Paylaş
Türkiye'nin en köklü gruplarından olan Alarko Şirketler Topluluğu’nun üçüncü kuşak temsilcilerinden olan Tal, çok yönlü bir insan; benim yorumum ile “durdurulamaz enerji”… Alarko gibi önemli bir grubun stratejisini ve dijital dönüşümünü ekibiyle beraber yönetmesinin yanında; Bahçeşehir Üniversitesi İşletme Okulu Yönetim Kurulu Başkanı ve öğretim görevlisi (benim de Bahçeşehir Üniversitesi’nde ders vermeme vesile olan kişidir), Yenibirlider Derneği Yönetim Kurulu üyesi ve pek çok girişimcinin mentörü. Ancak, bu denli önemli çalışmalarının yanında, herkese karşı oldukça samimi, alçakgönüllü, pozitif bir yönetici… “Ben yok biz varız, her şey takım” diyerek takım çalışmasını hep ön planda tutan; “treni yakalamaya çalışmaktansa, rotayı çizmemiz gerek” diyerek vizyonunu ortaya koyan, ezber bozan bir lider…
Tal’ın yeri benim için de hep ayrı ve özeldir. Sürekli görüştüğüm, konuştuğum, her şeyi gönül rahatlığı ile paylaştığım değerli bir arkadaşım olmasının yanında; entellektüelliği, farklı bakış açısı, konuları derinlemesine analiz etmesi ve çok yönlü değerlendirmesi ile bana da çok şeyler katmış bir insandır.
Post Korona sürecini, K.S. 1 yani “Kovid-19 Sonrası Sene 1” ile yeni bir milat olarak değerlendiren Tal ile, Korona sonrası yeni düzeni her yönü ile değerlendirdik. Toplumun yeni normali, öne çıkan trendler, ekonomik etkiler, büyük kurumların dijital dönüşümlerinde dikkat edilmesi gerekenler, eğitimin geleceği, yeni platformlar, yeni yetkinlikler ve yeni nesil liderlik üzerine ders niteliğinde oldukça önemli paylaşımlar içeren bu keyifli sohbet ile sizleri baş başa bırakıyorum.
Ergi Şener: Korona virus ile birlikte, ilk önce belirsizlik içeren ve hızlı aksiyonlar gerektiren bir karantina dönemi yaşadık. İçinde bulunduğumuz dönemde de yavaş yavaş tekrar sosyalleşmeye başladığımız, “yeni normal” sürecine adapte olmaktayız. Hala, sürecin tam olarak nasıl ilerleyeceğini bilmemekle birlikte, hayatımız bambaşka bir düzen almaya başladı bile. Farklı alanlarda çalışmaları olan ve geleceğe yönelik tahminler konusunda fikir yürüten bir iş insanı ve akademisyen olarak, Siz yaşadığımız süreci genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerek iş dünyasının, gerekse vatandaşların sürece adaptasyonu kolay oldu mu? Post Korona olarak adlandırılmaya başlayan, Korona sonrası süreç Sizce hangi alanlarda köklü değişiklikler getirecek?
Tal Garih: Kovid-19 pandemisi 100 yıldır görülmemiş bir hadise. Şu an hayatta olan kimsenin yaşanmış bir deneyimi yok; hepimiz için kocaman bir bilinmezlik. Bu da “sürüngen beyni” tetiklemekle beraber korku, stres ve alarmlara yol açabiliyor. Fakat şanlıyız ki geçmişe göre çağdaş tıp ve teknoloji sayesinde çok daha iyi durumdayız; virüsün genomunu çözdük ve aşının bulunmasına az kaldı. Ancak diğer yandan Tsunami dalgası şeklinde gelen bu virüsün getirdiği küresel ekonomik resesyon dalgası daha kalıcı hasarlara yol açacak. Önceki ekonomik krizlerde, büyük buhran dahil, finansal sistemin çökümü reel ekonomiyi etkiliyordu. Bu sefer sokak durduğundan dolayı finansal sistem tökezledi. Bu salgının sonuçları modern ekonomide göreceğimiz en büyük hasar olmakla birlikte geçmiş hastalıkların ilacı bu sefer sadece semptomları giderecek olup sürdürülebilir olamayacak.
