Erkan Çelebi

Faturaları kabartan uygulama

26 Ağustos 2013
GSM operatörü kuruluşların uygulamaya koyduğu “Ödemeli ara, hediyeyi kap”, “Arandıkça kazan” gibi bazı kampanyalar, iyi abonelerin faturasını kabartıyor.

Cep telefonu faturalarını şimdi de bazı GSM operatörü kuruluşlarının “Ödemeli ara, hediyeyi kap”, “Arandıkça kazan” gibi uygulamaya koyduğu kampanyalar, kabartıyor. Faturalı ve faturasız tüm hatları kapsayan bu kampanyalar, rastgele yapılan ödemeli aramaların yanısıra, “geri dönüş yapılsın” diye çaldırıp, kapatılan aramalara da yol açıyor. Hediye ya da bedava görüşme dakikası kazanmak amacıyla zamanlı zamansız yapılan aramalar, arananları sadece çileden çıkartmakla kalmıyor, ayrıca yüklü cep telefonu faturalarının ödenmesine de yol açıyor. GSM operatörü kuruluşların “Ödemeli Ara, iPad Mini kazan” benzeri kampanyalarında abone, ister faturalı, isterse faturasız hat sahibi olsun, hediye çekilişinden yararlanma imkanı buluyor. Her ödemeli konuşma bir çekiliş hakkı sağlıyor. Ne kadar fazla ödemeli arama yapıp, konuşma gerçekleştirenler o kadar çekiliş hakkı elde ediyor. GSM operatörü kuruluşların Ödemeli Ara Servisleri’nde, aramanın bedeli arayana değil, aramayı kabul eden aboneye yansıtılıyor.

AYRI ÜCRETBunun da bedeli her bir çağrı için 39 kuruş oluyor. Ayrıca, ödemeli aranan abone, yaptığı her bir ödemeli görüşme için kendi tarifesi üzerinden de ücretlendiriliyor. Bu da ödemeli arama uygulamasıyla yapılan görüşmelerin paket kullanımına dâhil olmamasından kaynaklanıyor. Böylece, GSM operatörü kuruluşlar bu yolla bir taşla iki kuş vurmuş oluyor. Hem çağrı başına 39 kruşluk sabit bir ücret, hem de konuşma süresi kadar paket dışı görüşme bedeli elde edebiliyor. Böyle olunca da hediye kazanmak isteyen bazı aboneler, tanımadığı kişilere ait cep telefon numaralarını rasgele çeviriyor. Aranan numaranın sahibi abonede, önemli olabilir diye düşünerek, iyi niyetle yanıt verebiliyor. Tesadüf bu ya, tüm bu aramalar da genellikle “yanlış numara” oluyor. Ancak, her seferinde 39 kuruş çağrı bedelinin yanı sıra, görüşme bedeli de arananın faturasına ekleniyor. Ödemeli arayanın hesabına ise başarıyla sonuçlanan her arama için bir çekilişe katılma hakkı düşüyor.

ÇALDIR KAPAT KAMPANYALARGSM operatörü kuruluşların bir diğer uygulaması ise “Cepten aran” kampanyaları oluyor. Bu kampanyalarda aboneler arandıkça kazanıyor. Abone kampanyadan kazandığı liralarla dilediği yönde görüşme yapabiliyor. Özellikle diğer operatörlerden ve sabit hatlardan aranmaları teşvik eden bu kampanya, her 10 dakikalık görüşme karşılığında aranan abonenin 50 kuruş kazanmasını sağlıyor. Bu kampanyalar sayesinde abone ne kadar çok aranırsa, o kadar çok kazanıyor. Üstelik kazandığı cep liralarını kullanmak için beklemelerine bile gerek kalmıyor. Toplamda 10 dakika arandığında hesabına anında 50 kuruş yükleniyor. Bu da gelişi güzel gerçekleştirilen “çaldır, kapat” aramalarını beraberinde getiriyor. Özellikle gece geç saatlerde gerçekleştirilen bu uygulama, ödemeli arama kampanyalarında olduğu gibi “önemli olabilir” düşüncesiyle iyi niyetle gerçekleştirilen geri dönüşleri beraberinde getiriyor. Ancak, diğer operatör hatlarına yönelik yapılan her geri dönüş, paket tarifelerden de dakikaların erimesini beraberinde getiriyor.

