Feyyaz Uçar

2012

30 Kasım 2009
ABİLERİMİZ anlattı... Duayen bir hocamız, maç öncesi küçük kağıtlara değişik skorlar yazıp, soyunma odasının farklı yerlerine saklarmış.

Maçın skoruna göre de kağıdı çıkarıp “bakın maçtan önce ben skoru bildim” dermiş. Futbolcuları uzun süre bu zeka küpü, akıl karesi, tarla faresi hocalarını şahin zannetmişler. Taa ki birisi tesadüfen diğer kağıtları da bulup hocasının foyasını meydana çıkarana kadar.

Günümüz kahini Mustafa hocamızın foyası yok. Kehanetlerinde de yanılmıyor. Hocamın affına sığınarak soruyorum: “2012’de neler olacak? Sular altında kalacak mıyız? Yüksekte olan kartalına bir şey olmaz değil mi?”

Gereksiz bir sürü pas

Mustafa Denizli’nin demeçleriyle büyüttüğü derbilerden sakındığı Tabata’yı ilk 11’de görünce “eyvah” diyoruz, “Beşiktaş’ın topları yine yerlerde mi sürünecek? Gereksiz bir sürü yan pası mı seyredeceğiz?”. Ama Tabata diğerki maçlardan farklı. Defansın arasına koşular yapıyor, şutlar atıyor, zaman zaman da uzun pas deniyor.

Fink bir atmaya başladı ki, yerinde durmuyor. Defansta, ofansta Beşiktaş’ın güvencesi. Sivas’ın o sert futbolundan nasibini alan Bobo, ikinciyi atamadan oyun dışında kaldı.

Maçın tek golünde İbrahim Kaş’ın asisti orta değil tam bir gol pası. Defansla kaleci arasına atılan bu paslar defansı kalenin eşiğinde paspas yapar, kaleciyi de çaresiz bırakır. Ağları da havalandırır.

 

Rüştü’nün haceti bile gol yemez

Yazının Devamını Oku

Yumurta

28 Kasım 2009
GENÇ Milli Takımı, Avrupa Şampiyonu yapan Serpil Hamdi Tüzün hocamın bir lafı vardır: “Futbolcular üçe ayrılır. Kaleciler, golcüler ve diğerleri.

” Değerli hocam, diğerlerini kırmamak için bu lafını pek dillendirmez, kulağıma fısıldardı. Ama, diğerlerini kırmamak için sahaya golcüsüz çıkmak fazla abartı. Arda’yı, Keita’yı veya Kewell’ı kıramayabilirsin. Ama, orta üçlüden Mustafa, Mehmet ve Barış’tan birini kırıp Baros’un yokluğunda Nonda’yı ilk 11’e koyacaksın. Sahaya golcüsüz çıkmayacaksın. Hiç değilse iki yumurta kırıp, G.Saray taraftarını futbola, pozisyona ve gole aç eve göndermeyeceksin.
Maçın başlarında Galatasaray defansında özellikle Servet ve Gökhan’ın gereksiz uzun top oynama çabalarını da anlamak mümkün değil. Çünkü, forvette ne hava hakimiyeti olan oyuncun var, ne de sağa ve sola deplase olan forvetin. Sabri’nin ofansı destekleme çabaları, defansında hızlı Bursaspor forvetlerine karşı sıkıntı yaratıyor. O kadar hızlılar ki birçok pozisyon harcayıp, gereksiz ofsaytlara kalma lüksleri bile var.
Ertuğrul Sağlam’ı forvet seçimlerindeki bu başarısından dolayı ayrıca kutluyoruz.

İyi takım bu Bursa

BURSASPOR iyi bir deplasman takımı. Ayrıca bu çabuk forvetleriyle içeride üstüne gelen her takımı yenebilir. İsterse üç büyük olsun. Defansında Zapotocny ve Ömer uyumlu bir ikili. Ivankov da kalesinde güven veriyor. Ergiç ve Kirita’ya bayıldım. Sercan, eski golcülüğünü yakalasa Bursa, Sivas’ın gösterdiği başarıları rahatlıkla tekrarlayacak.

ÖPÜLEN EL Yanlış EL

VOLKAN’ın gol sonrası kulüp müdürünün elini öpmesi yanlış. Neeskens’in elini öpmesi lazım. Rüyayı görenin değil, bayram şekerini verenin elini öpeceksin. G.Saray’ın acil, Hollanda’ya jet ambulans yollaması lazım. Bu, Rijkaard’da var bir keramet. Onsuz kalan hastalanıyor...

Yazının Devamını Oku

Damla sakızı

26 Kasım 2009
BEN küçük bir çocukken, ülkemde “böyük” bir lider vardı. “Şapkamı alır giderim” lafının söz yazarı sayın Süleyman Demirel.

“Senin aklın ermez” sözünün muhatapı olduğum yıllar boyunca, o şapkadan tavşan çıkmasını bekledim. Ama tavşan bir türlü çıkmadı. Sanırım asker de benim gibi o tavşanı bekliyor olacak ki, sonunda sinirlenip iki kere darbe ile fötr şapkayı, kasket yaptı. Zincirbozan Askeri Tesisleri’nde kampa giren “böyük” lider, fizik kondisyonunu geliştirdikten sonra 2000 yılına kadar aktif siyaset hayatına devam etti.
Büyük statlara serpildiğimiz yıllarda, sayın Deniz Baykal’ı da solun ve ülkenin gelecekti lideri olarak görüyorduk. Ancak sayın Baykal, bir türlü iktidar partisinin takımında kaptan olarak sahaya çıkamadı.
Ülkemde bunlar yaşanırken, İngiltere’de Sir Alex Ferguson, 1986 Kasım’ında Manchester United takımının başına getirildi ve tam 23 yıldır aynı takımın başında sakız çiğniyor.
Galiba elin İngilizleri haklı. Siyasetçisinin bile politik hayatını kısa tutup, teknik direktörünün kontratını uzatıyor. Haklı ki Manchester United’ın hocası bir Şampiyonlar Ligi maçına neredeyse bütün yedek oyuncularıyla çıkabiliyor.