Peki çözüm nedir? Çok da uzak olmayan bir gelecekte piyasaları ve tüm sistemleri yapay zeka algoritmalarının yöneteceğine inananlardanım. Bu algoritmaların bizlerden farklı bir şekilde düşündüklerini de göz önünde bulundurursak, sorunların ortaya çıkması mümkün. Yuval Harari’nin de belirttiği üzere, insanları ‘korumak’ için sağlık odaklı devreye alınan biyometrik gözetim; kişilerin ne düşündüğünü, nasıl hissettiğini de bilerek, o kişileri manipüle edilebilir.
Veri sömürgelerinin oluşmaması için pozitif sistematik dönüşümle, Toplum 5.0 ilkelerine göre ümit vaadeden, ilham veren, süper akıllı toplumlar şekillendirebiliriz. Bunun için belirsizliğin içerisinde insanı doğru yönetmek elzem.
Şu anki mevcut işlerin yarısının 13 seneye yok olması bekleniyor. Üssel değişim ve çarpan etkileri içeren yeni dünya düzeninde iş modellerimizi yeniden tasarlama zamanı. 2023 yılında bilgisayarın beyin gücünü aşacağı, 2045’te ise tüm insanlığın beyin gücünden daha güçlü olacağı öngörülüyor. İnsanlık Endüstri 4.0 araçlarıyla nörolojik ağlara doğru hızla ilerliyorken, amaç, toplum, çevre, değerler ve sürdürülebilir sistemler olmalı. Kardansa amaca; hiyerarşidense ağ yönetimine; kontroldense yetki edinmeye; planlamadansa deneyselliğe; gizliliktense şeffaflığa doğru zihin değişikliği ile ezber bozan ve yeni yolların arayışında olanlar geleceği şekillendirecek.
Dönüşüme iyi adapte olan şirketler işleri çoklu-kanal nezdinde nasıl organize edeceklerine odaklanıyor. Yeni düzenin getirdiği hangi işleri yapacaklarını gözden geçirenler süreçlerini, altyapılarını ve iş modellerini takımdaşlık ruhuyla ve doğru veri analiziyle baştan kurguluyor. Ancak bu zihniyetle inovasyon yönetimi başarılı olacak. Öbür türlü yönünü bilmeyen yelkene rüzgar yardımcı olamaz.
Bence K.S. 1 yani Kovid-19 Sonrası Sene 1 ile yeni bir milada girdik. Sanki Kovid-19 zaman döngüsünde ‘flash forward’ tuşuna bastı ve 1 haftada 10 yıllık değişim görüp fütürist bir filmin içinde bulduk kendimizi. Dünyamızın yüzü değişiyorken, insanlar, işler, iletişim tonu ve küresel trendler de değişiyor. Vatandaşlar daha mobil ve özgürken işler dijital platformlara ve serbest çalışan, solo-girişimci modellere evriliyor.
Büyük hükümetler yükselişte, şehirler yeniden programlanıyor. Talep hemen geri gelmeyeceğinden konsolidasyonlar artıyor ve rakip analizleri her günden daha büyük önem taşıyor. Geleceğin pazar yerleri ve tüm sektörler konsolide edilip dönüşüyorken dijital ekosistem, akıllı yapılar, insan odaklı yaklaşım ve doğa bilinci kazanan stratejilere yol açacak. Kurumsal sorumluluk, amaç ve katma değer vurguları markaları anlamlı ve sürdürülebilir kılacak. Ne yaparsak yapalım önce öz varlıklarımızı koruyalım, sonra sürdürülebilir kılalım ve akabinde dönüştürelim. Gelecek geldi ve bu doğrultuda her şeyin kökten değişeceğini fark ederek aksiyon, cesaretlendirme, işbirliği ve zihinsel esnekliğin zamanı.
