşun kalemime sarılıyorum. İlk sorularda zorlanmıyorum ama onuncu sorudan sonra dünyam kararıyor.
Yok yapamayacağım...
Hırsımı bir anda kurşun kalemimden alıyorum ve onu açık pencereden bahçeye doğru fırlatıyorum.