Rüştü’nü ispat etmiş biri vardı kalede

HAFTA sonu derbide maden bulan Beşiktaş, UEFA Avrupa Ligi’nde şansını devam ettirebilmek ve biraz da yolunu bulabilmek için geldiği Manchester’dan mutlu döndü.
Mustafa Denizli’nin ilk 11’i rakip kanat akınlarını kontrol edecek şekilde. Sağ kanat, İbrahim Kaş ve Ekrem, sol kanatta İbrahim Üzülmez ve İsmail Köybaşı. Mantıklı. Çünkü, İngilizler sahanın tamamını kullanmayı seviyorlar. Ekrem ve Köybaşı’nın hem defanslarına yardım etmesi ve fırsat buldukça da atağa çıkma çabaları, Beşiktaş için pozitif bir kazanç. Önlerindeki Tello serbest. Bobo’nun yalnızlığı dışında pek sorun yok gibi. Orta sahanın göbeğindeki Fink ve Ernst birbiriyle oldukça uyumlu.

Yazının Devamını Oku

Uçan kuş

22 Kasım 2009
“UÇAN kuşa borcun var deseler” anlarım. Sen de kuşsun Kartal’ım. Atmacadan borç almış, kekliği düz ovada avlarken parayı düşürmüş ya da Kuştepe’de gezerken çantayı kapkaççıya kaptırmış olabilirsin. Ama devlete, millete, şirkete ve özellikle de kendi başkanına nasıl bu kadar borcun olur? Tefeciye kanadını mı kaptırdın? Kimler ibra etti bütçeni de 181.357.189 TL borçlandın... Beşiktaş futbol takımı, “bu borç benimdir” diyor. Önce taraftara olan futbol borcunu ödeyecen sonra da kalem kalem diğerlerini silecen. Kartal oyunun başında hızlı ataklarıyla yol yorgunu Lugano’nun ayağını pasını siliyor. Oyun anlayışı, diğer maçlara göre biraz daha farklı. Futbol topu Beşiktaş’ın ayağındayken yerlerde sürünmüyor.
Yapılan ortalar ve zaman zaman atılan uzun paslar seyredenlere keyif veriyor. Adam markajında etkili Beşiktaş. Ernst, Fink hatta Yusuf bile top rakipteyken pres yaptı. Yalnız, adam adama oynamanın dezavantajı olan geriden çıkan sürpriz adamlar Beşiktaş’ın başına bela. Bu şekilde Gökhan, Fenerbahçe’nin ilk ciddi gol pozisyonunu yakaladı. Ah be Serdar Özkan’ım, özkaynağım... Kaçırma artık şu golü... Kaptırma artık formanı... Sürekli ol Beşiktaş’ta... Kaptanı ol, jübileni yap doğduğun yerde... 
Özlemiştik Bobo’yu
Bobo, “Yeter artık bu kadar gol orucu, biraz da zekat ve fitre verelim, haftaya da bayramda kurban keselim” diyerek çakıyor topu Fenerbahçe’nin çatalına. İşte budur. Forvetler kötü oynayabilir. Her maçta takımlarına aynı katkıyı sağlayamayabilir. Ama gol aralığını bu kadar uzatmamak lazım.
Beşiktaş’ta Ekrem’in diriliği, Ferrari’nin soğukkanlılığı, Ernst’in takım oyuncusu olma özelliği galibiyetin faktörlerinden. Sezon başından beri hiç olmadığı kadar kararlı Beşiktaş. “Lig yeniden başlasın” diyor, coşuyor, gollerini sıralıyor, taraftarını da coşturuyor.   
Emre’nin hiddetini anlamak mümkün değil. Ernst’i topla dövüp, hakeme de “önümden çekilmiyor” diye sitem ediyor. Fırat Aydınus genç bir hakem ama bunu yemez. Emre’nin bir pozisyonmda kendi takım arkadaşlarıyla girdiği tartışma da cabası. Emre, sana Türk futbolunun ihtiyacı var. Futbolunu herkes takdir ediyor. Ama gereksiz çıkışlarınla bazen sevenlerini üzüyorsun. Orta sahada Cristian, sol kanattaki Santos ve Alex diğer maçlarda gösterdikleri top kullanma becerisini tekrarlasalar, belki de F.Bahçe ilk golünü atacak ve oyunun seyri tamemn değişecek. Mehmet Topuz uzaktan şut arayışlarıyla dikkat çekiyor ama takımıyla biraz daha kaynaşması lazım. Kazım, maçın bitiş düdüğünü hakemden önce çaldı. Yan hakemle olan diyaloğuyla oyunun dışında kaldı. Moralman bitirdi takımını. Daum, artık bu oyuncusuna ne kadar destek verir bilinmez.
Dün akşam favori olarak gösterilen Fenerbahçe’nin farklı mağlubiyetine şahit olduk. Futbol böyle bir oyun işte. Derbi dedikleri maçların da favorisi yok. Olmadı, olmayacak.
Yazının Devamını Oku