Bu yıl ilk kez verilen ödülün konusu
‘‘Etkin Devlet’’.
10 bin dolarlık ödülü kazanan kitap da
‘‘Etkin Devlet’’ adını taşıyor. Yazarları ise Gümrük Müsteşarı
Doçent Dr. Nevzat Saygılıoğlu ile Gümrük Müsteşarı Danışmanı
Selçuk Arı.
‘‘Etkin’’ ve
‘‘vatandaş odaklı’’ devletin kilometre taşları nedir?
Devlet ile vatandaş arasındaki ilişkinin temeli ne olmalıdır?
İşte kitap bu ve bunun gibi soruları ele alıyor.
Sabancı Üniversitesi'ndeki törene katılan Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan da
devletten şikayetçi.
‘‘Bir yumurtayı dokuz kişi taşıyor’’ derken devletin küçülmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyor.
Sabancı Üniversitesi'ndeki törenden bir gün sonra bu kez İstanbul Sanayi Odası'nın düzenlemiş olduğu Sanayi Forumu'ndayız.
İSO Başkanı
Tanıl Küçük açılış konuşmasında diyor ki:
‘‘Devlet hantal yapısından uzaklaşarak, daha az kaynak tüketip, daha etkin ve verimli hizmet üreten, çağdaş bir işleyişe kavuşmak zorundadır.’’
Forumda 14 sektörün temsilcileri söz alıp, sorunlarını dile getiriyor, çözümler öneriyor.
Sorunların çoğu bürokrasiden, günün koşullarına uymayan mevzuattan kaynaklanıyor.
Çarpıcı bir örneği Deri Sanayi adına konuşan
Seyit Ali Gündüz veriyor.
Deri sektörü yurtdışından, çoğunlukla Yeni Zelanda, Avustralya'dan mal alıyor.
Bu malın 60 gün içersinde gümrüklenmesi gerek.
Oysa bunların gelmesi kimi zaman 60 günü aşıyor.
60 günlük süre dolmuş ise Tarım Bakanlığı malın Türkiye'ye gelmesine izin vermiyor. Ve parası ödenmiş mal gümrükte çürüyor.
Buyrun size,
Gündüz'e göre, 2.5 milyar dolarlık bir ihracat gerçekleştiren sektöre Tarım Bakanlığı'nın bir kazığı.
14 sektör temsilcisi söz aldıkça bunun gibi örnekler çoğalıyor.
Hantal devlet, bürokratik engeller hep bunları duyuyoruz.
Kimbilir bu konuda kaç makale, kaç kitap yazıldı.
‘‘Dilek Sabancı 2002 Araştırma Ödülü’nü kazanan
‘‘Etkin Devlet’’ de bunlardan bir tanesi.
Merak ettiğim konu şu: Bunca emekle yazılan kitap doğru adrese gidecek mi? Okuması gerekenler okuyacak mı?
Erdoğan'ın Berlusconi örneği doğru değil
İSTANBUL Sanayi Forumu'nda Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'ı da dinlemek fırsatını bulduk.
Başbakan
Erdoğan'ın söyledikleriyle ilgili bir, iki gözlem ve belki de birkaç itiraz.
Bir saati aşkın süreyle konuşan Başbakan
Erdoğan, Batılı basının kendisine yakıştırdığı
‘‘pragmatik lider’’ tanımına tam uyuyordu doğrusu.
Başbakan
‘‘Yürüyerek değil sıçrayarak gitmek zorundayız. Tüccar siyaseti yapacağız’’ diyor.
Kendisine ve diğer hükümet yetkililerine ulaşmak isteyen sanayicilere
‘‘İSO Başkanı'nda ve Meclis Başkanı'nda telefon numaralarımız var, bize her an ulaşmak mümkün’’ diye sesleniyor.
Bürokrasinin önceden
‘‘kapalı toplum’’ mantığı ile hareket ettiğini, yasaları oluştururken ilgili kurum, kuruluşlara danışmadığını söylüyor.
İtiraz bir: SİT alanlarının imara açılması için 37 maddeden oluşan tasarıyı hazırlayan AKP hükümeti de kimseye danışmadı.
Televizyon programlarına çıkan uzmanlara kulak verin.
‘‘Kimse bize danışmadı’’ diyorlar.
Başbakan konuşmasının bir yerinde AKP hükümetine haksız yere yüklenildiğini iddia ederek şöyle diyor:
‘‘Berlusconi ile konuşurken kendisi söyledi. Siyasete girinceye kadar hakkında tek dosya yokmuş. Girdikten sonra 567 dosya açılmış.’’
İtiraz iki: Berlusconi'nin siyasete girme nedeni zaten dokunulmazlığa kavuşmak. Hakkındaki yolsuzluk iddiaları o kadar ayyuka çıkmış ki yanılmıyorsam, 1993 yılında siyasete girmeye karar veriyor. İtalya'da politikacıların dokunulmazlığı 1997 yılında kaldırıldı ve
Berlusconi'nin davaları devam ediyor.
Dünkü
Le Monde'un birinci sayfasında yine
Berlusconi'nin İtalyan adaletine karşı giriştiği mücadele vardı.
İtalya'nın eski Cumhurbaşkanı
Oscar Luigi Scalfaro'ya bakarsanız, kişisel çıkarları için adalet mekanizmasının çarklarına çomak sokan
Berlusconi, İtalyan demokrasisini tehdit ediyor.
Berlusconi'nin gösterilmeye değer bir örnek olduğunu hiç sanmıyorum.