Pazarlamacılar bedava kullanıyor

SÖZ konusu kampanyalardan telepazarlama kuruluşları da yararlanıyor. Bu kuruluşlar, bilgi bankalarında yer alan telefon numaralarını çaldır-kapat yöntemiyle arayıp, geri dönüş sağladıklarında hem ürünlerini bedava pazarlama imkanı buluyor. Hem de üstüne diğer görüşmelerinde kullanabilecekleri dakika ücretlerini kazanmış oluyorlar.

Yazının Devamını Oku

Arayan bankaysa açarken düşünün

25 Ağustos 2013
Faiz dışı uygulamalardan elde ettikleri gelirlere yenilerini ekleyen bankalar, şimdi de müşterilerini uyarmak için yaptıkları telefon aramalarında komisyon uygulamaya başladı.

Müşterilerini cep telefonlarından arayarak, “Borcunuzun son ödeme tarihi yaklaştı” diye hatırlatma yapan bankalar, bunun için 3 TL alıyor.

GÜMRÜK ve Ticaret Bakanlığı bir yandan bankacılık işlemleri ve kredi kartlarında uygulanan komisyonlara “sınırlama” getirmek için çalışmalar sürdürürken, diğer yandan da bankalar, faiz dışı uygulamalardan elde ettikleri gelirlere sürekli yenilerini ekliyor. Sayısı 31’den 65’e ulaşan bu gelirlere, geçtiğimiz nisan ayında e-posta yoluyla gönderilen kredi kartı ve hesap ekstrelerini de katan bankalar, şimdi de müşterilerini uyarmak için yaptıkları telefon aramalarına da komisyon uygulamaya başladı.

3 LİRALIK ARAMABir çok banka, borcunu ödemeyi aksatan müşterilerine gönderdiği uyarı SMS mesajlarına 1 Eylül 2013 tarihinden itibaren 3 TL hizmet bedeli yansıtmaya başlıyor. Müşterilerini cep telefonlarından arayarak, “borcunuzun son ödeme tarihi yaklaştı” diye hatırlatma yapan bankaların, bu aramaları karşılığında müşterilerine yansıttığı hizmet bedeli de 3 TL oluyor. Bazı bankaların yurt dışında yapılan harcamaların hesap özetini TL cinsinden alan müşterilerine uyguladığı komisyon oranı da 28 Ağustos tarihinden itibaren yüzde 2’ye çıkıyor. Uygulamayla ilgili bilgilendirme ise son gönderilen hesap ekstrelerinde yapılıyor. Ekstrelerde, “yurt dışı harcamalar için TL ödemeli hesap özeti alınması durumunda bu harcamalar bankanın döviz satış kuru ve tutarı üzerinden aylık yüzde 2 komisyon ile birlikte TL’ye çevrilecektir” ibaresine yer veriyor.

EFT’ye de ücretBankalar ayrıca, kredi kartı ile yapılan EFT işlemlerine 28 Ağustos tarihinden itibaren 5 TL’nin altında olmamak kaydıyla BSMV hariç yüzde 3’lük komisyon uygulamaya başlıyor. Bazı bankalar ise yeni düzenledikleri ya da yeniledikleri kredi kartı ve banka kartları için bundan böyle kart bedeli dışında bir de kurye bedeli alacak. Bedel, gönderilen her bir kart için 5 TL olacak. Bankalar, nisan ayından itibaren de müşterilerinin e-posta hesaplarına sıfır maliyetle gönderdiği kredi kartı hesap özetleri için de 1 TL hizmet bedeli alma uygulamasını başlatmıştı.

