Paylaş
Biraz soluk almak, farklı yerlerde olmak, özellikle de haftasonuysa, sonraki hafta için iyi motivasyon oluyor doğrusu!
Yazımı kaleme alıp gazeteye gönderdikten sonra harika bir kente doğru yola çıkıyorum! Aslında, Ankara’ya çok uzak değil, sadece 250 kilometre uzaklıkta olan Eskişehir’e. Peki neden mi oraya gidiyorum? Cumartesi günü oynanan Eskişehir-Fenerbahçe maçını seyretmek üzere!
Şimdiden birşey söylemek için çok erken ama bu yıl şampiyon olacağımıza inancım yüksek! Fanatik bir Fenerbahçe taraftarı olarak hiç üşenmeden bu hafta sonu takımımı desteklemek adına Eskişehir’de olacağım! Tabii ki maç bahane, şehri gezmek ve Ali’nin bayıldığı çiğ böreklerden yemek de ayrı bir keyif olacak!
Eskişehir... Adının aksine, yepyeni bir şehir benim için! Ve her gittiğimde de bir önceki ziyaretimden daha da farklı buluyorum bu şehri... Bilenler bilir, son yıllarda Eskişehir öyle çok gelişti ki... Tabii bunda Yılmaz Büyükerşen’in rolü çok ama çok büyük. 1999 seçimlerinde oyların neredeyse yarısını alarak Belediye Başkanlığı’na getirilen Büyükerşen, belediyedeki ilk gününden bugüne şehri adeta yeniden yarattı. Her gidişimde biraz daha yenilenen, biraz daha uygarlaşan bu şehre baktıkça Büyükerşen’in ne kadar iyi bir yerel yönetici olduğunu daha da iyi anlıyorum.
Yollar, köprüler, kanallar, parklar, kültür sanat aktivitileri... Gençler cafe’lerde, barlarda... Her yer sanki sosyal buluşma mekanı! Yenilenen parkları, gelişen caddeleri... Her şeyi ile, Avrupa standartlarında bir şehir oldu Eskişehir. Türkiye’nin ilk Sinema ve Televizyon Okulu Eskişehir’de kurulmuş! Dünyada ilk olan Açıköğretim Fakültesi de Eskişehir’de. Şehir, Anadolu Üniversitesi ve Osmangazi Üniversitesi ile de ciddi bir eğitim üssü haline gelmiş durumda. Öğrenciler şehre hareket getiriyor. Genç nüfus, sosyal ve kültürel anlamda Eskişehir’i besliyor. Sanatın her dalında gelişme ve ilerleme de tabii bu gençler sayesinde oluyor! Bir günlük olsa da, nefes almak için gittiğim Eskişehir yine bana keyif ve heyecan veriyor! Umuyorum ki, siz bu satırları okurken ben de Fenerbahçe’min galibiyetini kutluyor olurum!
Ankara 28. kez müziğe doyacak!
BEN Eskişehir’den bahsedip, gitme planları yaparken, Sayın Büyükerşen’in yıllardır başkanlığını yaptığı belediyenin Senfoni Orkestrası da Ankara’daymış meğer. Geçen hafta başlayan 28. Uluslararası Ankara Müzik Festivali’nin açılış konseri için Borusan Quartet ile Gürer Aykal’ın şefliğinde harika bir konser vermişler! Maalesef açılışı kaçırdım ama 30 Nisan’a kadar sürecek bu festivalde en az iki konseri seyretmeye söz verdim kendime.
Bunlardan beni en heyecanlandıranı 16 Nisan akşamı MEB Şura Salonu’nda sahne alacak New York Gipsy All-Stars. Balkan ve Anadolu ezgilerini caz, fusion ve biraz da funk’ı karıştırarak yorumlayan bu New York’lu gençleri mutlaka dinlemeye gideceğim.
Bir de Jazzing Flamenco var! Onu da hem dinlemek hem de seyretmek için heyecanlanıyorum. Klasik İspanyol dansını caz, blues, soul ve flamenko müzikleri ile birleştiren bu şov 28 Nisan akşamı ve o da MEB Şura Salonu’nda! Sevda Cenap And Vakfı’nın düzenlediği, Başman ailesinin ev sahipliğinde 26 gün boyunca 15 ülkeden yaklaşık 572 sanatçıyı ağırlayacak olan bu festivale, müsaitseniz her akşam gidin bence! Ne de olsa senede bir kez oluyor bu müzik ziyafeti, Ankara’da müziğe doymanın tam zamanı!
Paylaş