Yine kurlar yine dış açık

KURLARDAKİ gerileme ve haftanın son günü gelen dış ticaret rakamları, önümüzdeki günlerde yine kurların ve dış açığın tartışılmasına neden olacak.

IMF Yönetiminin, Gelir İdaresi Başkanlığı’na ilişkin yasa çıkmamasına rağmen, bu ayın sonunda 8. gözden geçirmeyi görüşerek karara bağlayacağının açıklanması, piyasaları rahatlattı. Buna yaz rehavetinin de eklenmesiyle, bu tartışmalar bir süre ertelenebilir. Ancak bu kez yaz tatili sonrasında bu konular yeniden tartışılmaya başlanacak.

Aslında tartışmaya açılması da gerekiyor çünkü bir acayiplik olduğu kesin.

Ne kadar ‘dalgalı kurdayız, kendini ayarlar’ dense de, kurların bu seviyesi, bizce ileriye dönük olarak bir tehlike sinyali olarak algılanacak derecede düşük. Aynı şekilde Mayıs ayı dış ticaret rakamları, açıklanan bir aylık 3.2 milyar dolarlık açık, üstüne üstlük bu açığın devam edeceğinin anlaşılması da, aynı şekilde bir tehlike sinyali özelliği taşıyor. Her ne kadar, ‘bu yıl turizm geliri iyi’ desek de, cari işlemler açığı hedeflerinin önümüzdeki dönemde tekrar tekrar artırılması ihtimali bir hayli yükseliyor. Yıllık cari açık hedefini 10 milyar dolara da çıkardık ama gidişat artık bunun içinde de kalınamayacağını gösteriyor.

Bunun yanı sıra büyüme rakamları, yukarı doğru sürekli revize ediliyor, yıllık yüzde 7-8’lik rakamın yakalanacağını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor.

Merkez Bankası’nın yaptığı anketlerde de büyüme beklentilerinin yükseldiği gözlenirken, aynı zamanda enflasyon beklentilerinin de sürekli aşağı doğru gittiği gözleniyor.

AKARYAKIT ZAMMI

Buna karşılık dünya ham petrol fiyatları son 24 yılın en yüksek seviyesini yakalamış bulunuyor. Hükümetin akaryakıt bayilerinin kar payını artırıp bu yıla en azından 200 trilyon lira civarında ‘vergiden kayıp yükü’ eklemesine rağmen, bu petrol fiyatlarıyla bile akaryakıt zammına yanaşmadığı da ortada.

Eğer dünya petrol fiyatlarındaki yükseklik bu seviyesini korursa, ne kadar içerde kur düşük olsa bile, Hükümetin önümüzdeki 10-15 gün içinde yeni bir akaryakıt zammına gitmekten kendi alamayacağını söylememiz lazım. Yani, mantıklı olan bu.

Bütün bu verileri bir araya koyduğunuzda bile, mevcut durumda bir acayiplik olduğu, başka bir yorum yapmadan, kendiliğinden ortaya çıkıyor.

Bu nedenle ekonomi yönetiminin biran önce devreye girip, akaryakıt zammını yaptırması gerekiyor. DPT’cilerin o çok korktukları iç talep artışı konusunu gündeme getirip, akaryakıt zammı ve benzer yöntemlerle biran önce ekonomiyi soğutmaya başlamalarında fayda var.

Aksi takdirde bu acayiplikler daha da artacak, ileriye dönük risk algılaması büyüyecek.

Herkes biliyor ki, şu andaki kur seviyesi, bu cari açığın gösterdiği kur seviyesi değil. O nedenle de, kurlardaki seyrin ileride tam tersine dönüp, sert hareketlerle tehlike yaratacağı konusunda piyasalarda ciddi endişeler belirmeye başladı.

ANLAŞMANIN ÖNEMİ

Baştan da dediğimiz gibi, önümüzdeki günlerde ya da yaz rehaveti atlatıldıktan sonra, kurların düzeyi ve cari açık daha sık gündeme gelecek. Bununla birlikte ihracattaki artışın katma değeri yüksek alanlardan kaynaklanmadığı, ithalata dayalı bir ihracat artışı olduğu, kurların asıl olarak ithalatı körükleyip, ihracatın artmasına neden olduğu, verimlilik artışıyla sağlanan bu avantajın daha ne kadar sürdürüleceği de tartışılacak.

İşte bu noktada da, IMF’le yapılacak anlaşmanın önemi ve zamanlaması öne çıkıyor. Eğer biran önce Hükümet IMF’le yeni bir stand-by anlaşması imzalayacağını düşünmez, ‘Kendi 3 yıllık programımızı hazırlıyoruz’ diye geç kalırsa, işler şu an gereken ‘ince ayar’ dönemini kaçırmış olur ve tam tersine döner.

Bu gidişatın sürmesi hem AB’den kötü haber gelmemesine, hem de IMF’le çok geç olmadan yeni bir stand-by anlaşması imzalanacağının açıklanmasına bağlı gibi gözüküyor. Bunlar olmaz, işler birden tersine dönerse, o zaman kuru konuşmaya da pek gerek kalmaz.
Yazarın Tüm Yazıları