Gelirin yüzde 13.5’i komisyon49 bankanın faaliyet gösterdiği sektörün mart 2013 itibarıyla kullandırdığı bireysel kredilerin toplamı 280,1 milyar TL’yi buluyor. Bunun 73,7 milyar TL’lik kısmını kredi kartı alacakları, 206,5 milyar TL’lik kısmını da tüketici kredileri oluşturuyor. Toplam kredi kartlarının sayısı, 56 milyon 361 bin 749 adedi, banka kartlarının sayısı da 95 milyon 129 bin 839 adede ulaşıyor. Toplam gelirleri geçtiğimiz yıl 142 milyar 496 milyon liraya ulaşan bu 49 bankanın faiz dışı gelir kalemlerinden elde ettiği gelir ise 19 milyar 237 milyon TL’yi buluyor. Bankalar bu yolla toplam gelirlerinin yüzde 13,5’ini hizmet bedeli, komisyon ücreti gibi adlar altında müşterilerine yansıttıkları faiz dışı gelirlerden elde etmiş oluyor.

65 masraf kalemi var

Yazının Devamını Oku

Yastık altı‘hisse’ şoku

19 Ağustos 2013
ALDIĞI hisse senetlerini yeni uygulamadan haberi olmadığı için zamanında kaydettirmeyen ve tüm haklarını kaybeden yatırımcılar şokta.

Mülkiyet haklarının ihlal edildiğini savunan yatırımcılar, “Bu hisse senetleri ‘Yatırımcı Tazmin Merkezi’ne devroldu. Şimdi de borsada satılıyor. Uygulamada kamu yararı yok. Olan bizim birikimlere oldu” tepkisini dile getiriyor.

ALTIN ve döviz gibi yatırım amacıyla satın alınıp, kara gün için yastık altında tutulan kâğıda basılı hisse senedi, yatırım fonu, katılma belgesi gibi sermaye piyasası araçlarını daha önce açıklanan 7 yıllık süre içinde Merkezi Kayıt Kuruluşu’na kaydettirmeyen yatırımcıların bu kağıtlar üzerindeki haklarını kaybetmelerine yönelik tepkiler giderek büyüyor. Kaydı yapılmayan hisse senetleri bu yılın başından itibaren Sermaye Piyası Kurulu (SPK) bünyesinde kurulan Yatırım Tazmin Merkezi’ne (YTM) devroldu. Devir işlemlerinin ardından YTM, söz konusu hisse senetlerinin Borsa İstanbul’da satışını başlattı. Şimdi ellerindeki hisse senetlerini zamanında kaydettirmeyen yatırımcılar bu aşamada hiçbir bedel almadan, tüm haklarını kaybetmelerinden dolayı büyük bir şok yaşarken, ilgili kanunun ve uygulamanın eksik noktalarına dikkati çekmeye çalışıyor.

KAMU YARARI BULUNMUYOR

Uygulamaya yatırımcıların mülkiyet haklarının ihlal edildiğini savunan sermaye piyasası uzmanlarından da tepkiler geliyor. YTM’ye geçen sermaye piyasası araçlarının satışından elde edilen gelirlerin hazine yerine şirketlerin risklerini karşılamada kullanılacak olmasının uygulama açısından önemli bir zayıflık olduğunu belirten uzmanlar, uygulamanın bu haliyle kamu yararına olmaktan çıktığını dile getiriyor. Ayrıca, hisse senetlerini kayıt altına aldırmaları için hak sahiplerine tanınan 7 yıllık sürenin de geçmişe yönelik uygulanmaması ve yasanın Resmi Gazete’de yayınlandığı tarihten itibaren başlatılması gerektiği vurgulanıyor. Mevcut uygulamada tanınan süre yasa çıkmadan önceki dönemleri de kapsıyor. Yasa değişikliği daha sonra yapılmasına rağmen, tanınan süre 2005 yılından itibaren başlatılarak, 2012 yılının Aralık ayının sonunda bitiriliyor.