Ergi Şener: Dijital dönüşüm açısından da Kovid-19 sürecinin bir katalizör etkisine sebep olduğunu söyleyebiliriz. "Değişim yönetimi" alanında çalışan bir akademisyen, aynı zamanda Alarko gibi büyük bir grubun "dijital dönüşümünü" üstlenen bir yönetici olarak, bu dönemde kurumlarımızın dijitalleşme ve dijital dönüşüm yönetimlerine ilişkin tavsiyeleriniz neler olur?
Tal Garih: Dijital dönüşüm kaçınılmaz ve müthiş fırsatlar doğuruyor. Bu dönüşümün iki itici gücü var: Dış ve iç etken. Değişmeyen tek şey değişimin kendisi. İç etken şirket ve yapıların yaşam döngülerinde doğru yol almalarından oluşuyor. Yaş alınca dönüşen şirketler sağlamlaşır, fakat ihtiyarlayanlar ölür. Dış etken ise üssel bir hızla yeniden şekillenen ve ayak uydurmamız şart olan yeni dünya düzeni. Dünyanın en büyük S&P 500 şirketlerinin yaşam ömürleri 1958’de 61 yıl iken, 2018’de 15 yıla düştü. Bu dev şirketlerin gelirlerinin yüzde 50’si son yıllarda geliştirdikleri ürün ve hizmetlere dayalı. Bu hıza ayak uyduramayan şirketlerin ayakta kalması artık çok zor.
Diğer yandan geliştirilen envai çeşit algoritma ve robotlardan ötürü insan gücünü de aynı yere koyamayacağız. Hem mavi hem beyaz yakalıların hayatı hızla değişirken her gün daha optimize edilen iş gücüne evriliyoruz. Salgın, insanlık tarihindeki en büyük ‘evden çalışma’ deneyi ile sonuçlandı ve daha verimli olabileceğini gördükten sonra, dünya çapındaki ofis kültürlerinde büyük değişiklikler olmaya başladı. Şirketlerin genel merkezlerinin bulutta yer alacağı günler yakın. Facebook gibi pek çok büyük şirket 2020 sonuna kadar evden çalışma sistemine geçerken Twitter CEO’su Jack Dorsey evden çalışma izni verdiği personeline gerekli gördüğü takdirde bunu süresiz devam ettirebileceklerini bildirdi.
Dijital dönüşüm sadece yüzeysel dijitalleşmeden ibaret değil
Bu dönüşüm organizasyon şemalarından, iş gücünün yapısı ve sanal şirket kültürünün oluşturmasına kadar her kademeyi kapsıyor. Ve tabii her yapının en değerli öğeleri yine insan ve veri. Bu ikisi aslında bir bütün. Tekilliğe eriştiğimiz bu günlerde insanlığın teknolojiyle entegrasyonu hızlanıyor ve farklı özelliklere sahip sanal kişiliklere, avatarlara ihtiyaç duyuluyor.
Veriyi anlamlandıran insan ve kuruluş yapısı içerisinde nitelikli insan olmazsa olmaz. En küçük oyuncu olsak dahi çevik yönetim ile pilot konumunda olabileceğimiz alanlar şekillendirirsek tutku oluşur. “Nasıl yapalım?” "Ne yapalım?” sorulardan önce “niye yapıyoruz?” cevabını sağlamak en temel taşı oluşturuyor. Ancak cesaretlendirici yaklaşımlarla takımlar inovatif iş modelleri yaratabilecek. Herkes ödüllendirmeye odaklanıyor ve kutunun içinde havuçlar dağıtıyor. Esas başarı cesaretlendirince ve oyuncuların kutuların dışına çıkmalarını teşvik edince ortaya çıkar. Girişimcilik ruhuyla içlerimizdeki liderleri doğru araçlarla çıkararak motivasyon ve verimlilik sağlanabilecek.
