Hıristiyan bir kadın bir imam, bir polis bir hâkim ve iki cümle

Yeni Zelanda mahkemesi, önceki gün tarihinde bir ilke imza attı...

Haberin Devamı

Bir adamı, hiçbir af veya indirim talebine sahip olmaksızın hayat boyu hapse mahkûm etti.

“Ağırlaştırılmış müebbet” kavramına gerçek anlamını veren bir karar yani...

*

Adını bile anmak istemediğim bu adam, bir cuma namazı sırasında camiye girerek 51 Müslümanı acımasızca öldürdü.

Katil Hıristiyan olduğunu söyleyen biriydi.

Peki bu ülkenin insanlarının inancı nedir?

Hıristiyan bir kadın bir imam, bir polis bir hâkim ve iki cümle

Şimdi dikkat...

Halkının yüzde 55.6’sı kendini “Hıristiyan” olarak tarif ediyor.

Yüzde 34.7’si ise şu cevabı veriyor:

Hiçbir dine ait değilim...”

Geriye kalan yüzde 9.7 ise Hinduizm’i, Budizm’i ve İslam dinini benimsemiş insanlar...

Yani katlettikleri, bu ülkede küçük bir inanç azınlığına mensup insanlardı...

*

Haberin Devamı

Bakın o katliamdan sonra neler oldu:

Önce ülkenin kadın başbakanı ayağa kalktı.

İşte o kahraman kadının adını vereyim.

Jacinda Ardern...

Başörtüsünü takıp o camiye gitti...

Halkını bu nefret cinayetine karşı omuz omuza, kol kola getirdi.

Ülkenin polisi, bizde Hrant Dink’i öldüren katilin eline Türk bayrağı verip birlikte fotoğraf çektiren Emniyet güçlerinin yaptığını yapmadı.

Kararı veren hâkim Cameron Mander, “Ülkenin Hıristiyan çoğunluğunun tepkisini çekmeyeyim” duygusu taşımadı.

Hiçbir hafifletici neden aramadı.

Ve Yeni Zelanda tarihinin en ağır cezasını verdikten sonra caninin gözlerine bakarak şunu söyledi:

“İşlediğin suç o kadar kötü ki hayatının sonuna kadar hapiste kalsan bile bu cezanın gereği yerine gelmiş olmayacak...”

*

İşte bütün bunlardan sonra bir insan daha çıktı...

Bir Müslüman ve bu olayı muazzam bir insanlık dersine çevirdi.

Adı Gamal Fouda...

44 insanın öldüğü El Nur Camisi’nin imamı...

*

Karar açıklandıktan sonra kalktı ve yaşadığı ülkenin bütün vatandaşlarına şunu söyledi:

“Bu adam bizi bölmek için silaha sarıldı ama başaramadı.

O kaybetti...

Biz kazandık...”

*

Bir ülke, başbakanından polisine, hâkiminden vatandaşına, rahibine, imamına, hepimize...

Müslümanlara, Hıristiyanlara, Yahudilere, Hindulara, Budistlere, Şamanlara, deistlere, ateistlere tarihi bir ders verdi...

*

Haberin Devamı

Kim ki ülkesinin insanlarını bölmeye kalkar...

Kim ki ülkesinin insanları arasına nefret, düşmanlık, nifak sokmaya kalkar...

Kim ki ülkesinde siyasi emelleri için bu fenalıkları yapar...

Bilmeli ki tarih onları kapkara sayfasına yazacak...

*

Evet, Yeni Zelandalı imamın sözlerini hiç unutmayalım.

Bizim ülkemizde de bizi bölmek, parçalamak ayrıştırmak kutuplaştırmak isteyenler kaybetmeli...

*

Kazanan birleştirici, barıştırıcı, aynı mahallelerde yaşatan insanlar, siyasetçiler olmalıdır.

Hıristiyan bir kadın bir imam, bir polis bir hâkim ve iki cümle

HANIMEFENDİ, KARA MURAT’IN İÇ ÇAMAŞIRINI NASIL GÖRDÜNÜZ

Dün beklediğim oldu...

Konu iç çamaşırı olunca, yazım büyük ilgi çekti.

*

Tabii çok ilginç ve eğlenceli mesajlar da aldım.

Haberin Devamı

Mesela, Milimetric’in sahibi Kağan Gökalp, 2009 yılında Referans gazetesinde çıkan bir yazısını gönderdi.

