Kime güvenebiliriz

Üst üste felaketler yaşıyoruz. Hemen baştan ifade edelim ki bu saatten sonra birbirimizi suçlamanın bir manası yok. Zira hepimiz suçluyuz. Kendi ellerimizle kendimizi tehlikeye attık ve bugün bedel ödüyoruz.

Haberin Devamı

Şehirleşmede, aklımızın, inancımızın ve bilimin ışığında hareket edeceğimize, menfaatimizin karanlığında yol aldık.

Kimse hakkına razı olmadı. Olmayacak yerleri imara açtık. İmarı iki katlı olan yeri on iki kata çıkarmak için çalmadığımız kapı, vermediğimiz rüşvet kalmadı.

Dere ve nehir yataklarına apartmanlar diktik. Zemini balçık, birinci sınıf tarım arazilerine şehirler kurduk.

Mevzi depremlerin hiçbirinden ibret almadık; ateş düştüğü yeri yaktı ve biz hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam ettik.

Gittiğimiz yolun çıkmaz olduğunu görmemize rağmen; bilerek ve isteyerek ve hatta üstüne rüşvetler vererek görmezden geldik.

İnancımız (dinimiz); ‘Ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız!’, ‘Sebeplere yapışın! (bilimsel gereği ne ise, onu yapın!)’ diyor. Tam tersini yaptık.

Haberin Devamı

On bir ilimizi vuran, 7.7 ve 7.6 şiddetindeki 6 Şubat depremleriyle yıkıldık. On beş milyon insanımız etkilendi; on binlercesi öldü, yüz binlercesi evsiz barksız kaldı, bir o kadarı şehrini terk edip başka şehirlere göç etmek zorunda kaldı.

Türkiye’mizin yapı stokunu dönüştürmekten başka çaremiz yoktur ve bu durum birinci önceliğimiz olmalıdır.

Peki, böylesine devasa bir yükün altından kim kalkabilir? Hangi siyasi kadrolar, millete bu güveni verdi ya da veriyor?

Eskiden hantal, ucube bir sistemimiz vardı. O sistemin tipik özelliği, devletin millete borçlu olması ve seneler geçmesine rağmen bu borçların ödenememesi idi.

1961 senesinde Rize’nin İkizdere ilçesinde sel felaketi oldu. Devlet, belirli konutlara ‘oturulamaz’ raporu verdi. Hükümet, bir çadır bile vermediği felaketzedeleri, kendi dertleriyle baş başa bıraktı. Kimisi göç etti, kimileri de kendi imkânlarıyla evlerini yaptılar.

Devlet tam 50 sene boyunca bu kişileri unuttu. Ta ki Tayyip Erdoğan iktidar oldu; hak sahiplerine TOKİ’den birer daire verdi.

Hatırlayın; zorunlu tasarruf nedeniyle devletin vatandaşa 13.5 milyar YTL borcu vardı. Erdoğan gelir gelmez, ‘Devlet vatandaşa borçlu olamaz’ diyerek bu borcu da ödemişti.

Biz bu gerçekleri yazdığımız zaman kimileri yanlış anlıyor ve bizim Erdoğan’a güzelleme yaptığımızı ileri sürüyor. Gerçeklerin kendileri güzelse biz ne yapalım? Yazmayalım mı?

Haberin Devamı

Erdoğan’dan önce de ülkemizde çeşitli felaketler yaşandı. Milletimiz, on yıllar boyu, afetlerin acısıyla kıvrandı.

AK Parti iktidarları döneminde de Türkiye’mizin çeşitli yerlerinde afetler (deprem, sel, yangın) oldu. Bir yıl içerisinde şehirleri yeniden ayağa kaldırdı. Van, Giresun, İzmir, Antalya, Elazığ, Malatya örnek olarak gözlerimizin önündedir.

Erdoğan, bu büyük felakette de depremzede vatandaşlarımızı bir yıl sonra konutlarına kavuşturacağının sözünü verdi.

Şimdiye dek ne siyasetçi sözleri, vaatleri duyduk ama sözlerinde duranı, vaatlerini geçekleştireni gördük mü?

Milletimiz, Erdoğan’dan başkasını görmediği içindir ki yirmi yıldır, kendisini tek başına iktidarda tutuyor.

Haberin Devamı

Zira; ‘Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz’...

Yazarın Tüm Yazıları