Diğer yandan dijital göç de gitgide artıyorken omni-kanal stratejileri şekillendirmemiz lazım. Sektörden bağımsız platform bazlı, gerçek zamanlı veri teminine dayalı iş modelleri şekilendirenler kazanacak. Toplanan verileri anlamlandırarak ve algoritmalara anlam yükleyerek uçtan uca bir deneyim sağlayabilecek ve doğru ölçülebilir kararlar alabileceğiz. Bu süre içerisinde veri katlanarak artıyor. “Sanal buluttaki kurumsal verileri nasıl koruyacağız?”, “verilere çeşitli noktalardan nasıl ulaşacağız?” soruları üzerine de çözümler üretmemiz gerekiyor.
Kısaca, herkesin verileşmesi ve veri şirketlerine dönüşmesi lazım. Fakat bunu yapabilmek için sadece yeni teknolojilerden istifade etmek yetmeyecek; merkezde amacı ve insanı iyi kodlamamız gerçek fırsatları doğuracak.
Ergi Şener: Siz, aynı zamanda, Alarko gibi büyük ve Ülkemiz açısından da son derece önemli bir grupta, stratejik rolü olan bir yöneticisiniz. Bu süreçte, Alarko Holding bünyesinde aldığınız aksiyonları ve sonuçlarını kısaca paylaşabilir misiniz?
Tal Garih: Alarko’nun 66 yıllık bir tarihi var. Alarko’da değişim yönetimini hafıza yönetimi ile karma içerisinde yürütüyoruz. Nesiller arası takım çalışması ve sinerji oluşunca sihir ortaya çıkıyor. Bence gerçek liderlik farklı liderlerin bir arada koşmasından oluşur. Liderden liderliğe, benden bize olan kolektif bilinci benimseyen kültüre ve evrensel değerlere sahipiz. Liderlik varken tek lider yok anlayışıyla gerçek başarı aslında başkalarını lider kılmak olduğunu kurucularımızdan öğrendik. Biz de yetkilendiren, birliktelikten oluşan güç ve kuvvete inanan bir topluluğuz.
Amacımız en büyük olmaktansa en sağlam ve saygın konumda olmak. “Paydaşların kalbinde ve zihninde nasıl bir iz bırakmak istiyoruz?" sorusunu her zaman ön planda tutuyoruz. “Nelere odaklanmalıyız?” sorusuna sabit değil hareket eden bir hedef şeklinde yaklaşıyoruz. Doğru iletişim, dayanışma ve sürdürülebilirliği sağlayan yöntemleri ön planda tutuyoruz.
Geleceği en iyi şekilde yakalayabilmek için personeli korumak ve ortak amaç çizmek ilk önceliğimiz. Dijital dönüşümün odağında yine insan var. Dijital yönetim prosedürleri ile iki-yönlü iletişime odaklanıyoruz. Yine çeşitli dijital platformlarla personele aidiyet, esneklik, farkındalık ve güven hissi sağlıyoruz. Özellikle bu günlerde destekleme, değerlerimize sahiplenme ve varoluş hikayemizle sorumluluk hissi yaratmaya özen gösteriyoruz. Çünkü ancak birbiri ile ilintili olan tüm çarkların potansiyellerini aşmalarıyla öncü olabileceğiz. Her şeyin temeli koordinasyon, ortak akıl, takım ruhu ve motivasyondan oluşuyor.
Diğer önceliğimiz yeni normal çerçevesinde paydaş ve müşteri nezdinde değişen düzen ve beklentilere adapte olmak için finansal analizlerden ve arz-talep zincirlerinin dengelenmesinden oluşuyor. Yeni Kovid-19 yönetim politikaları ile proaktif senaryo çalışmaları hazırlıyoruz. Eş zamanda yeni inovatif iş modelleri araştırıyoruz. Sürekli eğitimle beraber doğru teknolojik araçları yerleştirerek stratejilerimizi ve yol haritalarımızı oluşturuyoruz.
