CANAN Arıtman için ‘Vahşi Batı’ karakteri eli silahlı kadın kovboy ‘Kalemiti Canan’ yakıştırmasını yaptığım yazıyı kaleme alırken, Arıtman’ın Hürriyet’in 1. sayfasındaki ‘eli silahlı’ fotoğrafını görmemiştim.
Dün fotoğrafı görünce, ‘Elime sağlık. Hiç de haksızlık etmemişim’ dedim kendi kendime.
Sosyal demokrat bir partinin kadın milletvekili, ‘Herkes kendini savunsun’ deyip elde silahla poz veriyor, sağ parti DYP’nin sağında olduğu iddia edilen Genel Başkanı Mehmet Ağar ise Arıtman’ın fikrine ‘Türkiye, Teksas’a döner’ diye karşı çıkıyor. Türkiye’de siyasetin ne hale geldiğinin, CHP’nin nasıl yoldan çıktığının göstergesi Canan Arıtman.
Sanırsın ki, sosyal demokrat milletvekili değil, ABD’li silah lobilerinin sözcüsü.
ABD’de aklıselim herkes silahlanmanın önüne geçilsin diyor, silah lobileri bu sesleri susturmak için milyar dolarlar akıtıyor, Türkiye’de ‘sosyal demokrat’ Canan Arıtman elde silah baş sayfada. Fikri de süper: ‘Herkes kendini savunsun. Hızlı olan yaşasın.’
Oysa bunun bir çözüm olmadığının en açık örneği Güney Afrika.
Güney Afrika, dünyada silahlı soygun olaylarının oransal olarak en fazla yaşandığı ülke.
Çünkü gelir dağılımında müthiş bir adaletsizlik var; 8 milyon aç ve sefil, 10 milyonun üzerinde sürekli işi olmayan insan yaşıyor bu ülkede.
Hal böyle olunca hırsızlık almış başını gitmiş.
Güney Afrika’da bütün evlerin duvarları üç metre, üzerinde elektrikli teller ve istisnasız her kapıda bir yazı: ‘Armed response.’
Yani ‘Girerseniz vururum’.
Sonuç... Daha önce de yazdım. Silahlı soygunlarda yılda 30 bini aşkın kişi ölüyor.
Kimi soyan, kimi soyulan.
Canan Arıtman’ın istediği tablo bu mu?
AB’ye girmeye hazırlanan Türkiye’nin sosyal demokrat partisinin suçla mücadele programı bu mu?
Cezaları artırmak, uygulanabilir hale getirmek, polisi, jandarmayı güçlendirmek yerine ‘herkesin eline bir silah’ vermek mi?
Eğer durum buysa, hepimize geçmiş olsun.
Takalım belimize silahı, başlayalım çatışmaya.
Hızlı olan yaşasın... Ortalık Onur Özbizerdik gibi ‘Billy the Kid’lere kalsın.
Yalnız AKP’yle değil Denktaş herkesle kavga etti
RAUF Denktaş, Annan Planı’na destek verdiği günden bu yana hükümetle ipleri geriyor.
Her fırsatta hükümeti suçluyor. Hükümete ‘milli politikaları benimsemediği’ için yükleniyor.
Son olarak Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrılmasıyla ilgili olarak da ‘AKP yüzünden ayrılıyorum’ diyor.
Denktaş’ın yaydığı havaya bakılırsa, sevgili KKTC Cumhurbaşkanı şimdiye dek çok uyumlu biriydi; ama AKP iktidara gelince bu partiyle uyuşamadı.
Oysa Denktaş’ın geçmişi ‘geçimsizliklerle’ dolu.
Denktaş 1980’den sonra özellikle Özal ve Çiller ile defalarca karşı karşıya geldi.
Turgut Özal’ın güven artırıcı önlemler paketi içinde yer alan önerileri benimsemesi ve bu çerçevede Maraş’ın Rumlara bırakılıp havaalanı ve limanların uluslararası trafiğe açılmasına sıcak bakmasından rahatsız oldu.
Tansu Çiller’le, hem Kıbrıs sorununun çözümsüz kalmasında Denktaş’ın da etkili olduğu, hem de Ada’ya yollanan paranın çarçur edildiği yolunda şikáyetleri olduğunu söyleyince araları açılmıştı.
Denktaş’ın tartıştığı ilk Türk yetkililerden biri Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs’a yolladığı ilk büyükelçi olan Mehmet Emin Dırvana oldu. Dırvana Rumların bombaladığı söylenen enformasyon dairesini TMT üyelerinin bombaladığı gerekçesiyle Denktaş hakkında soruşturma açtırmış ve onunla karşı karşıya gelmişti. O gün TMT’yi savunan Denktaş, yıllar sonrabu olayı TMT’li arkadaşlarının yaptığını kabul etti. Dırvana dönemindeki bir diğer önemli olaysa öldürülen 2 Türk gazetecinin durumu oldu. Elçiliğe yakınlıklarıyla bilinen ve asıl meslekleri avukatlık olan Ayhan Hikmet ve Muzaffer Gürkan 1985 yılında öldürüldüler. Sahibi oldukları Cumhuriyet Gazetesi’nde Denktaş ile ilgili ağır eleştiriler yayımlayan bu iki kişinin öldürülmesi Dırvana’yı kızdırdı. Dırvana bu işin arkasında Denktaş’ın olabileceğini ima eden açıklamalar yaptı.
Bunların yanı sıra Denktaş, yardımcısı olduğu Türk Toplumu Lideri Doktor Fazıl Küçük ile de uzun yıllar küs kaldı. Küçük öldüğünde, bu küslük sürüyordu.
Yani anlayacağınız ‘sempatik’ tavırlarına rağmen Denktaş öyle ‘geçinilmesi kolay’ biri değil.
Ve Kıbrıs’taki ‘çözümsüz statükoyu’ koruma konusunda da Rum meslektaşı kadar kararlı.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Öfkeyle kalkanın genelde zararla oturduğunu unutmadığımız zaman.