Paylaş
Tüm dünyada, üretimde ve tedarik zincirlerinde müthiş daralma var. Bu durum ister istemez mal ve hizmetleri ve bunların bedellerini etkiliyor. En sağlam ekonomiler bile enflasyonla tanıştı.
Zira dünyada elektrik ve doğalgaz fiyatları 8-10 katına, petrol ürünleri 3-4 katına çıktı.
Bu denli olumsuz şartlardan etkilenen ülkelerden biri de ister istemez Türkiye’dir. Zira Türkiye kalkınmakta olan bir ülkedir ve bunun için gerekli enerjiyi çoğunlukla dışarıdan ithal etmektedir.
Hükümet, tüm bu olumsuz şartları en az düzeyde halka yansıtabilmek için gerekli önlemleri aldı ve almaya devam ediyor.
Unutmayalım ki Türkiye daha düne kadar Bulgaristan’dan elektrik ithal ediyordu. Bu durum, zamanın başbakanı Süleyman Demirel’e ‘Türkiye’nin bir demir perde ülkesinden elektrik almasını nasıl değerlendiriyorsunuz? diye sorulduğunda, şu manidar cevabı verdirmişti: ‘Elektriğin komünisti olmaz!’ Her gün sekiz saat boyunca elektriği kesilen bir ülkenin başbakanı başka ne diyebilirdi ki?
Sayın Erdoğan iktidarda olmasaydı ve elektrik üretiminde, ulaştırmada ve sağlıktaki bu denli devasa altyapılar yapılmamış olsaydı, Türkiye’nin hali nice olurdu? Hiç düşündünüz mü?
Günün yirmi dört saatinde yiğidi öldürüyoruz da, bari hakkını teslim edelim? Yirmi yıl öncesinde Türkiye neredeydi, bugün nereye geldi?
Türkiye, dünya üzerinde COVID-19 aşısını bulan 9 ülkeden birisidir. Türkiye’nin ürettiği aşı sayesinde dünyadaki fakir ülkelerin halkları bu nimete kavuşacak. Çünkü Türkiye, veren elin alan elden üstün olduğunu bilen ender ülkelerdendir.
Ekonomileri güçlü Batılı medeni (!) ülkeler birbirlerinin maskelerini çalarken, Türkiye, sahip olduğu ekonomiyle dünyanın en fazla yardım yapan ülkesi oldu.
Türk aşısı çıktı, sözde Türk Tabipler Birliği ve mahut muhalefet öveceğine, övüneceklerine ya sus pus olmayı ya da karalamayı seçtiler. Daha doğrusu, her zaman olduğu gibi içlerindeki ufuneti kustular.
Türk otomobili ABD’de görücüye çıkıyor, tık yok. Türkiye helikopter üretip yabancı ülkelere satıyor, görmezden geliyorlar. Türk İHA’ları, SİHA’ları için dünya ülkeleri sipariş kuyruğuna girdi, kimseden ses seda yok, herkes lal kesildi.
Türkiye milli muharip uçağını yapıyor; denizaltısını, görünmez fırkateynlerini, tankını, tüfeğini, topunu, füzesini, en mükemmel radar sistemlerini vb. kendisi üretiyor.
Türk Savunma Sanayisi şahlanmış, tüm dünyada dostlar gıpta ile, düşmanlar hasetle izliyor.
Türkiye’yi bilen yabancılar, ülkemizi tanıyamıyorlar, gördüklerine inanamıyorlar. Yirmi yılda bu denli başarılara nasıl imza atabildiniz diye hayret ediyorlar.
Sadece şu Ankara’ya insafla baksalar, bakabilseler her şeyi görecekler, lakin bu, bakar gibi bakmakla olmaz! Zira insafsızın gözüne merteği soksan da görmez!
Ankara gibi nice şehirlerimiz mega köyden, mega kentlere dönüştürüldü. Esenboğa’da kümes gibi bir havaalanı vardı. Yabancı devlet başkanları orada iner ve her iki tarafı da gecekondularla dolu izbe yollardan geçerek şehrin içine gelirlerdi. İlk intibaları, Türkiye’nin bir kabile devleti olduğu şeklindeydi.
Zira merkezdeki anacaddelerin hemen arkaları baştan başa gecekondularla doluydu.
Sayın Erdoğan, kanallarda, çamurda, bataklıkta, toz toprakta debelenen, kirli havada boğulan, çöpleri toplanmayan, suları akmayan, elektrikleri yanmayan, hastalarına bakılmayan, hastalarının ilaçları bulunmayan, devlet dairelerinin kapılarında itilip kakılan, değerleriyle alay edilen, başörtülü kızlarına cüzzamlı muamelesi yapılıp dışlanan ve onların eğitim hakları ellerinden alınan ve bunlar gibi daha nice yüz karası halleri bertaraf edip Türk insanını layık olduğu yere çıkarmadı mı?
Bütün bunları ve daha nicelerini bütün dünya gördü; lakin bizdeki kör, sağır, sorumsuz ve vicdansız, münkir, kindar ve inatçı muhalefet görmezden geliyor. Gözü ve gönül gözü açık milletimiz ise tüm bu hizmetlerinin yanında, muhalefetin acıklı ve bir o kadar ibretlik halini de görüyor.
Görüyor ki 20 yıldır Sayın Erdoğan’ı tek başına iktidarda tutuyor ve tutmaya devam ediyor.
Muhalefete de derdine yanmak kalıyor!
Paylaş