Paylaş
Lübnan’ın efsane sesiydi...
Dün bütün gün onun “Le Beirut” şarkısını dinledim.
*
“Ey Beyrut” diye başlayan Rodrigo’nun o şahane gitar konçertosunun Arapça uyarlaması...
“Selam sana yüreğimin derinliklerinden
Kabul edin selamımı ey denizler, evler
Ve eski denizlerin yeni yüzü çöller
Yaşlı bir denizcinin yüzü kadar
Eski ve onurlu bir selam sana
Beyrut halkının kokusu yasemindi...
Şimdi her taraf ateş ve duman oldu...”
Feyruz, bir zamanların mutluluk vahası şehrinden şimdi bu ağıdı okuyor....
Hıristiyan’ı ve Müslüman’ı ile, Arap’ı ile Yunan’ı, Ermenisi, Yahudisi ile Doğu Akdeniz’in limon bahçelerinin altındaki yasemin kokulu kayıp şehrine sesleniyor...
*
Feyruz bugün 84 yaşında ve yasemin kokularından kalan şehir artık bu işte...
İnancı terör haline getiren bir coğrafyanın enkazı...
Üç tektanrılı dini doğurup da onları kendi eliyle katleden uğursuz, lanetlenmiş bir coğrafya...
2 bin 700 ton amonyum nitratı böylesine pespaye bir vurdumduymazlıkla sokağa bırakmış bir zihniyetin anavatanı...
*
Dün bütün gün Feyruz’un içimi yakan ağıdını dinledim.
Dinlerken de hep düşündüm...
İstikametimizi Batı’ya çeviren Osmanlı sultanlarını...
Batı’ya karşı Kurtuluş Savaşı verip de Türkiye’yi bu uğursuz coğrafyadan çıkarıp Batı’ya yürüten Atatürk’ümüzü...
Onları düşündüm...
*
Türkler, ilk kuruluş hikâyelerinden itibaren hep Batı’ya yürüdüler...
Atalarımız çok haklıymış...
*
Başın bir kere daha sağ olsun ey Beyrut...
Allah size yine o yasemin kokulu şehrinizi geri versin...
Yıllardır birbirini gırtlaklayan Ortadoğu insanından çoktandır umudumu kestim...
O yüzden Allah’a dua ediyorum.
O TOPAL ÖRDEK NEDEN TOPALLAMIYOR... NEDEN
Almanya Başbakanı Merkel, son 3 haftada tam 3 büyük işe imza attı...
*
Önceki gün Türkiye’nin en kritik gününde, yani korona vakalarının yeniden günde 1000 vakanın üzerine çıktığı günde, 4 ilimizi Alman vatandaşlarına açtı.
*
Geçen hafta Türkiye ile Yunanistan arasındaki krizin en kritik anında devreye girerek mükemmel bir arabuluculuk yaptı.
Ondan önceki hafta Avrupa Birliği’nin koronadan etkilenen güney kanadı ülkelerinin ekonomilerini düzeltmesi için 1 trilyonluk bir fonun çıkmasına öncülük etti.
*
Merkel başbakanlık görevini bırakıyor... Yani aslında “topal ördek”, ama topallamıyor.
Tam aksine hızla Avrupa’nın en önemli sorunlarını çözecek lider haline geliyor.
MERKEL’İ TRUMP’TAN AYIRAN 9 ÖZELLİĞİ
BİR: Popülist değil gerçekçi...
İKİ: Savaşçı değil barışçı...
ÜÇ: Kibirli değil mütevazı...
DÖRT: Güçlü ama kontrolsüz değil...
BEŞ: Ülkesinin sert gücünü değil, yumuşak gücünü kullanıyor.
ALTI: O gücü korkutarak kabul ettirmek için değil, ikna ederek çözmek için kullanıyor.
YEDİ: Sokağın popülist dolduruşuna gelmiyor, sosyal medyanın vahşete çağrısına değil, aklın sesine kulak veriyor.
SEKİZ: Koltukta geçen 15 yılda gücü arttıkça, otoriterleşmeye değil, demokratikleşmeye doğru yürüdü.
DOKUZ: 15 yılda dünyanın en büyük başarı hikâyesini yazdığı halde, o koltuktan kendi arzusu ile kalkmayı bildi.
KANUN VE GELENEK İÇİN ELİNE KILIÇ ALAN KADIN
İki yıl önce Disney’in Anaheim’daki yıllık sunumunda bize anlatılmıştı.
Şirketin en önem verdiği filmlerden biri “Mulan”dı... Çünkü MeToo hareketinden sonra ana kahramanı kadın savaşçı olan bir filme özel önem veriyorlardı.
Filmin çıkışı korona dolayısıyla ertelenmişti.
Dün açıklandı. Film 4 Eylül günü şirketin yeni streaming kanalı Disney Plus’ta gösterime girecek.
Türkiye gibi Disney Plus’ın henüz faaliyete geçmediği ülkelerde de sinema salonlarında gösterime gireceği açıklandı.
Mulan hasta babasının yerine imparatorluk ordusuna katılmak için kendini erkek olarak gizleyen, hem kanunları hem geleneği savunan bir kadın savaşçı...
Tabii kılıç onun elinde bambaşka bir anlam kazanıyor.
Temalı parklarını açamayan, büyük paralar beklediği filmlerini gösterime çıkaramayan, cruise gemilerini kaldıramayan Disney yılın ikinci çeyreğinde 4 milyar dolar gelir kaybı açıkladı.
Bakalım eli kılıçlı kadın hem kanunu, hem geleneği, hem de Disney’in parasını kurtarabilecek mi...
KÜRT ‘Z’ KUŞAĞININ EZBER BOZAN CEVABI
Dün Duvar haber sitesinde çok ilginç bir haber okudum.
Adını ilk defa duyuyorum, Rawest adlı araştırma şirketi Kürt “Z kuşağı” üzerine bir anket yapmış.
Herkes bu kuşağın daha radikal olduğunu söylüyordu... Tam aksine daha uzlaşmacıymış.
Herkes daha ayrıştırmacı olduğunu söylüyordu...
Oysa daha Türkiyeli oluyormuş...
Herkes bu kuşağın daha fazla Kürtçe konuştuğunu söylüyordu...
Oysa daha fazla Türkçe konuşuyormuş.
Sizce de ezber bozucu değil mi...
1.500 KÜRT EBEVEYNE SORULAN İKİ SORU
3-13 yaşında çocuğu olan 1.500 Kürt ebeveyne...
Önce “Siz kendi anne ve babalarınızla hangi dilde konuşuyordunuz” diye sormuşlar.
Yüzde 48’i “Sadece Kürtçe” cevabını vermiş.
*
Aynı 1.500 ebeveyne “Peki siz çocuklarınızla hangi dilde konuşuyorsunuz” diye sorduklarında...
“Sadece Kürtçe” diyenlerin oranı yüzde 13 olmuş.
Yani sadece Kürtçe konuşan oranı bir kuşakta üçte bire inmiş...
Paylaş