Videoyu birlikte seyredeceğiz ama önce size o sahneyi anlatayım.
***
Olay geçen ekim ayının sonunda patlıyor.
Yer Elysee Sarayı...
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ekonomi ve maliye bakanı Benjamin Griveaux’nun da aralarında bulunduğu 3 bakanla memleket meselelerini konuşuyor...
Konu Fransa’da yeni yatırımlar...
***
Toplantının en yoğun anında, birden salonda bir şırıltı sesi duyuluyor...
*
Ahmakça bir soru diyebilirsiniz...
Ben de size şunu derim...
Saf hayallere, boş umutlara, imkânsız beklentilere her zamankinden daha çok ihtiyacımız olan bir dönemdeyiz.
*
Bugün size, hepimizin gözünü açması gereken 4 ayrı olayı anlatacağım.
*
Zor günler geliyor...
Üzerinde bir gömlek vardı.
*
Silahı falan yoktu...
Çünkü o gece olayların başladığını Gümüldür’de tatil yaptığı yerde öğrenmişti.
*
Hemen arabasına atlayıp garnizonuna gitmişti.
Garnizonu 15 Temmuz harekâtına katılmamıştı...
Evet betonlaşma, şehirlerimizin canına okudu...
- Rahmetli Menderes döneminde başlayan apartmanlaşma sırasında hiçbir estetik değer dikkate alınmadı.
- Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kürsüye çıkarken elinde tuttuğu o cami maketindeki minareye de itirazım var.
*
Şu İstanbul’daki cami mimarisine bakın...
Çamlıca’ya yapılan, Ankara’ya yapılan büyük camilerde binayla orantılı yüksek minarelere itirazım yok elbette.
Ama şehirlerin, kasabaların, mahallelerin ortalarına yapılan mahalle camilerindeki orantısız minare boylarına bir bakın.
Osman Kavala gözaltına alındıktan sonra, daha kendisine ilk soru sorulmadan onu linç eden gazeteler, köşe yazarları...
İşte sizlere kötü bir haberim var...
Hem de çok kötü...
Balyoz davasını çökerten bilim adamı Dani Rodrik, Büyükada olayına da el attı. İlk işaretini de geçen cumartesi gün New York Times’a yazdığı bir yazı ile verdi. Meğer Dani Rodrik geçenlerde tutuklanan Osman Kavala’nın sınıf arkadaşıymış.
Rodrik bir hukuki olaya el atınca, nasıl olağanüstü bir ciddiyetle çalıştığını ve Balyoz davasını bütün somut belgeleriyle nasıl lime lime ettiğini hep birlikte görmüştük.
Silivri FETÖ kumpasının çökmesinde onun çok büyük payı olmuştu.
İkinci Büyükada savcılarına da tavsiyem şu. Aman iddianamelerinizi çok dikkatli yazın. Karşınızda müthiş bir kamu avukatı var...
BİRİNCİ BÜYÜKADA
Önümde gözlerimi faltaşı gibi açan bir yazı...
Her satırını hayretler içinde, biraz da ürkerek okuyorum.
Şimdi sıkı durun...
Bilmeyenlere özetleyeyim.
15 Temmuz gecesi Büyükada’daki Splendid Oteli’nde bir toplantı için bir araya gelen insanlar için yazılanları hatırlayın.
O günlerde iktidar yanlısı basında şöyle yazılmıştı:
Haklarındaki iddia “15 Temmuz darbesini planlamak için toplandılar”.
Bakın bu iddianın arkasından ne devamından ne yalanlar çıktı.
Kurukafa ölümün sembolüdür.
İskelet, 21 gramlık ruhu boşalmış bir bedenden geriye kalan karkastır...
İskeletin üzerinde bir kurukafa bize sadece ve sadece ölümü hatırlatır...
***
Ama dünyada öyle bir ülke var ki...
Orada ölüm, bizi sevdiklerimizden ayıramıyor.
Burası çok sevdiğim yazar Octavio Paz’ın memleketi Meksika...
***
O yılın 18 Nisan günü, New York Havalimanı polisi, bir Türk’ün üzerinde bir laptop bilgisayar ele geçirir...
O gün kontrol sırasında, şüphe (veya bir ihbar) üzerine bilgisayarına el konulan kişi Osman Hilmi Özdil adlı bir Türk’tür...
Ancak Amerikan polisi o gün bir başka şey daha tespit etmiştir...
GİRİŞ YAPTIKLARI TARİHE ÇOK DİKKAT
Bu şahıs ondan önce New York’a gelen bir başka Türk’le irtibat halindedir...
Onun adı da Murat Karabulut’tur...
Her ikisi ondan 6 gün önce New York’a geldiklerini söylemişlerdir.
New York’ta bu bilgisayarın ele geçirildiği günü tekrar ediyorum: