GENELDE hakaret içeren okur mektuplarından şikâyet edilir.
Oysa ben bugün ‘Anadilde eğitimden niye korkuyoruz’ başlıklı yazımdan dolayı e-mail kutumu nazik mektuplarıyla dolduran Hürriyet okurlarına teşekkür etmek istiyorum. Sadece okurlara değil... Hürriyet yazarı sevgili Özdemir İnce’ye de teşekkür etmem gerekiyor. Çünkü Özdemir Bey de tıpkı okur mektupları gibi çok nazik bir üslupla yazımda yer alan bir yanlış anlamayı düzeltmiş. Keşke imkân olsa birbirinden ilginç örneklerin yer aldığı mektupları yayımlayabilsem. * * * Mesele şu... Başbakan Tayyip Erdoğan önceki gün yeni anayasa müjdesi verirken “Kimse bizden resmi olarak anadilde eğitim beklemesin, Türkiye’nin resmi dili Türkçedir” dedi. Ben de ‘Sayın Başbakan anadilde eğitimden, Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulmasından neden korkuyorsunuz?’ dedim. Bu soruyu dün başbakana medya mensuplarıyla yaptığı kahvaltılı basın toplantısında da sorudum. Anadilde eğitimle anadil eğitimi arasındaki farka daha net dikkat çekerek... ‘Okullarda tüm müfredatın Kürtçe olmasına ya da eğitim sisteminin çift dilli olmasına mı karşısınız yoksa Kürtçenin seçmeli dil olarak öğretilmesine mi?’ Açıkçası ben Erdoğan’ın açıklamasından ‘seçmeli dile de karşı olduğu’ sonucunu çıkarmıştım. * * * Yanlış bir anlamayı düzelteyim derken ben yanlış anlaşılabilecek ifadeler kullandım. Bu yüzden uyarılar için çok teşekkür ediyorum. Fakat gelelim Erdoğan’la sohbetimize. * * * Başbakan dün her türlü eleştirel soruyu alabildiğine sakin cevapladı. Önce ‘biz iktidara manşetlerle çarpışarak geldik’ dedi ardından artık medya ile gerilim ve çarpışma yaşamak istemediği mesajını verdi. Bir anlamda medyaya barış çubuğu uzattı. Yeni dönemde medya ile ilişkisini ‘Biz, medyanın bizim tarafımızı tutmasını istemiyoruz, ama siyasi taraf haline gelerek birilerinin psikolojik harekâtının parçası olmasını da doğru bulmuyoruz’ şeklinde özetledi. Belli ki bu kavgadan o da yorulmuş. ‘Biz kendimizi gözden geçiriyoruz siz de geçirin’ dedi. * * * Anadilde eğitim ve öğretim ayrımını Erdoğan da hatırlattı. Fakat tahmin ettiğim gibi anadilin öğretimi bağlamında bile Kürtçe’nin seçmeli ders olarak okutulmasına kapı aralamadı. ‘Anadilde öğretimin önünü kurslarla zaten açtık. İsteyen kursa gidiyor. Üniversitelerde Kürdoloji Enstitüsü açarak bir adım daha attık. Fakat eğitimi çift dilli veya çok dilli yapmak Türkiye’nin iç barışı açısından sıkıntılı. İç barışı tehdit edecek yollara giremeyiz. Ortak dilimizi tahrip eder, bozar. Buna bu noktada sıcak bakmak mümkün değil. Kürt kökenli vatandaşlarımızın ve aydın kesimin iyi düşünmesi lazım...’ * * * Eğitimde çift dil ya da çok dil uygulaması siyasetten önce pedagojinin konusu. Avrupa’dan Amerika’ya çok farklı uygulamalar var. Elbette çok iyi düşünülmeli. Ama ben hala resmi dil Türkçe olmak kaydıyla talep edildiğinde okullarda Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulmasından neden korkuluyor anlamış değilim. Vazgeçtim anadilde eğitimden, anadilin öğretilmesinden neden korkuyoruz? Madem yanlış anlamayı ortadan kaldırdık, biri bana şu seçmeli dil korkusunu da anlatsa ya...