TÜSİAD’ın ne dediğine bakılmadı

TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın geçen hafta yaptığı konuşma hálá tartışılıyor. Tartışılıyor ama özellikle Hükümet ve AKP kanadı ile "Hükümete yalakalık yarışı"na girenlere bakıyorum da Yalçındağ’ın söylediklerini eleştirdiklerine pek şahit olmadım.

Hükümete yakın medyada "Artık kimse Hükümete eleştiri getirmesin" tavrıyla, TÜSİAD üzerinden püskürtme yayınları yapılıyor. Tüm yayınları ve yazarları, açıkca söylemeden, aslında TÜSİAD’ın hükümeti eleştirmiş olmasına kızıyorlar ve bundan sonra gelecek eleştirileri baştan kesmeye dönük "yıldırma politikası" uygulamaya çalışıyorlar.

Bakanlık için yapmadığı şey kalmayan, TÜSİAD’cılar dahil işadamlarından "kendisinin bakan yapılması için baskı yapın" ricasında bulunan, bakan yapılmayıp parti yönetimine alınan bazı AKP’liler de "Hükümeti sadece TBMM’nin denetleyebileceğini" söyleyerek, aslında bu demokrasi dışı anlayışa zemin hazırlayıp, kendi medyalarına malzeme veriyor.

Merkez medya denilebilecek organlar da, nedense(!) giderek sayıları çoğalmaya başlayan ve kendilerine "aydın" diyerek, "bu çağda dine dayalı siyaseti olumlar noktaya gelen" bazı yazarların ise eleştirilerin içeriğine bakmadan, klasik "Anadolu sermayesi-büyük sermaye çelişkisi" üzerine yazılar döktürdüklerini görüyoruz. Olanların içyüzünü bilmeden, AKP ile büyük sermaye ilişkisine teorik bakarak, sözde kalan sınıfsal tahlillere giriyorlar. Hem de bir yandan sınıfsal tahlil yapmaya çalışıp, öte yandan dine dayalı siyaseti olumlayarak....

Bu arada Başbakan "haksızlıklar karşısında entelektüellerin, sanatçıların sesleri yaşadığımız çağda yeterince yükselmiyor" şeklinde konuşmalar yapıyor...

Büyük sermaye-Anadolu sermayesi çelişkisi, nasıl bir seyir izlediği, o kulübe girmek için her yolu deneyip de, şimdi Hükümet kızacak diye Başkanlarının söylediklerini inkar etmeye kalkan işadamlarının bu süreçteki iş trendlerine de bakarak, mutlaka tartışılmalı.

Ancak önce TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın söylediklerine bakmak gerekmez mi?

Yalçındağ, AKP’nin merkez sağ parti olma hedefiyle yarattığı beklentiyi karşılaması gerektiğini söylemiş. Bu söylem Başbakan’ın kendisine ait değil mi? Başbakan "elimde liste partilere gidip uzlaşma arayacağım, Cumhurbaşkanını bu şekilde seçeceğiz" demedi mi? Sonra bu sözünü yerine getirmeyip, yeniden siyasi gerginliği hortlatmadı mı? Merkez parti olmanın gereği toplumsal kesimler arasında çatışmayı önleyip, uzlaşma sağlamak değil mi?

ELEŞTİRİYE HİÇ TAHAMMÜL YOK

Yalçındağ
, Anayasa’nın aceleye getirilmemesi gerektiğini, cumhuriyet kazanımlarını ve temel değerlerini eksiksiz olarak yansıtması gerektiğini, geçmişle hesaplaşma kaygısı taşımaması gerektiğini, hazırlanma sürecinin son derece şeffaf olması gerektiğini söylemiş. Ankara’da AKP’liler dahil herkes biliyor ki; bazı hocalar bilerek ya da bilmeden kullanılarak, bürokrasi tarafından Anayasa taslağı hazırlandı ve partiye gönderildi. Sürecin şeffaf işlemediği kesin ve geçmişle hesaplaşma maddeleri parça parça ortaya çıkarılıp, kendilerine göre bir zamanlama yapıyorlar. Bunları yapmamış olsalar bile, Yalçındağ’ın söyledikleri ilke olarak yanlış mı?

Yalçındağ, Hükümet programının parti programının bile gerisinde olduğunu, somut maddeler yer almadığını söylemiş. Bunu herkes görmüyor mu?

Yalçındağ, ideolojk temelli kadro seçiminin yaratacağı verimlilik kaybını bu ülkenin taşıyamayacağını, kadrolaşmadaki dolambaçlı yolların rahatsız ettiğini, atamaların liyakata, beceri ve yeteneğe göre yapılması gerektiğini söylemiş. Devlet kadrolarının bu esaslara göre düzenlenmesi, atamalarda buna göre davranılması, yanlış mı acaba?

Ankara’da ekonomi yönetimi dahil devlet kadrolarında nasıl bir kriter uygulandığını, atanan kişileri aileleri dahil bilseler, herkesin kadrolaşma konusunda dudağı uçuklar...

Özetle; TÜSİAD Başkanı Arzuhan Yalçındağ’ın söylediklerinin tümü bence de doğrudur ve tam zamanında yapılmış bir uyarı bütünüdür. Anayasa değişiklikleri bu şekilde tamamlanır, eleştiriler bile susturulmaya çalışılırsa, bu işin sonunun kötü olma ihtimali yüksek. Ertuğrul Özkök’ün deyimiyle herkes biat etmeye zorlanıyor... Böyle demokrasi olur mu?
Yazarın Tüm Yazıları