MEVDUAT ÖRNEK OLABİLİR

-7 yıl içinde kayıt altına alınmayan hisse senetlerinin kamulaştırılmasına, bankalarda açılan ve 10 yıl herhangi bir işlem yapılmayan mevduat hesaplarının TMSF’ye devredilme uygulaması örnek gösteriliyor. Ancak, tasarruf sahipleri bankada hesap açarken açtıkları bu hesapların işletilmemesi durumunda el konulacağını biliyor. Bu uygulamada ise hisse senetleri alınırken, 7 yıl içinde kayıt yaptırılmadıkları taktirde hisselere el konulabileceği bilinmiyor. Hak sahiplerinin ve özellikle yurt dışında yaşayanların hisseleri aldıktan sonra yapılan bu yasa düzenlemesini gözden kaçırabileceği atlanıyor. Bu tip hak sahipleri hala ellerindeki hisselerin değerli olduğunu sanıyor. Ayrıca, zaman aşımı nedeniyle TMSF’ye devredilen mevduat hesaplarında kamu menfaati bulunuyor. Bu uygulamada ise hisselerin satışından elde edilen gelirler borsada işlem gören şirketlerin risklerinde kullanıldığı için şirket sahiplerinin menfaati oluşuyor.

Hisse senetleri kese kâğıdına dönüştü

-SPK tarafından kurulan ‘Yatırımcı Tazmin Merkezi’nin zamanında kaydedilmediği gerekçesiyle kamulaştırdığı hisse senetleriyle ilgili yasal düzenleme olduğu için şu anda hiçbir işlem yapılamıyor. Hak sahipleri ellerinde bulunan bu senetleri ne satabiliyor ne de başkalarına devredebiliyor. Aracı kurumlar da bu sermaye piyasası araçlarının alım satımına aracılık edemiyor. Böyle olunca da bu hisse senetlerinin sıradan bir kâğıt parçasından farkı bulunmuyor. Sermaye piyasası uzmanları, devlet ya da kamu tüzel kişilerin mülkiyet hakkına el koymalarının ancak Anayasa’nın 46 ve 47 maddeleri uyarınca olabildiğini bunun da değer karşılığının peşin ödenmesi suretiyle gerçekleştirilebileceğine dikkat çekiyorlar. Uzmanlar bu uygulamada hak sahiplerine herhangi bir ödemenin söz konusu olmadığına da değiniyor.

Yazının Devamını Oku

Bal gibi satıyorlar

11 Ağustos 2013
SAHTE bal satışlarını engellemeye RTÜK ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın kestiği para ve teşhir cezaları yetmedi.

Kilogramı 2 TL’ye mal edilen sahte ballar, kavanozlara doldurulup televizyon kanalları ve internet üzerinden “organik kovan balı” diye kilogramı 20 TL’den satılmaya
devam ediliyor.


SADECE televizyon reklamlarıyla yetinmeyip, işi kendi kanallarını kurmaya kadar vardıran sahte balcıları ceza ve teşhirler de durduramadı. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 11 bin TL para cezası kesmiş ve sahte balcıları teşhir etmişti. Ancak onar “3 kavanoz alana biri bedava”, “kilolarca bal 100 lira” sloganlarıyla satışı sürdürüyor.

20 LİRAYA SATILIYOR

Kilogramı 2 TL’ye mal edilen sahte balları, sadece televizyon kanalları üzerinden değil, internette oluşturdukları sanal mağazalar aracılığıyla da kavanozlara doldurulup, “organik kovan balı” diye kilogramı 20 TL’den satıyorlar. Buna da balların arıya bile gerek kalmadan yüksek früktozlu mısır nişastası kullanılarak takliti en kolay ürün olması yol açıyor. Yüksek früktozlu mısır nişastasından oluşturulan şuruplara, esans, enzim ve polen katılarak üretilen sahte balalları tadından, renginden, akışkanlığından anlamak mümkün olmuyor. Bunun için donanımlı bir laboratuarda tüm analizlerinin yapılması gerekiyor. Tek bir analizle bile doğal ya da sahte olup olmadığı anlaşılmayabiliyor. Tüm analizlerin teknik donanımı yeterli laboratuarlarda yapılması gerekiyor.

