Paylaş
Mesleğim gereği işyerimde dur durak bilmeden tadım yapıyoruz. Tattığımız şaraplar hep elit bir grubun örnekleri. Fransızların “crème de la crème” deyişi gibi kremanın kreması, seçmecenin seçmecesi. Bitmeyen bir eğitim uğruna ve damağım şımarmasın diye şarap âleminin çoğunluğunu oluşturan, diğerlerini de her fırsatta tatmayı ihmal etmiyorum. Bu sayede gerçek kaliteye ulaşmış üstün şarapları daha da takdir eder hale geldim. Damak olağanüstüye “kalibre olunca” sıradanlığı ayırt edebilme yeteneği sivriliyor.
Bu platforma eriştikten sonra asıl en güç değerlendirmeler iyilerin arasından en iyilerini seçebilmek oluyor. Kılı kırk yararak nüanslarda kaybolmadan bu tür bir ince ayrım kimi zaman imkânsıza yakın. Ama kimi şaraplar var ki ilk burunda bambaşka bir sınıfta olduklarını içgüdü yordamıyla hemen fark edebiliyorsunuz. Bunlar genelde özel bir teruar’ın, özel bir yılda, özel ellerde işlenmesi sonucu ortaya çıkan istisnai şaraplar.
Napa Vadisi’nin gelmiş geçmiş en iyi Cabernet Sauvignon şaraplarından Heitz Martha’s işte bunlardan biri. Ülkemize de bu yıl ithal edilen Heitz Cellar kırmızıları arasında en meşhuru ve en pahalısı. Geçtiğimiz hafta davet ettiğim Heitz’ın kapsamlı Martha’s sunumu yılın hatırı sayılır tadımlarındandı. Mevcut rekolte ile şaraphane dikey bir seriyi de 20 yıldır desteğini eksik etmeyen firmama tanıtma bonkörlüğünü gösterdi. Heitz gibi köklü kurumları diğerlerinden ayıran iki önemli fark sayesinde böyle bir imkân sunulabiliyor.
Her şeyden önce meşe ve şişede toplam beş yıl kadar bekletilen Martha’s piyasaya en geç çıkanlardan. Bugünlerde 2008 rekoltesi Cabernet’ler mantar gibi biterken, 2004 Martha’s satışa daha yeni sunuldu. Diğer fark da her rekolte bir miktar şarabın kütüphaneye ayrılıp ileriki tarihlerde yıllanmış olarak yeniden pazara sürülmesi. Biz de önce 2004-1998 arası yılları inceledik, daha sonra Heitz mahzeninde yeni gibi korunmuş bir 1978 Martha’s ile bu şarapların yıllandırmaya ne denli uygun olduğuna şahit olduk.
Fine Wine Dergisi’nin tutarlı, derin analizi
Fine Wine adlı yenice ve sadece prestij şaraplarını hedef alan bir derginin son sayısında Napa Vadisi’nin en iyi bağlarını tarihi “1855 Bordeaux sınıflandırması” misali düzenlemişler. Birinci sınıf listesine Harlan Estate, Screaming Eagle, Araujo Eisele, Colgin Herb Lamb ve Bryant Family gibi astronomik fiyatlı, 90’lı yılların başında isim yapmış 5 kült şaraphane bağının yanında Heitz Martha’s seçilen tek klasik şarapevi kalmış. İlk Martha’s rekoltesinin 1966 olduğunu düşünürseniz bu kararda haksız da sayılmazlar.
Napa Vadisi’ne teruar şarapçılığını tanıtan Heitz Cellar, o yıllardan beri bağlarından ve tarzından asla ödün vermeden bir süreklilik sembolü olmayı devam ettiriyor. Bunu öne sürmek için 1966 ile 2004 arası yapılan tüm rekolteleri tadan dergi böylece bir ilki gerçekleştirmiş. Biz bu derin analizin sadece küçük bir kısmına değinmiş olsak da tutarlılığıyla sarsılmaz bir şarabın rekoltelerle nasıl farklılık gösterdiğine tanık olabilmek benzersiz bir eğitim fırsatıydı.
Daha henüz diri tanenlerinden geçit vermeyen 2004, burunda vazgeçilmez bir Martha’s imzası olan mentol kokularının yanı sıra yoğun kiraz aromaları da sergileyen, kuvvetli, kudretli ve damakta uzun süre kalıcı bir şaraptı. Daha yumuşak bir profil sergileyen 2003; tütün, çay, toprak, kuru et ve siyah böğürtlen kokuları ile kadifemsi, akıcı, ince dokusuyla bambaşkaydı. Son derece olgun, düşük asitli ve yüksekçe alkollü 2002 ise dut pekmezi, üzüm ve incir gibi kuru, pişkin bir meyvemsiliğe sahipti.
Güçlü, hatta köşeli tanenleri ve yoğun bir siyah zeytin aromasıyla 2001 adeta kapalı bir kutuydu ama “Günün birinde açılacağım” diyordu. Oysa burunda taze çekilmiş karabiberi çağrıştıran 2000, yumuşak tanenleri ve kusursuz dengesiyle doruktaydı. Baharlı 1999 kendine has demir, güderi gibi hayvansı koku yelpazesi ile damakta mor erik, bitter çikolata aromalarıyla genç ve sert tanenliydi. Yirmi yıl yaş farkına rağmen ipeksi 1998 ve ulvi 1978’in ortak yanları ise zaman tanımayan güçte, zengin bir teruarın kanıtıydı.
Paylaş