Özetle, nitelikli insan ve kıymetli ekiplerden oluşan, dijital dönüşümü benimseyen öncü bir firma olmaya gayret ediyoruz. Ülke ve küresel bazda örnek teşkil eden, değer yaratan ve istikrarlı işlere vesile olan bir marka olmaya özen gösteriyoruz. Bunu etkin bir şekilde yapabilmek için ekosistem nezdinde çeşitli işbirlikleri içerisinde ilerliyoruz. Kuşaklar arası sinerjiye de odaklanarak kuvvetli takımlar şekillendiriyoruz.
Ergi Şener: Bahçeşehir Üniversitesi İşletme Okulu Yönetim Kurulu Başkanı ve öğretim görevlisi olarak akademik çalışmalarda da oldukça aktifsiniz. Hatta, bildiğim kadarı ile çeşitli global kurumlar ile bilgi paylaşım toplantıları gerçekleştiriyorsunuz. Korona ile birlikte eğitim sektörününde de radikal değişimler yaşanmakta. Eğitimin geleceğini nasıl görüyorsunuz, Sizce tamamen online eğitimler ile üniversite eğitimi mümkün mü?
Tal Garih: Her şeyin kilidi çağdaş eğitimde yatıyor. “Kalbi eğitmeden, aklı eğitmek eğitim değildir, vicdan olmadan bilgi sahibi olmak tehlikelidir” demiş Aristo. Bu değişen dünyada ön planda olan yetkinlikler sürekli değişiyor olsa da iyi insan olmaya özen göstermeliyiz. “Gelecekte bir çalışanın en önemli niteliği öğrenme ve adapte olabilme kabiliyetlerinden oluşacak” diyor IBM’nin eski CEO'su Ginni Rometty. Analitik ve kritik düşünme, yaratıcılık ve duygusal zeka ile beraber teknik becerilerden çok daha önemli. Çünkü gelecekte bize düşen en önemli yeti, verileri anlamlandırmakla beraber artırılmış insana değer yüklemek olacak. Yanlış değerler yüklersek, algoritmalarla eş ebeveyn olduğumuzda nimet olabilecek gelişim ters tepebilir. Bunun için eğitimin sürekli devam etmesi ve üniversitelerde kısıtlı kalmaması gerekiyor. Eğitimi bıraktığımız gün tökezler ve yaşlanırız.
Aynı zamanda akademik kuruluşlar, özel sektör, kamu kuruluşları, STK’lar ve diğer paydaşlarla istişare ve ortaklıklar içerisinde ilerlemeli. Paydaşların birbirleriyle etkileşimde olup ortak programlar hazırlamaları rotayı çizmemize vesile olabilecek. İş insanlarının üniversitelerde ders vermesi, kurumsal MBA gibi karma programlar sayesinde kazan-kazan senaryolarına yol açacağız.
Ne yazık ki eğitim güncelliğini yitirmiş durumda. İleride, Sayın Selçuk Şirin Hoca’nın dediği gibi, varolan üniversitelerin yüzde 90’ının yok olacağına inanıyorum. Mevcut üniversite öğrencilerinin yüzde 10’u okul sınıflarında eğitimine devam edecekken diğer yüzde 90’ı yeni normalin getirdiği farklı şekillerde çağdaş eğitim edinecek. Bu kadar yüksek okul ücretleri ödemeden, bu kadar uzun süre diploma almak için beklemeden daha işlevsel ve etkin yöntemler olacak. Bugün yeni mezunların niteliklerinin büyük bir kısmı mevcut iş hayatına yeterli olmamakla beraber kısıtlı katma değer yaratıyor. Halbuki farklı kanallar üzerinden, Facebook dahil, optimize modüller uygun fiyatlara sunuluyor.
