MALİYE Bakanı Kemal Unakıtan, geçen hafta bankacılarla yaptığı toplantıda ‘özelleştirmenin başarısız gösterildiği’nden yakınmış.
Bu yıl 1 milyar doların üzerine özelleştirme rakamına ulaşmalarına rağmen ‘özelleştirme başarısız’ damgası yediklerini, halbuki çok sayıda özelleştirme yaptıklarını kaydeden Unakıtan, bu yargının oluşmasına neden olan büyük şirketlerin satışında da yıl sonuna kadar önemli şeyler olabileceğini söylemiş.
Bizce gerçekten çok sayıda küçük şirketin, ya da şirketlerdeki küçük kamu hisselerinin satışında önemli aşamalar kaydedildi ama baştan öyle bir beklenti yaratıldı ki bu satışlar başarılı görünmeye yetmedi.
Gerçekten de özelleştirmede çıta çok yükseğe kondu. Özelleştirmede beklenti yönetimi yanlış yapıldı; çok büyük hedefler verilip, geçmiş yıllara kıyasla daha fazla yapılan özelleştirmeler bile, bu büyük hedeflerin altında ezildi. Başarısız görüntünün en büyük nedeni bu.
Unakıtan, bankacılarla yaptığı toplantıda, daha sonra kamuoyuna da açıkladığı, ‘CHP’nin özelleştirme mantığı’nı da eleştirmeden yapamamış, Unakıtan, CHP’nin Korkuteli’ndeki Antalya Ferrokrom tesislerinin satışına ilişkin iddialarını bankacılarla yaptığı toplantıda gündeme getirip, ‘Tesise 25-30 milyon dolar aktarıyorduk, özelleştirme ile en azından bundan kurtulduk ama CHP olaya böyle bakmıyor’ demiş.
Unakıtan, CHP’nin evvelden beri özelleştirme işine çok doğru bakmadığı konusunda haklı. CHP, bu konuda popülist yaklaşımını sürdürüyor.
Ancak özelleştirmede başarısız görünme konusunda en kusurlu kişilerden birinin Maliye Bakanı'nın kendisi olduğu da açık. Özelleştirme konusunda abartılı demeçler verip, ardından yaşanan hayal kırıklıkları ister istemez herşeyin önüne geçti. Unakıtan son olarak da ‘Özelleştirmeye laf edenin dili tutulsun’ cümlesi yüzünden yeniden gündeme geldi. Unakıtan, dün bir açıklamayla kendisinin beddua olarak algılanacak bir şey söylemediğini, ‘dili tutulsun değil, dili tutulur’ dediğini duyurdu.
Unakıtan son dönemde, sık sık söylediklerinin basında yeralması üzerine, yazılı açıklamalar yaptığının acaba farkında mı? Acaba özelleştirmede gerçek gündemi saptıran bu tür söylemler konusunda kendi üslubu sorun yaratmıyor mu?
1.3 MİLYAR DOLARLIK ÖZELLEŞTİRME
Özelleştirme İdaresi yetkilileri de oluşan havadan rahatsız. Bu nedenle kamuoyunun önüne çıkıp konuşmaktan kaçınıyorlar. Daha doğrusu, artık iş yapıp da kamuoyuna önüne çıkmak istiyorlar.
İdare yetkilileri bu yıl 1.3 milyar dolarlık özelleştirme gerçekleştirdiklerini, portföylerindeki büyük işletmeler dışındaki satışlarda epeyce yol alındığını belirtiyor. İdare yetkilileri baştan 4 milyar dolarlık hedef konması nedeniyle, elde edilen başarıların da gözden kaçtığı gerçeğini kabul ediyorlar.
Büyük şirketlerin özelleştirilmesi konusunda ise kendilerini ‘yanlış anlaşılmış’ hissediyorlar. Kamuoyunda yasal olarak yeni bir şey yapılıp yapılmayacağının sorulduğunu kaydeden yetkililer, mevcut yasanın aslında İdare’ye her türlü yetkiyi verdiğini ve yapılan ihalelerin yasaya uygun olduğunu söylüyorlar. Yetkililer, buna rağmen yargıda ‘bu idari yetkinin kullanımı’ konusunda takdir yetkisi kullanıldığını, hem de İdare aleyhine kullanıldığını hatırlatarak, kendilerine göre mevcut yasanın işleri çözeceğinin altını çiziyorlar.
Bu arada Tekel’in yeniden satış sunulması için şimdi daha uygun bir ortamın geldiği, Tüpraş için yargı kararının netleşmesini beklediklerini, bütün bunlar için ekim ayından sonra harekete geçileceğini kaydediyorlar. Telekom’da çok sağlam gitmek istediklerini, THY’de halk arz olacağını kaydeden yetkililer, kamuoyunda ‘halka arz’ konusunda da yanlış izlenim olduğunu, bu büyük işletmelerin tümüyle halka arzla satılmasının mümkün olmadığını kaydediyorlar.
Kısacası, morali bozulmuş özelleştirme, yeniden atağa geçmek için kuvvet topluyor.