CEZAYA RANT ENGELİ

Böyle olunca da rant büyük oluyor. Uygulanan cezalar, devreye sokulan yaptırımlar caydırıcı olmaya yetmiyor. Kaliteli, yenebilir, sağlıklı ve doğal bir balın sofralara ulaşıncaya kadar 62 ayrı analizden geçmesi gerekiyor. Bunların ilki her tenekeden tek tek numune alınarak yapılan balda ticari glikoz olup olmadığının kontrol edildiği analiz oluşturuyor. Ardından balın cinsinin, balın su içeriğinin belirlendiği analizler yapılıyor. Prolin, Fruktoz, Glikoz, Sakkaroz gibi analizle balda olması gereken doğal şeker miktarları kontrol ediliyor. Bu analizlerle bala dışardan müdahale olup olmadığı anlaşılıyor. Arılara şeker yedirilip yedirilmediği de analizler sonucunda ortaya çıkıyor. Bala yol kenarındaki asfalttan, egzoz gazından ya da tenekeden zararlı metallerin bulaşıp bulaşmadığı bakır, kurşun, çinko, kadmiyum gibi analizlerle tespit ediliyor.

Yazının Devamını Oku

Önce akciğer sonra nikâh

10 Ağustos 2013
Nikâh işlemleri sırasında talep edilen akciğer röntgen filmi ve sağlık raporları yüzünden davetiyeleri bastırılıp konukların davet edildiği nikâhlar, son anda suya düşebiliyor.

Buna da sadece devlet hastanelerinden alınan sağlık raporlarının kabul edilip özel sağlık kuruluşlarından alınanlar için onay şartı arandığı uyarısının yapılmaması sebep oluyor.

BELEDİYELERİN evlilik işlemlerinde talep ettiği sağlık raporlarını biran önce tamamlamak için özel laboratuvar ve hastanelerde yaptırılan tahliller ile çektirilen akciğer röntgen filmleri yüzünden davetiyeleri bastırılıp, konukların davet edildiği nikâhlar, suya düşebiliyor. Buna da nikâhı kıyan belediyelerin sadece devlet hastanelerinden alınan sağlık raporlarını kabul etmesi yol açıyor. Evlenecek çiftlerin her biri 225 TL’yi bulan tahlil bedellerini ödeyerek, özel laboratuvar ve hastanelerden aldığı raporların geçerli olabilmesi için bu raporları mutlaka aile hekimlerine onaylatmaları gerekiyor.

SON DAKİKAYA BIRAKILIYORAile hekimlerine onaylatılmayan özel kurumlar tarafından düzenlenen sağlık raporları belediyelerin nikah daireleri tarafından geçersiz sayılıyor. Sağlık kuruluşlarının yanı sıra nikah dairelerinin de yoğunluk yüzünden evlenecek çiftleri uygulamayla ilgili yeterli bilgilendirme yapmaması, son dakikaya bırakılan işlemlerda tüm hazırlıkların boşa gitmesine ve önceden alınmış nikah tarihinin kaçırılmasına neden olabiliyor. Belediyelerin nikâh daireleri, evlenecek çiftlerden nüfus cüzdanları ve fotokopilerini, nüfus müdürlüğünden alınan yerleşim belgelerini, fotoğraflarını, nüfus kayıt örneklerini, daha önce evlenip boşananlardan nüfus cüzdanlarına son medeni durumlarını işletmelerini, yabancı uyruklulardan pasaportlarının noter tastikli tercümelerini ve elçilikten alıp Dışişleri Bakanlığı’na onaylattıkları bekarlık belgelerini, 2 adet posta puluyla birlikte hazırlamalarını istiyor.

