Paylaş
Türkiye demokrasisine dudak bükenler ve hatta Türkiye yöneticilerine ‘diktatör’ tesmiye edip parmak sallayanlar, bir kez daha mahcup oldu.
Seçimlerin 2. tura kalıp yine yüzde 84 gibi yüksek bir katılımla ve en ufak bir olay olmaksızın, demokratik olgunluk içinde gerçekleşmesi, içerideki ve dışarıdaki tüm şom ağızlara kapak oldu.
Bu seçimlerin birden çok kazananı var. Birinci sırada, elbette ki bu tarihi kararı veren milletimiz gelmektedir. Milletimiz, engin sağduyusuyla; yalana, iftiraya, olmayacak vaatlere, bin bir benzemezin sahte birlikteliklerine, maskeli yüzlerin aldatmalarına, dayatmalara, iç ve dış tehditlere, iç ve dış yalan manşetlere ve sosyal medya hezeyanlarına pabuç bırakmadı.
Seçimin bir diğer kazananı ise, hiç şüphesiz Sayın Erdoğan’dır. Yerelleri de katarsak 17 seçimi, Kılıçdaroğlu’na karşı ise 12. seçimi kazanmış bir liderden söz ediyoruz.
Şu tuhaflığa bakar mısınız? Üst üste 12 seçimle işbaşına getirilen bir kişiye diktatör, 12 yenilgi almasına rağmen koltuğuna yapışana ise, ‘demokrat amca’ diyebiliyoruz.
Türkiye tarihinin çeyrek asrına (önümüzdeki 5 yılla beraber) mührünü vuran (vuracak) başka bir lider yoktur. Türkiye’mizdeki liberal, merkez-sağ ve muhafazakâr partiler, genellikle lider endeksli partilerdir.
Bakınız; AK Parti’nin oyları yüzde 35’e düşmesine rağmen, Sayın Erdoğan yüzde 52’nin üzerinde oy aldı. AK Parti, kendi içinde “Biz liderimize ne kadar yardımcı olabiliyoruz?” deyip bunun muhasebesini yapmalı ve gerekli tedbirleri behemehal almalıdır!
Sayın Erdoğan’ın başarısı da, her faniye nasip olmayan tarihi bir başarıdır. Sayın Erdoğan bu başarıyı; hesabi değil hasbi-samimi davranarak, verdiği sözlerde durarak, gece gündüz çalışarak, diklenmeden dik durarak, içerideki ve dışarıdaki tüm mazlumların yanında durarak ve onların haklarını, her yerde ve her daim savunarak elde etti.
Hepsinden önemlisi, başarıyı, ‘Kendisinden başka galip olmayan, dilediğini aziz, dilediğini de zelil eden ve mutlak güç ve kudreti elinde bulunduran’ Rabbinden beklediği ve ‘O’ndan başka dayanak, sığınak, barınak tanımadığı için, bu denli üstün mazhariyete kavuştu.
Sayın Erdoğan’ın siyasi kişiliği, siyasetteki serüveni, başarıları, hizmetleri, içeride ve dışarıdaki siyasi etkileriyle, siyasal bilgiler fakültelerinde ders olarak okutulmasının yanında, yüksek lisans ve doktora tezlerine konu edilmelidir.
Şahsen Sayın Erdoğan’ı 11 yaşından beri tanıyorum; çocukluğumuz ve gençlik yıllarımızı birlikte geçirdik. O, çocukken de, gençken de, yetişkinken de hep ‘Reis’ti (liderdi), idealistti, dava insanıydı.
Ömrünü, samimiyetle davasına adadı. O, davası peşine koştukça, dünya da (makamlar: İst. Büyükşehir Belediye Başkanlığı, AK Parti Genel Başkanlığı, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı) onun peşinden koştu.
Seçimin diğer bir kazananı ise, dünya üzerindeki tüm mazlumlardır. Sayın Erdoğan, mazlumların hamiliğini, atalarından (Osmanlı) tevarüs etmiştir.
Erdoğan gibi bir siyasi deha olmasaydı, bugün Afrika’nın birçok ülkesinin halkları açlıktan kırılıyor olacaktı.
Paylaş