Orada çok ünlü bir Türk erkeğinin geçmişte yaşadığı bir iç çamaşırı şokunu anlatıyor.

*

Bu erkek Cüneyt Arkın...

Meğer üniversite yıllarında bir kız arkadaşı onun iç çamaşırlarını görünce fena halde gırgır geçmiş.

Cüneyt Arkın çok fena bozulmuş, çok ağırına gitmiş, çok utanmış.

Ama helal olsun, yaşadığı bu şoku kendisi açıklamış.

*

Tabii dünkü yazımda Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Genel Müdürü’ne sorduğum şu soruyu, Cüneyt Arkın’ın kız arkadaşına sormayacağım:

“Kara Murat’ın iç çamaşırını nasıl gördün?”

Nasıl gördüğü o kadar belli ki...

Hıristiyan bir kadın bir imam, bir polis bir hâkim ve iki cümle

İÇ ÇAMAŞIR DOSYASI 2

Haberin Devamı

HER TÜRK ERKEĞİ MUTLAKA BİR DON SORUNSALI YAŞAR

KAĞAN Gökalp yazısında çok büyük bir iddiada da bulunuyor:

“Her Türk erkeği hayatında en azından bir kez, genellikle de ilk ergenlik çağında bu tip bir ‘don sorunsalı’ yaşar.”

Peki bu don sorunsalı nasıl aşılır?

Cüneyt Arkın, şöhret olduktan sonra kendine sürekli yeni iç çamaşırı alarak aşmış.

Helal olsun, onu da kendisi açıklamış.

SİBEL CAN’IN BU FOTOĞRAFI ALTINA BEN DE ŞUNU YAZDIM

BANA göre Türkiye’nin 1 numaralı şarap ve içki yazarı Mehmet Yalçın, dün Instagram hesabından Sibel Can’ın bu şahane fotoğrafını yayınlayarak gelen bağbozumu ve hasadı kutladı.

Hıristiyan bir kadın bir imam, bir polis bir hâkim ve iki cümle

Altına da şunu yazmış:

“Sibel Can gerçek hayattaki nasırlı elli, oyalı başmaklı bağcı kızlara pek benzemiyor... Ama doğrusu yemyeşil bağlara, o üzümlere yakışıyor, hayli renkli geçen Dionisos şenliklerini akla düşürüyor.”

*

Haberin Devamı

Ben fotoğrafı hiç görmemiştim ve çok sevdim. Bu arada şunu da haber vereyim.

Sibel Can’ın yeni albümü ‘Hayat’, 14 Ağustos günü çıktı.

Özellikle ‘En Büyük Aşkım’ ve ‘Bil Diye Söylüyorum’ adlı parçalarını sevdim.

ÇOK GECİKMİŞ HARİKA BİR YAZ SONU ŞARKISI

ÖNCEKİ akşam ‘The Girl in the Fog’ (Sisteki Kız) filmini izledim.

İtalyan yönetmen Donato Carrisi’nin yaptığı bir İtalyan thriller (gerilim).

Jean Reno ve Toni Servillo gibi iki çok iyi oyuncu oynuyor.

*

Bir thriller hastası olarak çok kararsız kaldım.

Çok iyi bir İtalyan thriller’ı mı...

Yoksa David Fincher ve David Lynch arasında kalmış taklit bir ‘copy cat’ cinayet mi...

*

Ancak filmde bir şarkı var ki...

İşte onda çok kararlıyım.

Adı ‘Dança da Solidao’...

Brezilyalı samba şarkıcısı Beth Carvalho söylüyor...

*

Aslında 1972 yılında geleneksel bir şarkıcı olan Paulinho da Viola tarafından söylenmiş...

1982’de Beth Carvalho bu versiyonunu söylemiş.

Bu film sayesinde tanıdım...

Ve benim için bu yaz sonunun çok gecikmiş süper şarkısı oldu.

BU YAZ ‘MASAYA GEL’ ŞARKILARI YAZI OLDU

BU yaz hepimizi masalara, Ege, Akdeniz, Trakya, Karadeniz sahillerine davet eden dört şarkı geldi.

Sezen Aksu: ‘Karşıyım’

Kenan Doğulu: ‘Rakkas’(Attila Özdemiroğlu besteleri)

Sibel Can: ‘Bil Diye Söylüyorum’

Nükhet Duru: ‘Kalbim Ege’de Kaldı’ (Attila Özdemiroğlu besteleri)

KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Foto Editörü: Umut Veis
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin

Yazarın Tüm Yazıları