Paylaş
Şimdi iki şehir onun mirası için savaşıyor.
Biri doğduğu yer olan Floransa...
Öteki öldüğü ve mezarının bulunduğu Ravenna şehri...
*
Tarih, gününde değil, günlerin köpüğünde yazılan bir hikâyedir...
Şimdi onu bağrına basmak için Ravenna ile savaşan Floransa, bir zamanlar onu ölüme mahkûm eden şehirdi.
O şehir ki, o gün günahkâr gördüğü, hain ilan ettiği evladının önüne iki seçenek koymuştu:
Burada idam..
Sürgünde hayat...
*
Sürgünü tercih etmiş ve doğduğu şehri terk edip gitmişti...
Aradan 700 yıl geçti...
Size sorsam, aranızdan kaç kişi çıkar onun sırtına ölüm fermanını asan din insanlarını, siyasetçileri ve yargıçları bilen...
Birkaç tarihçi, belki birkaç uzman...
Bana sorarsanız, ben bilmiyorum...
*
Yirmi yaşımdan bu yana Dante’nin “İlahi Komedya”sını, özellikle “Inferno” kısmını yani Cehennem’i üç kere okudum.
Hayatın üç döneminde, üç ayrı cehennem geçti gözümün önünden...
Her okuyuşumda mutlaka yepyeni şeyler buldum...
*
Siyasi nedenlerle cezaevlerine giren her insanı gördükçe aklıma Dante gelir...
Cezaevi cehennemine girenler kimlerdir diye düşünürüm hep...
12 Mart’ta Fransa’dayken daha yeni okumuştum Cehennem’i...
O sırada hapse atılan, idam edilen genç insanları düşündüm...
12 Eylül’de binlerce insan geçip gitti cezaevi denilen o cehennemlere...
Daha sonra başka dönemler geldi, başka insanlar gönderildi o “Infernolara”...
Hatta ülkenin cumhurbaşkanı bile girdi o kapıdan...
*
Yarım asır gelip geçti hayatımdan ve şimdi durup geriye bakıyorum...
Bütün bu tarih yapraklarında, cezaevi denilen cehennemlere girenler kimdi?
Hiç şüphesiz o gün o insanlardı...
Ya bugün geriye baktığınız zaman kimin cehennemini görüyorsunuz?
Kimmiş aslında tarihin gerçek cehennemlerinin zebanileri...
*
Dante bir 8 Nisan günü girmişti kendi cehenneminin kapısından...
Benim doğum günümde yani...
12 Eylül günü Ravenna şehrinde bir konser verilecek.
Orkestrayı Ravenna şehrinin fahri hemşehrisi Riccardo Muti yönetecek.
Ermeni besteci Tigran Mansurian’ın İlahi Komedya’nın “Araf” bölümünden esinlenerek yazdığı bir parçayı seslendirecek.
Ve Dante’nin 700’üncü ölüm yılı törenleri çok sembolik bir olayla kapanacak.
Floransa’dan gelen bir heyet, getirdiği zeytinyağı ile Dante’nin mezarındaki ebedi meşaleyi yakacak.
Kendi evladını 700 yıl önce cehenneme göndermeye kalkan bir sanat şehrinin belki de tarih önünde kendini affettirme merasimi olacak bu...
*
İlahi Komedya, insanoğlunun karanlık Ortaçağ’ından, Rönesans’a geçiş döneminde yazılmıştı...
Yani “Her gecenin bir sabahı vardır” cümlesinin aydınlık ve umut veren tarafını anlatır bize...
*
Dante’nin Cehennem’inin kapısında şu yazılıdır:
“Ey buraya giren, bütün umutlarını ardında bırak...”
Dünyanın bütün cezaevlerinin kapılarında görünmez panoların üstünde bu cümle yazılıdır.
Dante öleli 700 yıl oldu. Hepimize, siyasetçilere ve özellikle adalet dağıtan insanlara hâlâ aynı mesajı vermeye devam ediyor.
Kendileri, başkalarının adaletsiz kararları ile cehennemlere girenler, başkalarına cehennemin adaletsiz kapılarını açmamalı...
UFFİZİ MÜZESİ’NİN YÖNETİCİSİ GİZLİ ZİYARETÇİSİNE NE DEDİ
İKİ gün önce sanat haberi yapan bazı sitelerde okudum.
Teknoloji devi Elon Musk, Floransa’da Uffizi Müzesi’ni gezmiş.
Daha doğrusu müzenin yöneticisi Eike Schmidt ona özel bir tur düzenlemiş.
Musk en çok Paulo Ucello ve Piero della Francesca’nın eserlerinin önünde kalmış.
Bir de “Ölen İskender” heykelini uzun uzun seyretmiş.
Ama o özel ziyaretten sonra en çok konuşulan konu, müze yöneticisi Schmidt’in Musk’a söylediği şu sözler olmuş:
“SpaceX’iniz Mars’ta istasyon kurunca orada ilk sergiyi bizim müze açsın...”
