Paylaş
“Top secret” değil ama bu bilginin bugüne dair çok manidar bir anlamı var...
Bu yüzden gelin hatırlayalım.
Mustafa Kumlu’nun genel başkanı olduğu Tes-İş Sendikası’nın Konya Yolu üzerindeki misafirhanesinde.
* * *
Şöyle bir o günlere geri dönün.
28 Şubat’ın “bin yıl da olsa süreceğine” inanılan bir dönem.
Fazilet Partisi ile ilgili açılmış bir kapatma davası var ve kesin kapatılacak gözüyle bakılıyor.
İşte böyle bir dönemde Ankara’da hemen herkesin Faziletçilere “cüzamlı” muamelesi çektiği günlerde, Mustafa Kumlu AK Parti’nin kurucular kuruluna, yani Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Binali Yıldırım gibi isimlere kendisine bağlı misafirhanenin kapılarını açıyor.
Nitekim AK Parti’nin tüzük ve programının ana iskeleti bu misafirhanede yazılıyor.
* * *
Aradan yıllar geçiyor Kumlu Türk-İş’e genel başkan olmak için adaylığını koyuyor.
Bu bilgi muhalifleri tarafından seçim süresince Kumlu’nun aleyhine kullanılıyor.
Fakat Kumlu kendisi ve geçmişiyle barışık bir sendikacı olduğu için her türlü tezvirata rağmen bildiği yoldan şaşmıyor.
Öyle şaşmıyor ki sadece genel başkanlık seçimini kazanmakla kalmıyor, “AK Partili” olmakla suçlanan Türk-İŞ Genel Başkanı AK Parti iktidarında, son yirmi yılın en kapsamlı ve en örgütlü direnişine öncülük ediyor.
En zor zamanda misafirhanesine kabul ettiği AK Partililerle, en güçlü oldukları dönemde, sendikacılık kariyerinin en zor günlerini yaşıyor.
* * *
Ama bakın dün hükümete yakın olmakla suçlanan Kumlu, bugün Türk-İş’e bağlı çalışanların hakları için AK Parti iktidarı ile çetin bir mücadeleye girişti.
Dün “AK Partili” olmakla suçlanıyordu, bugün AK Partililer tarafından “hükümete karşı eylemleri istismar eden sendikacı” olmakla...
Allah’tan Başbakan o günleri unutmuş değil.
Dün Tekel işçilerine dönük “uyarıcı” konuşmasında bir yandan haklı olarak “hiç kimse bu hükümeti işçi düşmanı olarak nitelendiremez” dedi diğer yandan Kumlu ile ortak geçmişine dikkat çekti:
“Beni Türk-İş’in başkanı çok iyi bilir. Belediye Başkanı olduğumda onlara ne gibi imkânlar tanıdığımı çok iyi bilir.”
* * *
Mustafa Kumlu, Tayyip Erdoğan’ı çok iyi biliyor fakat Erdoğan’ın da Tekel işçileri ile köprüleri atmadan önce Kumlu’yu çok iyi bilmesi gerekiyor...
Çünkü Tekel direnişi tüm ezberleri bozdu.
Türkiye’yi keskin kamplaşmalar üzerinden okuyan herkesin bildiklerini yeniden gözden geçirmesinde fayda var.
Ölürüz el kaldırmayız
Dünkü yazım üzerine ilk arayan Tekgıda-İş Başkanı Mustafa Türkel oldu.
“Gandi Mustafa, yerli Walesa’ya karşı” benzetmemden çok etkilenmiş.
Mahcup bir edayla “Onur duydum” dedi.
Sendika ağalığını, işçi ve işveren düşmanlığını tekrar eleştirdi.
Küresel rekabetle uyumlu yeni bir sendikacılığın doğuş müjdesini verdi.
Arayan birçok sendikacı gibi o da “Geçmişte büyük hatalar yaptık artık kış uykusundan uyandık” dedi.
En kritik soruyu sordum.
“Başbakan ‘Bu iş bitmiştir’ diyerek ay sonuna kadar süre verdi. Ola ki bir çözüm bulunamazsa, emniyet eyleme son vermek için müdahale edecek. Siz bu durumda ‘pasif direnişe’ nasıl devam edeceksiniz?”
Cevabı beni “Gandi Mustafa” benzetmesine tekrar ikna etti.
“Bir, umarım o noktaya gelmez. Biz daha fazla para peşinde değiliz, yeter ki hükümet bu mücadeleyi maaş için değil yasal haklarımızı korumak için verdiğimizi anlasın.
İki, Tekel işçileri arasında referandum yapacağız. Gizli oyla tüm üyelerimize ‘4C mi, direnmeye devam mı?’ diye soracağız. Onlar ne derse o olur.
Üç, emniyet güçlerimiz müdahale ederse arkadaşlara talimatım çok kesin: Ölürüz el kaldırmayız.”
Paylaş