AİLE HEKİMİ ONAYIAyrıca, evlenecek çiftler, nikâh kıyılmadan önce bazı sağlıkla ilgili işlemleri de gerçekleştirmeleri gerekiyor. Bunlar da aralarında HIV-ELISA, HBSAC-Sarılık, VDRL-Sifilis gibi testler ile çektirilen akciğer röntgen filmlerinin de bulunduğu bu işlemleri içeren sağlık raporlarını içeriyor. Bu sağlık raporları da hükümet tabipliği, sağlık ocakları, Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlama Merkezleri’nden alınabiliyor. Özel sağlık kuruluşlarında yaptırılan test ve çektirilen röntgen filmleri içeren sağlık raporlarının geçerli olabilmesi için aile hekimlerinin onay şartı aranıyor.

Uyarı yapılmadığı için kaçırmışlar

BELEDİYELERİN nikâh dairelerinin bu konuda yeterli bilgilendirme yapmaması, okuyucularımızdan Nesrin Sağır’da olduğu gibi tatsız sonuçları da beraberinde getirebiliyor. Müstakbel eşiyle birlikte belediyeden nikâh tarihini aldıktan sonra işlemlere başlayan Nesrin Sağır, talep edilen sağlık raporu için de Ataşehir’deki özel bir hastaneye başvurmuş. Evlilik işlemleri için sağlık raporu düzenleyip, düzenlemediklerini sormuş. “Düzenliyoruz” yanıtını aldıktan sonra da gerekli testleri ve röntgen çekimlerini yaptırıp, kendinin payına düşen 225 TL’lik fatura bedelini ödemiş. Ancak, onay şartı olduğu konusunda herhangi bir uyarı yapılmamış. Tahlil sonuçlarını alıp, belediyeye gittiklerinde ise özel sağlık kuruluşlarının düzenlediği raporların kabul edilmediğini öğrenmiş. Bu tip sağlık raporlarının geçerli olabilmesi için aile hekimleri tarafından da onaylanması gerektiğini öğrendiklerinde ise iş işten geçmiş. Yaptıkları başvuru geçersiz sayılarak, davetiyelerini bastırdıkları nikâh tarihini kaçırmışlar. Oysa, tip tatsızlıklar, başvu sırasında ön bilgilendirmelerle kolayca atlatılabilir.

Yazının Devamını Oku

Voltajı yüksek yarış

5 Ağustos 2013
Elektrik kullanımında serbest tüketici statüsüne geçmek için uygulanan barajın düşmesi elektrik dağıtım şirketleri arasında abone kapma yarışını başlattı.

Cep telefonlarında olduğu gibi kademeli olarak şebeke taşıma uygulamasına geçilen elektrikte, birbirinden abone kapma yarışı başladı. Buna da daha önce sadece yüklü miktarda elektrik tüketimi olan işyerleri ve işletmelerin yararlanabildiği serbest tüketici statüsünde barajın, yıllık 5 bin kilovat saate çekilmesi yol açtı. Şu anda, ayda ortalama 136 TL elektrik faturası ödeyen tüm aboneler, hangi şebekeye bağlı olurlarsa olsun, artık kendi şebekelerini kendileri belirleyebiliyor. Bu da, abonelere Türkiye’nin herhangi bir bölgesinde elektrik dağıtım işi üstlenen 13 grup, 15 şirketten ya da sayıları 160’a ulaşan tedarikçi kuruluştan herhangi birini seçme imkanı sağlatıyor.

TEK TEK YAZI GİDİYORBöyle olunca da, bir yandan mevcut abonelerini kaptırmak istemeyen dağıtım şirketleri, yıllık tüketimi 5 bin kw saati aşan tüm abonelerine tek tek yazı göndererek, belli oranlarda indirimleri kapsayan serbest tüketici statüsünde yeniden sözleşme yapma yoluna giderken, elektriğin yanı sıra farklı alanlarda da faaliyet gösteren tedarikçi şirketler de, dağıtım şirketlerinden abone kapmak için çapraz pazarlama yöntemlerini devreye sokmaya hazırlanıyor.

