Bakan Akdağ, bu neyin tasdikidir?

HASTANELERDE başhekim odalarının önünde uzun kuyruklar oluşuyor. En acil hastaların yakınları bile bu kuyrukta.

Neden mi?

Çünkü doktorun yazdığı ilacın alınabilmesi için hastane başhekiminin ‘tasdiklemesi’ gerekiyor. Haliyle başhekimin böyle bir zamanı yok. Binlerce reçeteyi bakıp tasdikleyecek hali de. Ne yapıyor? Veriyor bir odacının eline mührü, doktorun yazdığı reçeteyi odacı tasdikliyor.

Boşu boşuna zaman kaybı, emek kaybı, insanlara eziyet. Sadece o mu? İşte bir hekimden gelen mektup: ‘Ben büyük bir işyerinin doktoruyum. Dahiliye uzmanıyım. Şirket personeline yazıp kaşelediğim reçetedeki ilaçları personelimizin alabilmesi için, Şişhane’den en yakın eczacı odası olan Mecidiyeköy’e giderek tasdik ettirmesi, sonra da eczaneden ilacı alması gerekmektedir.

Allah ışkına bu neyin tasdikidir? Ne şirket personelimizin, ne de doktor olarak benim odada kaydımız vardır. Acaba eczacı odası neyi tasdik etmektedir? Bunun faydası nedir? SSK’lı işçinin zamanını almaktan ve para sarfından başka ne işe yarar.’

Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın bu sorulara bir yanıtı var mı? Bu tasdikler ne işe yarar!

Müslüman ülkede içki pahalı mı olur?

GEÇTİĞİMİZ günlerde içki ithalatçısı firmaların, içkileri Türkiye’ye düşük faturalarla soktuklarına ilişkin müfettiş raporlarına değinen bir yazı yazdım.

Ortada ciddi bir vergi kaybı vardı. Bu yazıdan sonra ilgili firmalardan ortak bir mektup aldım.

Söz konusu müfettiş iddialarının yargıya intikal ettiğini ve pek çok davanın kendileri lehine sonuçlandığını ve ithalatın GATT tarifelerine göre düzenlendiğini bildirdiler.

Bu arada alkollü içki ithalatçılarından Nadir Yelkenci de ziyaretime geldi.

Yüksek vergilerin kaçakçılığı ve sahteciliği teşvik ettiğini, bazı sınır kapılarından ve durum bu şekilde devam ederse Bulgaristan üzerinden kaçak ve hatta sahte alkollü içkilerin Türkiye’ye girmeye başlayacağını, devletin bu işten vergi geliri elde etmeyi umarken vergi kaybına uğrayacağını söyledi.

Yelkenci’nin verdiği bilgilere göre 70 cl’lik bir şişe viskinin Türkiye’de satılabilmesi için ödenmesi gereken en düşük vergi miktarı 11.68 Euro. Bu minimum miktar. Yani viski 2 Euro değerindeyse bunu 13.68 Euro’dan daha ucuza almak mümkün değil.

Bu vergi miktarı İzlanda’da 2.25, İrlanda’da 1.10, Fransa’da 0.40 Euro.

70 cl’lik votka veya cin için ise Türkiye’de ödenmesi gereken minimum vergi 6.82 Euro.

Bu miktar İzlanda’da 2.25 Euro, İngiltere’de 0.79 Euro, Fransa’da 0.40 Euro.

Bunlardan çok çok daha düşük vergi alan ülkeler çoğunlukta.

Yani Türkiye’de ithal içki üzerindeki vergiler, AB ülkelerinin çok çok üzerinde.

Bu durumun kaçakçılığı artıracağı kesin.

Maliye Bakanlığı burada da yüksek vergi yüzünden gelir kaybına uğrayacak.

Kimbilir belki de ‘İçmesinler zıkkımı. Ben de oradan gelir elde etmeyeyim’ diyor olabilirler. Ama turizm sezonu gelirken, ‘Türkiye’de içkiler niye bu kadar pahalı?’ diye soran turistlere ne diyeceğiz.

‘Kusura bakmayın burası Müslüman ülke. Bizde böyle’ mi?

Galatasaray’ın hakkını kim savunacak!

GALATASARAYLILAR DAN çokça mektup ve faks alıyorum. ‘Kulübümüzün hakları ayaklar altına alınıyor. Yönetimin durumu malum. Eskiden siz bizim haklarımızı korurdunuz. Şimdi sizden de ses seda yok’ diyen mektuplar.

Doğru, ses seda çıkarmıyorum.

Çünkü birincisi bu yönetim anlayışıyla ben ne desem boş.

Meydanı bırakmışlar ezeli rakibe, izliyorlar. Federasyon Fenerbahçe yönetiminde.

Basiretsiz Başkan Bıçakcı’nın adı var ama Federasyon’da egemen güç Davut Dişli.

O da başta sorumlusu olduğu Milli Takımlar olmak üzere Fenerbahçe bayrağını dalgalandırıyor. Federasyonda ağır bir Fenerbahçe hegemonyası var, Galatasaray’da tık yok.

Beşiktaş bile gerektiğinde kıyamet koparıyor. Hakkını arıyor ve bazen alıyor, Galatasaray sağ yanağa bir tokat atılınca sol yanağını uzatıyor. İşte Song’a verilen ceza. Bakalım aynı durum başka takımlar için söz konusu olunca aynı cezalar verilebilecek mi?

Sanmıyorum. Hatta eminim ki veremeyecekler, ama Galatasaray’da nasılsa ses seda yok.

İkincisi, Galatasaray taraftarlarının tavrı. Hasan gibi, Arif gibi bu takıma büyük emekler vermiş çocuklara sövüyorlar. Siz kimsiniz de bu çocuklara sövüyorsunuz! O çocuklar değil mi size şampiyonluklar yaşatan, siz sevinin diye tekmeye kafa uzatan.

Ve üçüncüsü. Biz herkese ve her şeye rağmen bu kulübün haklarını korurken, üç otuzluk menfaat uğruna bana da demediğini bırakmayanlar siz değil misiniz.

Siz ve yönetim adam oluncaya kadar ben bu kulübün haklarını falan savunmam.

Ne haliniz varsa görün.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

En büyük kötülüğün iyilik yapıyormuş görüntüsü altında yapılan olduğunu anlamayacak kadar aptal olduğumuz zannedilmediği zaman.
Yazarın Tüm Yazıları