Uluslararası piyasaların etkisi değişecek

BANKA ve aracı kurumların araştırma bölümleri, harıl harıl uluslar arası gelişmeleri, küresel likiditedeki trend değişikliklerini kestirmeye çalışıp, yönetimlerine sürekli rapor veriyorlar.

Yabancı banka ve aracı kurumlar bu çaba içindeyken, içerdeki araştırma bölümleri ise bir yandan dünyadaki gelişmeler hakkında tahminler yapıp, öte yandan bu muhtemel hareketlerin içeriye nasıl yansıyacağını hesap etmeye çalışıyorlar.

Düşünsenize; şu anda yaşanan dalgalanmanın nereye gideceğini, nasıl sonuçlanacağını bilen, sonunda çok büyük karlar elde edecek. Tabi tam tersi, hiç bilemeyen de o oranda zarara uğrayacak. Yani iktisatçıların, dealarların marifetlerini gösterecekleri bir dönem yaşıyoruz.

İçerideki bankalar da önlerini görmeye, önümüzdeki döneme ilişkin sağlıklı projeksiyonlar yapmaya çalışıyorlar.

İşte bir büyük bankanın araştırma bölümünün dün yayımlanan raporundan, uluslar arası hareketlere dönük saptamalardan, bazı başlıklar:

-Parasal genişleme devam etmekle birlikte bir miktar yavaşlıyor...

- Gelişmiş ülke sermaye piyasalarında görülen çalkantı yükselen piyasa ekonomilerini etkiliyor...

- Son hareketlerin ardından risk algılamasının bir süre daha yüksek seyretmesi bekleniyor.

Saptanan bu unsurlar hemen hemen tüm araştırmacıların raporlarında yer verdikleri ortak noktalardan bazıları. Ancak bu saptamaların Türkiye’ye muhtemel etkileri konusunda henüz tahmin yapmak o kadar kolay gözükmüyor.

Bankacılarla konuştuğunuzda, daha çok dışarıyı kestirmeye çalıştıklarına şahit oluyorsunuz. Ancak sohbetlerde, içeriye etkileri konusunda özellikle siyasi ortam üzerinde duruyorlar. Küresel likiditedeki büyünün bozulduğu ve artık dalgalar arasındaki sürelerin giderek kısaldığı gözleniyor. Yani, bu son günlerde yaşanan hareket yumuşayıp dursa bile, yenilerinin geleceği konusunda hemen herkes hem fikir gözüküyor. İşte bu nedenle de "içeride ne kadar kuvvetli olursak dışarıdan gelecek etkilerden o kadar az etkileniriz" görüşü hakim.

İçeride kuvvetli olup olamayacağımızın en önemli göstergesi ise Bakanlar Kurulu listesi, Meclis Başkanlığı seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda takınılan tavır olacak.

MERKEZ BANKASI’NIN TAVRI

Türkiye’nin önünde ciddi, büyük, siyasi ve ekonomik konular var. Her şeyden önce küresel likiditenin çekilmesinden etkilenmemek, daha doğrusu daha az etkilenmek için içeride her açıdan kuvvetli olmak, siyasi çatışma yaşamamak gerekiyor. Yine IMF’le ilişkiler, AB ile ilişkiler, Kıbrıs, Kuzey Irak gibi devasa sorunların çözümü için de, vakit geçirmeden yeni bir ekonomik atağa kalkışmak için de, mutlaka sorunsuz, devletin koordineli çalıştığı bir döneme girmek zorundayız.

Hemen seçimin ardından, ihracatçılar başta olmak üzere, kurlardan yakınma ve bu çerçevede "Merkez Bankası’nın faiz indirmesi gerektiği", yüksek sesle konuşulmaya başladı.

Herkesin unuttuğu şu ki; Merkez Bankası enflasyon hedefini hükümetle birlikte saptıyor ve araç bağımsızlığı içerisinde, enflasyon hedefine ulaşmak için elinden geleni yapıyor. Elinden gelen daha doğrusu kullanabileceği en önemli silah ise faiz silahı... Yani Merkez Bankası’nın faiz indirmesi isteniyorsa, hükümete, siyasi otoriteye çağrı lazım.

Tüm iş alemi uzlaşma ortamının geliştirilmesi, özellikle Cumhurbaşkanlığı seçiminin kriz bahanesi olmaktan çıkarılması, devlet organlarının koordinasyon içinde çalışmasının önemi üzerinde çok daha fazla durmalı, çok daha fazla ısrarcı olmalı. Bu takdirde hızla mali disiplinin yeniden sağlanması, önümüzdeki döneme ilişkin temel siyasi ve ekonomik konuların belirlenmesi, ileriye dönük plan yapılabilmesi, dolayısıyla da mevcut risklerden, inisiyatifimizde olanların bertaraf edilmesi sağlanabilir.

İşte bu takdirde Merkez Bankası da faiz indirimlerine başlayabilir, kurlar makul düzeylere gelebilir ve istikrar sağlanabilir. Yani; önce siyasi istikrar...
Yazarın Tüm Yazıları