Uludağ, son yılların en bereketli sezonunu geçirdi.
Yılbaşı paket programı ile sezona “Merhaba” diyen otel sahipleri sömestre tatilinde ful çektiler!..
Uludağ, Uludağ olalı, son yıllarda bu kadar yoğunluk yaşamadı...
Hayal kırıklığı ile geçen onca seneden sonra, işletme sahipleri de bu yoğunluğa inanamadı...
İnananlar da doyasıya sevinemedi...
Nedeni, Milli Parklar ile yapacakları tesislerin kiralanma sürelerinin geçmiş yıllara göre çok daha kısa olması.
Biliyorsunuz; Uludağ’da daha önce 13 otel ve işletmenin kaçak olan bölümleri yıktırılmıştı...
Henüz o acı unutulmadan, Bursa’daki kedi katliamı gündeme geldi...
Sözde insanlar, yavru kediyi yakaladılar...
Önce dövdüler...
Ardından işkence yaptılar...
Sonra da bacaklarını eklem yerlerinden kestiler...
Henüz 5 aylık olan yavru kedi acıya dayanamadı...
Ne demeli... Allah yardımcısı olsun....
Bu görev kendisine tebliğ edilince, kim bilir aklından ne projeler geçmiştir...
Ta ki, mazbatayı alıp makamına gelene kadar...
Koltuğuna oturup, masaya konulan mali tabloyu görünce...
Hevesi kursağında kaldı!..
Hayaller rafa kalktı...
Ama gerçekten çok geç kaldılar...
‘Doğa harikası’ diyorsunuz...
‘Beyaz cennet”e benzetiyorsunuz...
Buraların gelişmesi için hiçbir şey yapmazken doğaya zarar veriyorsunuz...
Sadece konuşup, kaçak güreşiyorsunuz.
Üstelik...
Belediye başkanlığı yapmak ise çok daha zor.
Bu ilçede başkanlık koltuğuna oturduysan...
Havaya girmek, işini savsaklamak ve vatandaşlardan uzak durmak gibi bir lüksünüz olamaz...
Herkesi mutlu etmek zorundasınız...
Çünkü görev yaptığın ilçe adını Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ten aldı...
Belediye Başkanı olarak; devam eden çalışmaları çok iyi takip etmelisiniz...
İlkelerinden taviz vermeden uzlaşabilen, üretken, adil, hoşgörülü, seviyesini bozmayan kişiliği ile tanınır...
Onu TBMM’de, olayları ile değil eğitime verdiği katkılar ile gördük...
CUMHURİYET’İN EN BÜYÜK ÖĞRENCİ AFFI
Gerçekten, Cumhuriyet’in en büyük öğrenci affı onun sayesine çıktı…
2 yıldır mağdur öğrencileri hep gündemde tuttu ve sonunda iktidar seçim süreci ile teklifini meclise getirdi….
1923 yılından buyana üniversite ve yüksek okullardan atılan, ayrılan, ilişiği kesilen veya bir şekilde diploma alamayan, ‘terör suçları hariç’ herkes, 4 ay içinde başvurduğu taktirde yarım kalan eğitimine devam edecek ve diplomasını alabilecek.
Bugün de Trabzonspor ile karşılaşacağız...
Hiç fark etmez...
Nasıl olsa yenilsek de küme düşmeyeceğiz...
Gider maçımızı seyrederiz...
Bu kez sinir harbi yapmadan çıkar geliriz...
Önümüzdeki sene de her halde bu ligde kalırız...
Kulüp küçük olsa da, Allah büyük...
Bu parayı hak ettiler mi? O da ayrı bir konu... Bunu, zamanında düşünecektiniz zamanında… Transfer yapmak için adam almayacaktınız... Kadronuza iş yapan, gelecek vaat eden futbolcuları katacaktınız... Olmayan milyon dolarlarınızı, futbolculukları tartışılan kişilere verirseniz olacağı buydu...
Bunu başaramadıysanız, bedeline katlanacaksınız... Bu, sadece Bursaspor için geçerli değil... Kulüplerin neredeyse tamamı bu şekilde yönetiliyor... Yalnız, Bursaspor’daki olay çok daha farklı... Onlar, var olan değerlerinin kıymetini de bilmiyorlar...
Böyle de bir özellikleri var... Kendilerine hediye edilen Timsah Arena gibi “altın yumurtlayan” tavuklarını yok sayıyorlar... Var mı, yok mu belli değil... Yeni yapılan stadyumun, eskidiği için kaderine terk edilen bir tesisten hiçbir farkı yok... Yöneticiler, günün 16 saati açık olması gereken AVM’lerini pazarlayamıyorlar... Nedeni malumunuz...
Güvenlik adı altında sıralanan 2 kilometreye ulaşan bariyerler... Bunların kaldırılması için Vali İzzettin Küçük ile Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş söz vermişlerdi… Dahası Büyükşehir Belediye Başkanı Aktaş bu konuda yazılı basın açıklaması da yapmıştı..
Sonuç ne… Söz çok, bariyerleri kaldıran yok... Bu süreci takip etmesi gereken Bursaspor Kulübüydü… Çünkü, kiralanmayan buradaki iş yerlerinden her ay kasasına en az 800 bin lira para girecekti…
Bir taraftan futbolcuların parasını ödeyemiyorsunuz... Diğer yandan, hiç para harcamadan size yılda 10 milyon liraya yakın kira getirisi olan bir tesise sahip çıkamıyorsunuz… Bu nasıl bir çelişki anlamış değilim.