Paylaş
Bu satırlar yazıldığında Yunanistan Meclisi’ndeki oylama yapılmamıştı ama büyük ihtimalle Hükümetin alacağı önlemlere evet oyu çıkacaktır. Bu oylama Yunanistan için belirleyici ama küresel ekonomi için, bence o kadar hayati bir öneme sahip değil.
Bir düşünelim; Yunanistan Meclisi AB liderlerinin istediği ‘evet’ oyunu verse, Avrupa ekonomisi ya da küresel ekonomi ne kadar olumlu etkilenecek? Asıl belirleyici olan hâlâ sağlıklı bir çözüm yolunun bulunamayışı değil mi? Büyük ihtimalle Yunanistan Meclisi’nden istenen önlemlere evet oyu çıkacak ve bir şekilde Almanya da ikna edilip, Yunanistan Euro içinde kalmaya devam edecek. İyi de bu takdirde bütün işler düzelmiş mi olacak?
Geçen hafta küresel piyasalarda Yunanistan hakkında gelen haberler etkiliydi. Anlaşma olacağı beklentisi oluştu, haftanın son gününe kadar bu beklenti sürdü. Ancak geçen hafta küresel piyasalardaki olumlu havanın asıl nedeni; İngiltere ve Avrupa merkez bankalarının ek para basacaklarını açıklamaları idi. Piyasalar yine paraya boğulacakları için sevindiler...
Sorunun çözümü için ABD’den başlayan para basma sürecinin devamı yeterli görülüyor. ABD’de buna rağmen harcamalar artmaz, sektörler toparlanamazken, Avrupa da gecikmiş olarak aynı yola girdi. Peki Avrupa’da ekonominin canlanacağının güvencesi var mı?
Bunun ötesinde, biliyorsunuz; geçen hafta “krizin Asya ülkelerine yansıyacağı” konusunda haberler gelmeye başladı, Çin ekonomisindeki büyümenin düştüğü konuşuldu. ABD ve Avrupa krizi atlatamazken, Asya ülkelerinin kaçınılmaz olarak sonunda krizden etkilenmesi doğal değil mi? Belki de krizin yeni adı bu bölge ve gelişmekte olan ülkeler olacak, kim bilir?
Kimse basılan paraların orta-uzun dönemde küresel ekonominin başına ne kadar büyük işler açacağını konuşmuyor. Almanların bir Yahudi düşmanlığının, bir de enflasyonun hortlamasından korktuğunu herkes bilir. Almanların, bu kadar bol keseden basılan paraların sonunda enflasyona yol açacağını hesaplamadığını düşünemeyiz. Bu nedenle de temkinli davranmaya devam edeceklerdir. Ancak temkinli olsalar da olmasalar da, tek başlarına yapabilecekleri şeyler çok sınırlı ve topyekün bir çözüm hareketi gerekiyor.
TÜRKİYE’DE SİYASİ RİSKLER DE BİRİKİYOR
Türkiye de, diğer gelişmekte olan ülkeler gibi, para basma eğilimin devam etmesinden memnun gözüküyor. Paralar basılır, piyasalar likit kalır, ucuz kaynak devam ederse bu paraların bir bölümü bize de gelir, Başbakanın istediği gibi yüksek büyümeye devam eder, kurları ve faizleri fazla oynatmadan işi götürürüz diye düşünüyorlar. Bu nedenle Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Merkez bankamız çok iyi işler yapıyor” demeye devam ediyor, Merkez bankamız ise “çok döviz gelirse alır kurları dengeleriz” havasında.
Kimse bu yolun rasyonel yol olmadığını, sıcak paraya dayalı büyümenin sağlıklı büyüme olmadığını, istikrarlı ve yüksek büyüme için ciddi yapısal tedbirler gerektiğini düşünmüyor. En azından, bugün açıklanacak ödemeler dengesi tablosundaki 2011 yılına ilişkin korkutucu rakamların, mevcut büyüme eğilimi devam ederse, ikinci çeyrekten itibaren yeniden konuşulmaya başlayacağı da konuşulmuyor. Şahsen beklendiği kadar para gelmeyeceğini düşünüyorum ama gelse bile, bu riskler nedeniyle caydırıcı olmaya başlayacağını, yeniden kurlarda aşırı hareketler olacağını, enflasyonun hala tehlikede olduğunu da görmüyorlar.
Bunlara ek olarak, bir süredir sözünü etmeye çalıştığımız içerdeki siyasi riskler artmaya ve etrafımızdaki ateş çemberi de daralmaya başladı. Emniyet-yargı ile Hükümet-MİT kavgası olarak yaşadığımız sorunun iki atama ile çözülemeyecek kadar büyük ve köklü olduğunu, siyaseti izleyen herkes görüyor. Bunun artçı dalgaları sürpriz olmayacak. Yine ilgili herkes, Suriye’ye sıcak müdahaleye zorlandığımızı, İran’la sıcak bir çatışma halinde aktif katılmasak bile, taraf olmaya zorlanacağımızı, yani derinden etkileneceğimizi de görüyor.
Eveleyip gevelemeye gerek yok; yönetimde büyük zaafiyetler, yanlışlar var, Türkiye iyi yönetilmiyor. Bunun ekonomik fatura çıkarmayacağını beklemek ise saflık olur.
Paylaş