TÜSİAD’ın eleştirileri tüm ülke için

TÜSİAD’ın eleştirilerinin altında "büyük sermaye çıkarı" arayanlar, dünkü Yüksek İstişare toplantısında yapılan uyarılara, acaba ne diyecekler?

Yine "Anadolu sermayesi-büyük sermaye çelişkisi" diye kestirip atacaklar mı, yoksa eleştirilerin içeriğine bakıp, "gerçek anlamda demokrasi" ve "ekonomide atılım için siyasi çatışmanın giderilmesi" dolayısıyla da "ülke için eleştiri" olduğunu acaba görecekler mi?

Şurasını unutmamak gerekir ki; eğer ülke siyasi sorunlarını aşar, sürdürülebilir yüksek büyümeyi yakalarsa, elbette bundan en fazla yarar görecek olan sermaye kesimi olacak. Tam tersi olur, ülke yaşanan sıkıntılar nedeniyle bir kaosa, çatışmaya sürüklenirse, o zaman en fazla zarar görecek olan da, yine doğal olarak büyük sermaye sahipleri olacak.

Özetle; ülkenin lehine olan gelişmeler, tüm kesimleri olumlu etkiler, bu sistem içinde en çok da büyük sermaye sahiplerini olumlu etkiler. TÜSİAD’ın yıllar önce aldığı, ekonomik konuların yanısıra toplumsal, siyasi ve diplomatik ilişkilere ilişkin görüş açıklama kararı da bu nedenle alınmıştır. TÜSİAD’ın eleştirileri her zaman mevcut iktidarlar tarafından tepki görmüş, popülizm adına "kendi çıkarları için bunu söylüyorlar" denmiş, hatta siyasi partilerin TÜSİAD’la çatışma içine girdikleri zaman daha fazla oy topladıkları bile söylenmiştir.

TÜSİAD buna rağmen; bu tavrını hep korudu ve şu kadarını söyleyelim ki; yine en az eleştiriyi AKP döneminde yaptı. Zamanında Başbakan’ın TÜSİAD yönetiminin eleştirilerine verdiği bilindik, bilinmedik sert yanıtlar etkili oldu mu bilmiyoruz. Ancak AKP Hükümetinin, her gelen eleştiriye olduğu gibi, TÜSİAD’den gelen eleştirilere de sert yanıtlar vermesi, tahammülsüz tavır koymasının son örneğini anayasa değişikliği sürecinde de yaşıyoruz..

Dün TÜSİAD’da konuşan Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, "itham değil yapıcı eleştiri yapılsın" derken neyi kastetti, bilmiyoruz. Örneğin "anayasa değişikliği referandum sonrasına ertelensin", "değişiklik tüm kesimlerin katılımıyla hazırlansın", "yeni Anayasa’yı ancak kurucu meclisler yapar" demek, hatta "üniversitelerde türbana izin vermek hukuka aykırıdır" demek, itham mıdır, eleştiri midir? Bunlar ithamsa, eleştiri ne demektir? Daha şimdiden her gelen eleştiriye düşmanca bir tavır olarak bakılırsa, "toplumsal uzlaşma metni" denen anayasa nasıl olacak da mutabakatla yapılacaktır? Bu tavır, çalışmaları yapılan anayasanın "AKP Anayasası" ya da "Türban Anayasası" olarak anılmasına neden olmaz mı?

EKONOMİYE BAKIN

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mustafa Koç, çağdaş demokratik toplumlarda, hükümetleri izlemek, icraatlarını değerlendirmek, eleştiri ve uyarılarda bulunmanın sivil toplumun temel işlevlerinden biri olduğunu, buna tahammül edemeyen siyasetçilerin çağdaş demokrasinin gereklerini benimsemediklerini ortaya koymuş olacaklarını ifade edip, "Burada bir kez daha altını çizmekte yarar görüyorum; TÜSİAD olarak anayasa sürecini de, hükümetin icraatını da yakından izleyeceğiz" demiş. Anayasanın, toplumsal kesimleri birleştiren, uzlaştıran, toplumu bir arada tutan bir harç olduğunu, yeni bir anayasa çalışmasının ayrışma ve kutuplaşmayı artırmasının düşünülemeyeceğini kaydedip, "Yeni Anayasa etrafında bir kutuplaşma içine girmemiz, içerde bizi bekleyen ekonomik ve sosyal sorunların çözülmesini güçleştirmenin yanı sıra dış itibarımızı ciddi biçimde zedeleyecek ve ülke olarak bizi zayıf düşürecektir" şeklinde konuşmuş.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, toplum olarak, refah ve çağdaşlaşma yolunda ivme kazandıracak bir vizyonun tanımlanmasına ve şeffaf, tutarlı, kararlı politikalarla hayata geçirilmesine ihtiyaç duyulan bir dönüm noktasında olunduğunu kaydetmiş. Yeni hükümetten beklediklerinin, bu vizyona odaklanması ve tüm toplumun sahipleneceği bir ekonomik dönüşüm projesini bir an önce oluşturması olduğunu belirten Yalçındağ, "bunu gerçekleştirebilmek için, dingin bir siyasal ortamda, salim kafayla çalışmaya ihtiyaç olduğunu" kaydetmiş.

TÜSİAD’ın bu söyledikleri, tüm toplum lehine yapılan uyarılar değil de, nedir?
Yazarın Tüm Yazıları