Paylaş
Ardından, asrın felaketine muhatap olduk. 86 milyon ‘yek kalp’, ‘yekvücut’ ve ‘yek cihet’ olarak, yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz.
Her depremden sonra, birbirimizi suçlamayı ve suçlarken de suçlayan herkesin nefsi adına, sütten çıkmış ak kaşık olmayı iddia edebiliyoruz.
Bu deprem, nasıl asrın felaketi ise, bu iddialar da asrın yalanından ibarettir. Zira çok ama çok az istisna dışında, toplum olarak hepimiz suçluyuz.
İnşaat alanlarını belirleyenler de, inşaatları projelendirenler de, yapanlar da, çimentodan-demirden çalanlar da, yaptıranlar da, onları kontrol (!) edenler de; hâsılı imardan iskânına değin A’dan Z’ye herkes sorumlu ve suçludur.
Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu bilmeyenimiz yok. Fay hatlarının güzergâhı da belli, sıvılaşmış-balçık zeminler de.
Yani dememiz o ki neyin ne olduğunu, nerede, neyi nasıl yapmamız veya yapmamız gerektiğini aklen ve ilmen çok iyi biliyoruz.
Ama iş, icraata geldiğinde, hemen herkes tüm bildiklerini unutuyor ve menfaatine gelecek şekilde davranıyor; yanlış karar alıyor, yanlış yerleri imara açıyor, yanlış projelendirme yapılıyor, yanlış (eksik) demir ve çimento kullanılıyor, kontrolsüz ve yanlış imzalar atılıyor ve böylece yanlış yerlerde yanlış binalar yükseliyor.
Esas itibarıyla, mahut yerlerdeki tüm bu yanlışlıklar, doğru gibi gösterilerek iskâna açılıyor. Zavallı vatandaşlar da, ‘içlerini kurtların yiyip bitirdiğini’ bilmeden, sadece dıştaki yaldızlı görünüşüne bakarak, bu binalardan daire satın alıp yerleşiyor.
Bütün bu yanlışlıkların sonucu, çok acı bir şekilde tezahür ediyor ve olası bir yer sarsıntısında binalar yer ile yeksan oluyor.
Enkaz altında kalan on binlerce insanımızın katili de yukarıdaki yanlışlıklar zincirinde yer alan tüm sorumlular oluyor.
Öyle, çöken inşaatların müteahhitlerini yakalayarak ve bütün suçu bunlara yıkarak, bu sorumluluktan kimse kurtulamaz. Müteahhidin hukuksuz taleplerini hukuki kılıfa uyduran, imza atan, gerekli kontrolleri yapmayan ve bu şekliyle müsaade eden tüm sorumlular da hesap vermelidir.
Bir ‘fay kanunu’ çıkarılması elzemdir.
Fay hatlarında bulunan tüm yapıları ya yıkıp başka alanlarda yapmalı ya da yıkıp depreme dayanıklı özellikte yeniden inşa etmelidir. Bir deprem ülkesi olan Japonya böyle yaparak kayıp ve hasarı en aza indirdi.
Depremlere uygun yeniden yapılanma, merkezi ve yerel yönetimlerin birincil işi olmalıdır.
Balık hafızalı bir milletiz. Geçirdiğimiz acılar ne denli büyük olsa da, çok çabuk unutuyor ve hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam ediyoruz.
Bu cümleden olarak; Deprem bakanlığını behemehâl kurmalı ve deprem bilim kurulu oluşturmalıyız.
Her ilimizin merkezinde, deprem farkındalığını yansıtacak ve deprem acılarını unutturmayacak deprem anıtları yükseltmeliyiz.
Anaokulundan başlayarak eğitimin her kademesindeki insanımıza uygulamalı deprem dersleri vermeliyiz.
Seferberlik ruhuyla, depreme dayanıklı yapılaşmayı tüm yurt sathına yaymalıyız.
Bugün değilse, ne zaman?
Zira yarın yaparız diyenler helaktedir.
Paylaş