Ağzınla Kanarya tutsan!

ADNAN Polat, maçtan sonra basına yaptığı açıklamada, Fenerbahçe seyircisinin "centilmenliğinden" söz etti.

Son yıllarda, bırakın F.Bahçe seyircisini, Türkiye’de iddialı hiçbir takımın seyircisinin centilmen olduğu söylenemez. Bir yıldan beri kendi seyircimizi acımasızca eleştiriyorum. Geçen haftaki yazımın da bir bölümünü G.Saray seyircisinin küfürlerine ayırmış, tepkimi dile getirmiştim.

Maç günü G.Saraylı yöneticilerle aynı araca binerek, bir polis otobüsü ile bir ekip otomobili ve bir motosikletten oluşan eskortlar eşliğinde F.Bahçe stadına hareket ettik. Daha stada yaklaştığımızda aracımızın üzerine su şişeleri ve yabancı maddeler yağmaya başladı. Küfür ve tehditlere maruz kaldık. Aracımıza tekme ve yumruklar atıldı. Bu koşullar altında zar-zor içeri girdik.

Saha içinde ve tribünde yaşananları, herkes televizyondan izledi. Bunların dışında, 5 metreden şeref tribününe sarkarak küfür edenlerden tutun, tehdit savuranlara kadar bütün olumsuzlukları Adnan ile beraber yaşadık. Ben daha fazla tahammül edemediğimden, ayağa kalktım, sert bir şekildre tepkimi gösterip, ilk yarının sonuna doğru stadyumdan ayrıldım. Devamını televizyondan izledim; aynı nakarat devam etti.

İkinci perde

Adnan,
sana tavsiyem; boşuna şirin gözükmeye çalışma! Fenerliler yutmazlar... Gerekli tepkini koysaydın, iki taraf için de daha inandırıcı olurdun. Ağzınla "kanarya" tutsan, Fenerlilere yaranamazsın... Şunu bil ki, şovun amacına ulaşmadı...

Adnan Polat aldığı şok tepkiler üzerine, maçtan bir gün sonra yeni bir açıklama yapmak zorunda kaldı. Bu açıklama da G.Saray taraftarını tatmin etmemiştir. Yemezler... Taraftarının çılgına döndüğü saatlerde F.Bahçe’yi övdükten sonra ne kadar geri adım atarsan at, taraftarın kızgınlığını yatıştıramazsın.

Bu eleştirilerime rağmen G.Saray yönetimine desteğim devam edecek. Devre arasında ve lig sonunda gerekli önlemleri alma sözünü vermelidirler. Eğer verecekleri sözleri yoksa, o zaman gereğini yapmalarını talep ederiz. Bunu görev edindim. Özhan Canaydın yönetimine oy isterken de böyle davranacağım sözünü vermiştim.

Hakem cezalandırılmalı

Gelelim maçın eyyamcı hakemine... Selçuk Dereli’nin tek iyi yönü (!) haftalardır daha maç oynanmadan hakemden şikayet eden F.Bahçe’yi susturması, böylece federasyonu da kurtarmasıdır.

Telegol’de gözümüzün içine baka baka yalan söyleyip Lugano’nun yaptığı açık faulü yanlış yorumlamakta ısrar ederek yanlışlarını sürdürmüştür. Nedense Fener aleyhine tek hata yapmamıştır. Avantaj kurallarını hep Fener’den yana uygulamıştır. Seyirci baskısına boyun eğmiştir. Kesinlikle cezalandırılmalıdır...

Büyük maçların hakemi olamaz. Jübile ve özel maçlarda görev verilebilir. Veteran ve kız maçlarını da yönetebilir.

Kıskançlıktan kovdum

CENTİLMENLİKTEN söz etmişken aklıma geldi... Evvel zaman içinde, F.Bahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nda oynanan maçı G.Saray galip bitirip kupayı kazandığında, Souness’ın G.Saray bayrağını orta yuvarlığa dikmesi, Fenerlilerin çok büyük tepkisini çekmişti.

Maç sonrası gittiğim Levent Tenis Kulübü’nde Fenerli arkadaşlarım Hamit Bilge, Turgay Aksoylu, Tankut Berk ve diğerleri başıma üşüşüp "Centilmen G.Saray’a bu hareket hiç yakışmadı, derhal bu hocayı kovun!" dediler. Ben de "Pekiyi gereğini yapacağım." deyip onları yatıştırdım.

Daha sonra, hedefimiz olan Fatih Terim ile söz kesince, Souness’ın işine son verdik.

Akşam kulübe gittiğimde "Haydi gözünüz aydın, Souness’ı yolladım" dedim. İçlerinden biri "sazan atlaması" yaparak üzüntülü bir ifadeyle "Vah vah, neden yolladın?" diye sordu. Muziplik olsun diye "Maç sonu kendisine çok kızdım, benim dikeceğim bayrağı benden önce o dikti, kıskançlığımdan kovdum" şeklinde cevaplayınca, kıyamet koptu; ne centilmenliğimi, ne de yöneticiliğimi bıraktılar... Böylece kahkahalar arasında barıştık. İş de böylece tatlıya bağlandı.

Galatasaray Eğitim Vakfı

KURULUŞUNDAN bu yana 100 milyon doların üstünde katkısı ile eğitim kurumlarının ulusal ve uluslararası düzeyde üst sıraya oturmasını sağlayan Galatasaray Eğitim Vakfı’nın düzenlediği gecelerin müdavimlerindeniz. Sağolsun Sayın İnan Kıraç, bizim de "Liseliler" ile beraber yılda bir gece geçirmemizi uygun görmüştür.

Vakfın kuruluşundan önce batma noktasına gelen G.Saray Lisesi şu anda Türkiye’nin en popüler lisesi. Üniversitesi de çok başarılı... G.Saray Üniversitesi mezunu bir öğrenci, doktora yapmak üzere gittiği Sorbonne’da birinci olmuştur. Bunlar sadece birer küçük örnektir.

1968 yılından beri G.Saraylıların arasında, yarı şaka, yarı ciddi "mektepli-mektepsiz" çekişmeleri, atışmaları hep olagelmiştir. Ancak bunlar asla dışarıya yansıtılmamış, hep camia içerisinde kalmıştır.

Yakın bir geçmişe kadar biz "alaylılar" kendimizinkileri, mektepliler de kendi özelliklerini öne çıkarma gayreti içerisinde olurlardı. Sonunda zaman, bizleri birbirimize yaklaştırdı. Özelliklerimiz de birbirimize benzemeye başladı. İster olgunlaştığımızı, ister yaşlanıp sertliğimizi kaybettiğimizden biraz yumuşadığımızı söyleyin; bizler biraz "mektepli", mektepliler de biraz "alaylı" düşünür oldular.

Ben de bu özellikleri edindiğimden olacak, vakıf mütevelli heyetine kabul edilerek, heyetteki 5-6 kişiden ibaret "mektepli olmayan" üyelerden biri oldum. Beni bu göreve layık görenleri mahcup etmemek için elimden geleni yapıyorum...
Yazarın Tüm Yazıları