ABONELER SERBESTElektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği’nin (ELDER) Genel Sekreteri Uğur Yüksel’e göre Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), cep telefonlarında olduğu gibi elektrik abonelerinin de şebeke taşıma uygulamasına geçebilmesi için belirlediği yıllık tüketim miktarını bu yıl, 5 bin kw saate çekti. Şu anda Türkiye’de ki konutların aylık elektrik faturaları, 80 TL ile 120 TL arasında değişiyor. Serbest tüketici statüsüne geçmek için aylık faturaların 120 TL’yi biraz aşması yeterli oluyor. Bu da aboneye kendi tedarikçisini kendisinin seçme imkânı sağlıyor. Uygulamanın 2015 yılından itibaren tüm elektrik abonelerini kapsayacak olması da dağıtım şirketleri arasında abone kapma yarışını beraberinde getiriyor.

Burs bile vereceklerELEKTRİK dağıtımındaki bu durum Ankara’nın elektriğini dağıtan Sabancı Grubu’nun Enerjisa ya da Van’ın elektrik dağıtımını üstlenen Türkerler, İstanbul’un Rumeli yakasındaki elektrik abonelerini kendilerine bağlayabilecek. Bu durum çapraz pazarlama yöntemlerini devreye sokacak. Bu da önümüzdeki dönem, cep telefonlarında olduğu gibi elektrik hattını taşıyanlara bünyelerinde yer alan lise ve üniversitelerde burslu okuma, zincir mağazalarında indirimli alışveriş yapma, konut projelerinde cazip fiyatlardan yararlanma gibi fırsatları da beraberinde getirecek.

Yazının Devamını Oku

‘Lejyoner’ çözüm

30 Temmuz 2013
Hava şartlandırıcıları, dezenfektan özelliği sayesinde zengin hastalığı olarak adlandırılan ve klimalarda oluşan lejonella (lejyoner) bakterisini ortadan kaldırıyor.

Bu yıl ‘Ramazan Ayı’nın temmuz sıcaklarına denk gelmesiyle birlikte satışlarında patlama yaşanan klimada, soğutmanın yanı sıra havayı nemlendirip, temizleme özelliklerinin ağırlık kazanması, yıllık satışları 5 milyon adetleri bulan 35 milyon TL’lik hava şartlandırıcıları pazarını da hareketlendirdi. Bu sprey ürünler, dezenfektan özelliği sayesinde zengin hastalığı olarak adlandırılan ve klimalarda oluşan lejonella (lejyoner) bakterisini de ortadan kaldırıyor. Dezenfektan özelliği de bulunan yeni nesil hava şartlandırıcıları, sadece klimalarda değil aynı zamanda yaşanan tüm mekanlarda, evcil hayvanların bulunduğu ortamlarda, halı, perde, yatak örtüsü, çamaşır, kumaş gibi yüzeylerde, sulu sistem elektrik süpürgelerinde de temiz ve hijyenik bir ortam oluşturulmasına yardımcı oluyor.

KLİMA İLE ARTIYORYeni nesil hava şartlandırıcıları pazarı, yıllık satış adetleri milyonlara ulaşan klimayla paralel gelişme gösteriyor. Klima satışlarındaki oynamalar, anında hava şartlandırıcıları pazarını da etkiliyor. Dünyadaki yıllık hacmi 88 milyar doları bulan ısıtma soğutma sektörünün 32 milyar dolarını ısıtma, 56 milyar dolarını da soğutma sistemleri oluşturuyor. Yıllık hacmi 2.3 milyar dolar olan Türkiye’de ise tam tersi bir gelişme yaşanıyor. Türkiye pazarının 1.3 milyar dolarlık kısmını ısıtma oluştururken, soğutmanın payı 1 milyar dolarda kalıyor. Ancak son dönemlerde hızla büyüyen soğutma sistemleri pazarının, 2015 yılından itibaren toplam pazara hakim olması bekleniyor.