Schmidt son zamanlarda “Uffizi Diffuzi” adlı bir güzel bir projeyi gerçekleştiriyor.
Uffizi’deki bazı eserleri, Toscana’daki küçük köy ve kasabaların müzelerinde sergiliyor. Musk’a söylediği bu sözler bir şaka mıydı yoksa gerçek mi, öğrenemedim.
ÖLÜME MAHKÛM ALPAKA BİZİ ÖYLE BİR İKİLEMDE BIRAKTI Kİ
BELKİ okumuşsunuzdur... “Geronimo” 8 yaşında bir alpaka...
Yani devegiller familyasından bir hayvan...
İngiltere’nin Gloucestershire kasabasında bir çiftlikte yaşıyor ve “sığır tüberkülozu” hastalığından mustarip.
Bu bakteri hayvandan hayvana geçtiği gibi insana da geçebiliyor. O nedenle İngiltere veterinerlik idaresi Geronimo’nun öldürülmesine karar verdi.
Ancak hayvanın sahibi buna karşı çıktı ve Yüksek Mahkeme’ye gitti. Yüksek Mahkeme önceki gün Geronimo’nun öldürülmesi kararının iptal edilmesi başvurusunu reddetti...
Yani Geronimo öldürülecek. Ancak İngiltere’nin hayvanseverleri ayağa kalktı.
İki gün içinde 130 bin imzalı bir dilekçe hazırlandı ve Başbakan Boris Johnson’a iletildi. Sağlık Bakanı “Öteki hayvanları kurtarmak için bunu öldürmeliyiz” diyor.
İki gündür bu sempatik alpakanın fotoğraflarına bakıyorum. Hiçbir şeyden habersiz öyle güzel bir bakışı var ki...
Hayat niye bizi böyle çok zor tercihlerle karşı karşıya bırakıyor diye kahroluyorum.
TATİLDE BANA EN ANLAMLI GELEN PLAK KAPAĞI
HER cuma olduğu gibi dün de streaming platformlardaki yeni parçaları dinlerken birinin kapağı dikkatimi çekti.
Pop Caz’ın önde gelen gruplarından “Jazzystics”in yeni parçası “Addicted to You”nun kapağına heykeli andıran bir erkek bedeni konmuş.
Gözündekinin ne olduğunu tam çıkaramadım.
Bir deniz gözlüğü mü...
Yoksa bir Virtual Reality aygıtı mı...
Tabii Akbük’teki evimde benim gözüme deniz gözlüğü gibi göründü...
Her ne ise bir şarkı kapağı olarak tasarım güzel.
GÜNÜN DİZİSİ
BİR HARLEM ‘BABA’SI VEYA ‘SOPRANO’SU İLGİNİZİ ÇEKERSE
* Kİ çekebilir...
Kaçırmayın derim.
Dizinin adı “The Godfather of Harlem”...
Türkçeye çevirmeye herhalde gerek yok...
2019’da gösterime girmiş bir dizi. Bu yıl ikinci sezonu da yayınlandı.
Marlon Brando’nun “Baba”, James Gondolfini’nin “Sopranos” dizisinde oynadığı rolü bu dizide Forest Whitaker oynuyor... Onlar kadar güçlü bir karakter mi derseniz, hayır değil derim.
Ama dizinin İtalyan çeteler tarafı tam babalardan oluşuyor. Paul Sorvino, Chazz Palminteri, Vincent D’Onofrio gibi İtalyan mafyası filmlerinin A takımı tam kadro orada.
Dizide her şey var...
Harlem sokak çeteleri, İtalyan mafyasının 5 baba ailesi, Kennedyler, Malcolm X, Martin Luther King, hepsi orada...
Bir Sopranos değil, ama keyifle izledim...
İKİNCİ SEYİR
LEYDİNİN YATAĞINDA ÖLEN KEMAL PAMUK KİMDEN ESİNLENDİ
BUNCA yıl sonra İngiliz klasiği “Downton Abbey”i yeniden seyrediyorum.
Tabii tak diye yine dizideki Osmanlı temsilcisi Kemal Pamuk’a takıldım. Yakışıklı, “maniere” bilen bir paşa.
Arnavutluk’un bağımsızlık anlaşması görüşmeleri için Londra’ya gelmiş ve Downton Malikânesi’ne davet ediliyor.
Paşa, yemekten sonra ailenin genç kızının odasına gidiyor ve onun yatağında ölüyor.
Tabii ki paşanın ismine takıldım.
Bugüne kadar adı Pamuk olan bir Osmanlı hiç duymamıştım.
Açıp bu konuların uzmanı Murat Bardakçı’ya sordum.
O da seyrederken bu isme takılmış.
“Arnavutluk meselesi için Londra’ya giden Tevfik Paşa’dır. O günlerde Orhan Pamuk çok gündemdeydi, senaryoyu yazanlar herhalde bu ismi ondan alıp uyarlamışlardır” dedi.
Tarihlere baktım...
Orhan Pamuk Nobel’i 2006’da aldı. Dizi 2010 yılında yapıldı...
Tarihler uyuyor yani.
Paylaş