Resmi eğitim yerine, geniş bir genç kesim, tıpkı oyunlaştırma konseptinde olduğu gibi ‘badging’ sistemi ile kişisel gelişim ve yetkinlikler edinebilecek. Özgeçmişlerde adayların hangi üniversitelerde okuduklarından ziyade, ne tür rozetler edindiklerine odaklanılacak. Kodlama eğitimi, izcilik, mentörlük, insan yönetimi sertifikasyonları gibi çeşitli ilgi alanlarında esnek eğitim alabileceğiz. Hem öğrenci için daha esnek, hem de kurumlar için daha etkin bir sisteme evriliyoruz.
Ve tabii dönüşümün içerisinde eğitim de algoritmalara dayalı olacak. Bizi en yakınımızdan daha iyi tanıyan bir algoritma bizimle çalışıp online ortamda müfredatları kodlayacak. Bir araştırmada Stanford Üniversitesi Facebook veya Instagram’da 300 like’tan fazla tuşlandığımızda yazılımların bizi eşimizden daha iyi tanıdığını gösterdi. Dolayısıyla bu algoritmaları doğru şekillendirmemiz geleceğimizi belirleyecek. Diğer yandan çevrim dışı ortamlarda teması, takımdaşlığı ve duygusal zekayı öğreneceğiz. Online öğrenim ve fiziksel sınıf karma modelleri nezdinde öğrenciye özgü eğitim sistemleri oluşacak. İş beklentilerine göre özel eğitim tasarımları oluşturacağız.
Yetkinlikler farklılaşıyorken artık sürekli çeşitli kanallar içerisinde çalışacağız, öğreneceğiz ve yaşayacağız. Akıllı sanal eğitimde akademisyenlerden öte hepimize rol düşüyor.
Ergi Şener: Açık yetenek ekonomisine bakış açınız nasıl? Bu süreçte girişimcilere tavsiyeleriniz neler olacak?
Tal Garih: Beş sene içerisinde iş gücünün yüzde 76’sının Y, Z ve Alfa kuşaklarından oluşacağı öngörülüyor ve bu yeni nesillerin büyük bir kısmı girişimci veya serbest çalışan olmayı arzuluyor. ABD’de iş gücünün yarısına yakını buna benzer esnek istihdam modelleriyle çalışıyor. Yeni dünya düzeninde proje bazlı yarı zamanlı çalışma yöntemlerinin hızlıca artacağını öngörüyorum. Y jenerasyonunun yüzde 69’u yeterli sayıda proje ve gelir edinebilseler solo girişimci olarak çalışmayı tercih ettiklerini, yüzde 79’u ileride kendileri için çalışmayı düşündüklerini ifade ediyor. Üçte ikisi geçmişe göre daha esnek yapılarda çalıştığını söylüyor. Esneklikle beraber sorumluluk hissiyatı, itibar ve finansal performansın arttığını çeşitli araştırmalarda da görebiliyoruz. Esnek zaman, mekan, iş tanımı ve istihdam yöntemleri performansı yükseltiyor. Özellikle sanal çalışma ortamları hızlıca artıyorken yetenek yönetiminin odaklanılması gereken en önemli konulardan biri olduğunu düşünüyorum.
Bu doğrultuda herkese girişimci ruhlarını ve içlerindeki liderleri keşfetmelerini öneriyorum. Ancak o zaman değer sistemlerimize uygun bir şekilde anı yaşarız ve potansiyellerimize erişiriz. Hediyelerimizi doğru araçlarla kullanarak katma değer yaratmakla beraber akışı yakalarız. Tabii akışta fikrimize aşık olmadan her alanda veri analizleriyle sağlam adımlar atmak girdiğimiz yeni çağda kaçınılmaz. Dolayısıyla girişimcilere tavsiyem sevdikleri ve tutkuyla yaklaştıkları şeyleri akıllı modeller tasarlayarak yapmaları. “Eğer para etken olmasaydı ne yapardınız?” sorusunun peşinden giden cesur bireylerin kelebek etkilerine yol açacağına inanıyorum. Toplum 5.0’a doğru birlikte ilerleyelim.
Paylaş