SOLUNUM ENFEKSİYONU
500 mililitresi 6.5 TL’den başlayan hava şartlandırıcılarının oda spreyleri pazarından aldığı pay da hızla artıyor. Şu anda 5 milyon adetlik satış rakkamlarına ulaşan pazarda yıllık hacim, 35 milyon TL’yi buluyor. Klimalar özellikle sıcak ve bunaltıcı havalarda ferahlatan bir konfor sağlasa da özellikle otel, iş merkezi, hastane gibi kalabalık ortamlarda yer alan havalandırma sistemlerinin bakımı doğru yapılmadığı taktirde, “klima mikrobu” olarak da adlandırılan Legionella (lejyoner) pneumophila bakterisi için çoğalma ortamı oluşturabiliyor. İnsan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olan bu bakteriler, solunum yolu enfeksiyonlarına neden oluyor.

Yazının Devamını Oku

Yıllar önce satılan araçlara ceza şoku

14 Temmuz 2013
Maliye zamanında ödenmeyen vergi ve trafik cezalarının peşine düştü.

Ancak vergi dairelerinin trafik ceza tutanaklarını bilgisayar ortamına geç aktarmasının acısı araç sahiplerinden çıkıyor. Satışta, “Borcu yoktur” diye temiz kâğıdı verilen ikinci el araçlara, zamanında kayıtlara işlenmediği için satış sırasında görünmeyen trafik cezaları ekleniyor. Bu cezalar gecikme faizleriyle birlikte aracın eski sahibinden talep ediliyor. Mükellefler sürpriz trafik cezalarını cep telefonlarına gönderilen SMS mesajı ile öğreniyor.
Vadesi geçmiş vergi borcu bulunanlar için liste oluşturup, bu listeyi de kamuoyuyla paylaşmaya karar veren Maliye Bakanlığı’na bağlı Gelir İdaresi Başkanlığı, geçtiğimiz nisan ayından itibaren bu listede yer alan mükelleflerin cep telefonlarına her ayın son günü bir SMS mesajı gönderiyor. Bu mesaj, sadece vergi borcu olanları değil aynı zamanda ödenmemiş trafik cezası borcu olanları da kapsıyor. “Borcunuz bulunmaktadır” diye başlayan bu mesajda, borcun detayını öğrenmek isteyen mükellefler için borç sorgulaması yapabilecekleri bir de internet sitesi adresi veriliyor. SMS mesajının gönderildiği mükelleflere, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın www.gib.gov.tr adlı internet sitesine girip, bu sitede yer alan borç bilgilendirme servisinden borçlarını sorgulamaları da isteniyor.

256 TL’LİK CEZAYA 512 TL FAİZ

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın www.gib.gov.tr adlı internet sitesinde borç sorgulaması yapılabilmesi için ilk önce mükellefin TC kimlik numarası ile nüfus cüzdanı seri numarasının girilmesi gerekiyor. Ayrıca, anne, baba, eş ve çocuklardan birine ait TC kimlik numarası da gerekiyor. Yapılan sorgulamalarda, yıllar önce vergi dairelerinden “Vergi ve trafik cezası borcu yoktur” diye temiz kâğıdı alındıktan sonra, satılabilen araçlarla ilgili borçlar da çıkıyor. Üstelik sadece ceza borcu değil, bu borca katlamalı olarak eklenen faiz de yer alıyor. Bunun sonucunda, vergi dairelerinden hiç borcu yoktur diye temiz kağıdı alarak satılan bir aracın, zamanında kayıtlara işlenmeyen 256 TL’lik trafik cezası, gecikme faizleriyle birlikte 768 TL’ye ulaşıyor.

Yazının Devamını Oku