Malzemecinin oğlu

GEÇEN hafta Emre telefonla aradı; hatırımı sordu, sohbet ettik. Konuşmanın sonunda "Ayşe ablama ’malzemecinin oğlu’nun selam ve saygıları olduğunu söyle" dedi, gülüştük...

1997 yılında Parma maçına İtalya’ya gidiyoruz, eşim Ayşe Gürsoy da yanımda... Kafilede tanımadıklarını bir müfettiş edasıyla bana soruyor. O sırada Galatasaray takım elbisesi giymiş bir çocuk uçakta yanımıza geldi. Ayşe duyulacak bir şekilde "Bu çocuk kim?" diye sordu. Çocuk da heyecandan durakladı... Ben de bozuntuya vermeden "Malzemecinin oğlu, eşyaların taşınmasına yardım ediyor" dedim. Gerçekten de genç oyuncular eşyaların uçağa taşınmasını üstlenirlerdi, büyüklerden de Hakan ve Arif onlara katılırdı. Havaalanına indiğimizde de çocuklar, rutin eşya taşıma işini yaptılar.

Maç günü tribündeki yerimize oturduk. Aynı çocuk, sahada G.Saray eşofmanı giymiş ısınmaz mı? Bu sefer yakayı ele verdik; çocuğun futbolcu olduğu anlaşıldı. Ancak Ayşe’nin hayreti daha da arttı. "Yahu bu çocuğu bir tekmede hastanelik ederler, sizde hiç insaf yok mu?" dedi.

İşte bu çocuk, daha sonra herkese sert giren,güçlü, ünlü ve pahalı Emre Belözoğlu oldu...

Beşiktaş seyircisine

GEÇEN haftaki olaylar üzerine yazmayı planladığım, ancak bu haftaya sarkan bir konuyla Beşiktaş’a devam etmek istiyorum.

Geçen yıl kulübünüze sonuna kadar sahip çıkmanızı, tezahüratınızı, stadınızı doldurmanızı, diğer takım seyircilerine örnek gösterip övmüştüm. Galatasaray seyircisinin, lider olmamıza rağmen, küçük düşürücü ifadeler kullanarak devamlı yönetimi istifaya davet etmesi üzerine, Beşiktaş seyircisini kıskandığımı söylediğimden taraftarımızdan tepki de almıştım.

Bir yılda ne değişti? Takımınız transfer mi yapmadı, en belirgin yanı "istikrarsızlık" olan lig yarışından mı koptu?.. Deplasmanda oynadığı F.Bahçe ile berabere kalırken galibiyete yakın olan takımınız değil miydi? Kuşkusuz, siz de hak edene uygarca tepki gösterebilirsiniz. Ama tepkiniz, tepki boyutunda kalmalı... Hakaret, küfür ve saldırıyı size hiç yakıştıramadım. Beni mahcup ettiniz.

Bu tutumunuz, zaten baskı altında olan futbolcularınızı daha da olumsuz etkiliyor. Derenin ortasındasınız, at değiştiremezsiniz. Ama atın yularından tutar, yükünü hafifletirseniz rahatlıkla karşıya geçersiniz. Aksi halde telafisi mümkün olmayan sonuçlarla baş başa kalırsınız. Dost acı söyler...

DOST KAZIĞI

GEÇMİŞTE, zaman zaman bizler de rakiplerimizden oyuncu alarak onların canlarını yaktık. Üzülen rakiplerimiz bizlere gönül koydular. 20 yıllık yöneticilik yaşamımda bunun sıkıntısını hep çekmişimdir. Her ne kadar taraftarımızın sevinip gururlanması, bizleri keyiflendirmiş olsa da, sonunda aynı muhiti paylaştığımız rakiplerimizin bakışları, beni hep burmuştur. Çoğu kez "Keşke bu futbolcuları almasaydım" demişimdir. Zaman geçtikçe olgunlaştık, diyaloglarımız arttı. Kulüp birlikleri, dostluk yemekleri, misafirlikler sonucunda aramızda bir konsensüs sağlandı. Anlaşma dışında birbirimizden oyuncu almadık.

Herhalde seyircisine şirin görünmek için olacak, Beşiktaş son dönemlerde G.Saray’a karşı pek de hoş olmayan bir tutum takındı. Mondragon ve Berkant’la ilgili çıkışları, G.Saray Başkanı’nın "Fair-Play"den yana tavrı sayesinde sessiz sedasız geçiştirildi. Ama Ümit Karan olayı bardağı taşırdı. Ümit Karan’a 1.5 milyon doları peşin, 7.5 milyon dolar teklif ettiler. Zaten ödeme güçlüğü çeken G.Saray da bu güzide milli golcüsünü kaybetmemek için durduk yerde 800 bin dolar fazla ödemek zorunda kaldı. Oysa Özhan Canaydın, onların tüm ricalarını harfiyen yerine getirdi. Erdoğan Demirören bizzat benimle konuşup, Yugoslav İviç’i almamamı, istedi. "Beşiktaş ilgileniyor" dedi. Ben de "emriniz olur" dedim. Daha önceki yıllarda da Beşiktaş Başkanı, İbrahim Akın için Canaydın’a rica etti, başkan da gereğini yaptı. Tıpkı, Adnan Polat’ın ilgilendiği ve bitirmek üzere olduğu Burak Yılmaz’ın transferi konusunda Demirören’in kendisine telefonla ricası üzerine iyi niyet gösterip ondan vazgeçmesi gibi. Bunların dışında da dostluk diyalogları sürüp gitti.

Aklın yolu bir... Bu gelir azlığında kulüplerin, birbirlerini zarara sokmak yerine diyalog yoluyla çözüme ulaşmaları bana daha akıllıca geliyor...
Yazarın Tüm Yazıları