KAL-DER'in Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Subaşı ve yönetim kurulu üyeleri Yılmaz Argüden, İrfan Onay, Samih Yedievli ve Çetin Nuhoğlu ile birlikte Boğaz'da, Ortaköy Camii'nin avucunuzda olduğu bir noktadayız.
Avrupa yakasından Asya'ya bakınca, Üsküdar kıyılarındaki pencereler altın renginde.
Çifte kimlikli İstanbul, Avrupa'da süregelen ‘‘Türkiye doğulu mu, batılı mı’’ tartışmalarının odak noktası.
İstanbul kimliklerini yüzyıllardan beri vakurla taşırken, şimdi de ‘‘Avrupa'nın geleceğini’’ tartışmaya hazırlanıyor.
Hasan Subaşı'dan öğreniyoruz. Kal-Der'in 13-15 Ekim tarihleri arasında düzenleyeceği 12. Ulusal Kalite Kongresi'nin konusu ‘‘Avrupa Birliği ve Dünya Liderliği’’.
Subaşı, ‘‘Kaliteyi düşünce boyutuna taşımayı, dünya çapında düşünmek istedik’’ diyor.
Biliyoruz ki, Avrupa Valery Giscard d'Estaing'in başkanlığında Konvansiyon çalışmalarını tamamladı gibi.
Avrupa Birliği'nin yeni
adayları entegre etmek için
yeniden yapılanması söz konusu.
Irak Savaşı'ndan sonra Avrupalı aydınların hararetle tartıştıkları işin başka bir boyutu var:
‘‘Avrupa dünyanın
tek gücü haline gelen ABD karşısında ne yapacak, dünya liderlerliğine soyunacak mı? Yoksa ABD'nin giderek daha fazla empoze ettiği kurallar karşısında
sessiz mi kalacak?..’’
Yılmaz Argüden, ‘‘Biz hep Avrupa Birliği'ne girersek ne elde ederiz diye düşündük. Kal-Der bu yerleşmiş düşünce biçimini tersine çevirmek istiyor. Biz Avrupa'nın liderliğine nasıl katkıda bulunabiliriz. İşte bunu İstanbul'da tartışacağız’’ diyor.
Türkiye'deki şirketlerin uluslararası düzeye çekilmesi için çaba gösteren Kal-Der'in 12. Kongresi'nde tartışılacak ‘‘AB ve Dünya Liderliği’’ konusu hiç kuşku yok ki hayli iddialı bir konu.
Oturum başlıklarından gözüme çarpanlar şöyle: ‘‘Dünya Barışı Sembolü olarak AB’’, ''AB ve Küreselleşme'', ''Sosyal Proje olarak AB''.
Davet edilip geleceklerini teyit etmiş olanlar arasında Dünya Ticaret Örgütü eski genel
direktörü ve Yeni Zelanda eski Başbakanı Mike Moore,
Lordlar Kamarası'nda Liberal
Demokrat Parti sözcüsüve uluslararası ilişkiler profesörü William Wallace gibi isimler var.
25 kız çocuğu Turkcell’le kolejli
HAFTA başında UNICEF Direktörü Carol Bellamy'nin Türkiye'de okula gidemeyen sekizde bir oranındaki kız çocukları için bizzat devreye girdiğini yazmıştım.
Kız çocukları için bir başka sevindirici haber.
Turkcell-Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin ortaklaşa yürüttükleri proje kapsamında, Siirt, Şanlıurfa, Van, Batman ve Bolu'dan 25 kız öğrenci burslu olarak İstanbul TED Koleji'nde okuyacak.
Turkcell'in ‘‘Çağdaş Türkiye'nin Çağdaş Kızları’’ projesini mutlaka hatırlıyorsunuz.
İki yıldır 33 ilin kırsal kesimlerinden burslu okuyan 5 bin kızın bazıları üniversiteli oldu bile.
TED Koleji'nde okumaya hak kazanan 25 burslu öğrenci de esasında bu projenin kapsamında.
Peki bu şanslı öğrenciler nasıl seçildi?
TED öğretmenleri yukarıda saydığım beş ile gitmişler, seçilen küçük kız öğrencileri sınavdan geçirmişler.
Ne öyküler dinledik dün. TED'in psikolog öğretmeni Mürevvet Hanım anlatıyor: ‘‘Sınav sonrası bir genç kız çağırıyor yanına beni. Kızkardeşi bursu kazanmadığı takdirde küçük yaşta evlendirilecek. Başka şansı yok.’’
Neyse ki küçük kız parlak, bursu kazanıyor.
Ama ya diğerleri?
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Türkan Saylan'a bakarsanız doğu ve güneydoğuda kızları okula göndermemenin esas nedeni parasızlık.
Saylan, ‘‘8-10 çocuklu baba param yok çocukları okula gönderemiyorum demeye çekiniyor. Kızları okula göndermem diye kestirip atıyor’’ diyor.
Ondan sonrası gerçek bir dram. Zira yine Saylan'a göre, ‘‘Sophie'nin Seçimifilmindeki gibi, okuyacak bir çocuk varsa kız yerine erkek tercih ediliyor.’’
Saylan'ın Turkcell ile işbirliği 2000'de başlamış. ‘‘Turkcell gibi 100 şirket daha olsa kız çocuklarının hayatı kurtulur’’ diyor.
İş dünyası bu çağrıya kulak vermeli.
Derviş'ten AB üyeliği için iki uyarı
ARI Hareketi bünyesinde Ekonomi ve Dış Politika Forumu'nu oluşturmuş.
Önceki sabah basına tanıtılan bu yeni oluşumun koordinasyon kurulunda yer alan isimlerden bazıları CHP İstanbul milletvekili Kemal Derviş, yine CHP milletvekili Ersin Arıoğlu, Bilgi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Profesör Şule Kut, Ali Boratav, Boğaziçi Üniversitesi'nden öğretim üyesi Ayşe Bener, aynı üniversiteden Kemal Kirişçi.
Kısa adıyla EDPF'nin misyonu ne olacak?
EDPF'de buluşan isimler öncelikle AB ile sürdürülen üyelik ilişkilerinde ekonominin ikinci plana atıldığı görüşünde.
Bu yüzden dış politika ile ekonomi arasında bir sinerjinin yaratılması gerektiğini düşünüyorlar.
İkinci bir konu; Türkiye-AB ilişkilerinin sağlıklı bir temelde gelişmesine hizmet etmek yani lobicilik faaliyetlerinde bulunmak.
Kemal Derviş'e göre, Türkiye'nin Selanik'te hükümetler arası görüşmelere katılacak olması tamamıyla lobicilik sayesinde olmuş.
‘‘Yoksa’’ diyor ‘‘Hükümetler arası görüşmelere sadece üyelik müzakerelerine başlamış ülkeler katılabilir.’’
Derviş'e göre, AB üyeliği için iki şey son derece önemli:
Kopenhag kriterlerine harfiyen uymak ve üye ülkelerin veto ihtimalini hesaba katmak.