Paylaş
Halbuki bu ülke insanı, kendi olup, kendinde olduğu asırlar boyunca, örnek insan olmuş ve bu insanla şu veya bu şekilde tanışan, münasebet kuran diğer insanlar tarafından parmakla gösterilmiş ve kendisine gıpta ile bakılmıştır.
O gün bugündür kendilerine benzemek için, her şeyimizi feda ettiğimiz Batılılar bile (Bizans’ın son megadükü-Lukas Notaras), o vakitler; ‘Başımızda Latin serpuşu (şapka) görmektense Osmanlı sarığı görmeyi yeğlerim’ demiştir.
Latin serpuşundan maksat, Avrupalı sırtlan sürülerinin (Haçlı) Konstantinopolis’te (İstanbul) kendi dindaşlarına (sırf mezhepleri farklı diye) reva görüp sergiledikleri alçakça zulümlerdir.
Kendi dindaşına adeta bu denli soykırımı uygulayan Batılıların, başka din mensuplarına ne yapabileceklerini varın siz hesap edin. Öyle ince ince düşünüp hesap yapmaya gerek yok. Nitekim tarih boyunca sergiledikleri iğrençlikler ortadadır.
Almanların, 2. Büyük Savaş’ta Yahudilere, bugün de Yahudilerin Filistinli Müslümanlara yaptıkları soykırıma varan vahşetleri ortada.
Bakınız; Müslümanlarla gayr-i müslimler arasında çok savaşlar oldu. Müslümanların galibiyeti ile biten savaşların hiçbirinde adaletin (savaş hukuku) dışına çıkılmamış ve asla hiç kimseye zulüm yapılmamıştır. Savaş sonrasında da kimsenin dinine, canına, namusuna, malına dokunulmamıştır. Mesela bugünkü Yunanistan 500 sene Türklerin hükümranlığında kaldı; bu zaman zarfında, Rumlar, tüm haklarını muhafaza etmişlerdir ve hiçbir Rum’un burnu, haksız yere kanamamıştır.
Hıristiyanların galip geldiği savaşlarda ise, asla savaş hukukuna uyulmamış ve akla hayale gelmeyen işkenceler ve iğrençlikler sergilenmiştir. Mesela bu sırtlan sürüleri Endülüs’e girdiklerinde hem Müslümanların ve hem de Yahudilerin köklerini kazımışlardır. Bir tekinin bile yaşamasına müsaade etmemişlerdir.
Yine Batılıların işgal ettikleri Amerika kıtasına bakın, on binlerce Kızılderili’yi öldürerek, kelimenin tam anlamıyla soykırım yapmışlardır. Bugün Amerika’nın asli sahiplerini mumla ararsanız da bulamazsınız.
Ama gelin görün ki, bu Batı medeni, biz ise vahşi olduk! Nasıl olduk derseniz; sebebi çok açık: Biz, Batıya benzemek için, sahip olduğumuz tüm değerleri yitirdik. Onlar da bu değersiz ve şuursuz kitlelere, bu günkü yalanları yutturdular.
İşin tuhafına bakın ki, hâlâ uyanamadığımız gibi, uyanan birkaç kişiyi de linç ediyoruz.
Tanzimat’tan beridir, celladına aşık nesiller yetiştiriyoruz. Ve biz bu hastalıklı hale öylesine müptela olduk ki; içeride ve dışarıda bizim maddemizi ve manamızı yok edenleri aziz, kahraman, medeni ve erişilmez olarak tanımlıyor ve kendimizden olanlardan ve değerlerimizden ise, kelimenin tam anlamıyla iğreniyoruz.
En büyük düşmanımız cehalettir. Bize kendimizi unutturdular, kendimizin cahili olup, birbirimize düşman kesildik. Değerlerimizi yitirdik, bilmediğimiz ve cahili olduğumuz değerlerimizi, özellikle hiç bilmediğimiz ya da yanlış bildiğimiz dinimizin düşmanı olduk.
Bu girdabın içinden çıkmanın tek bir yolu var, o da gerçek manada milli bir eğitimdir. Şimdiye kadarki gibi, adı olup kendisi olmayan milli eğitim değil elbette.
Yunusları, Mevlanaları, Hacı Bektaş-ı Velileri, Fatihleri, Kanunileri, Mimar Sinanları, Bakileri, Sokulluları, Harizmileri, Ali Kuşçuları vb. yetiştirecek maarif müesseselerine muhtacız.
Paylaş