TÜSİAD Yönetim Kurulu iki gündür Ankara’da temaslarda bulunuyor. Bu temaslar, Ömer Sabancı’nın Başkanlığında, TÜSİAD’ın ilk Ankara turu sayılabilir.
Dün öğlen saatlerinde TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı ile Ankara temaslarını konuşma imkanı bulduk. Özetlemek gerekirse; TÜSİAD, AB ile ilişkiler, AB’ye uyum için yapılanlar konusunda oldukça iyimser ve Hükümeti takdir eden bir tutum içinde. Buna karşılık özellikle yapısal tedbirler konusunda Hükümete eleştirileri var ve bu konuda mutlaka ‘hızlı ve radikal adımlar’ atılmasını istiyor. Aldığımız hava o ki; Hükümete yapısallarla ilgili uyarılarını iletmişler ama ne kadar ‘yapıyoruz’ yanıtı alsalar da çok tatmin olmamışlar.
Ömer Sabancı yapısal tedbirler üzerinde önemle duruyor. Ankara’ya gelmeden önce Mersin, Adana, Tarsus’ta temaslarda bulunmuş ve ekonominin geleceği açısından yapısal tedbirler bir sorun olarak, oralarda da açıkca belirtilmiş. Bu nedenle kayıtdışı ekonominin önlenmesi, bu çevçevede gelir idaresinin yeniden yapılandırılması, sosyal güvenlik reformu, özelleştirme konularındaki tedbirlerin ‘hemen’ hayata geçmesi gerektiğini söylüyor. Sabancı, şu anda en büyük sorunun işsizlik olduğunu, bu sorunun çözümü için de yapısal tedbirlerin biran önce gerçekleştirilmesi gerektiğini kaydediyor. İşsizliğe çözüm bulunması için mutlaka yabancı sermayenin çekilmesi gerektiğinin de altını çiziyor. TÜSİAD olarak, Başbakan başta olmak üzere Hükümet üyeleriyle yaptıkları temaslarda, bu konunun üzerinde önemle durmuşlar.
TÜSİAD, Sabancı Başkanlığındaki temaslarını, aldığımız izlenim o ki; ekonomi ve AB ile ilişkiler konusunda sınırlı tutmaya özen göstermiş. Örneğin ‘zina’nın gündeme gelip gelmediğini sorduğumuzda Sabancı, bu görüşmelerde gündeme gelmediğini ama zina konusundaki tavırlarının açık olduğunu, kamuoyuna açıkladıklarını söylüyor. ‘Ekonomide ısınma’ gibi konulara fazla girilmediği ama cari açık konusunda ‘açığın sürdürülebilirliği’ ile sınırlı olmak üzere, kaygıların dile getirildiği izlenimini edindik.
Sabancı, artık mevcut iyileşmelerle kendimizi sınırlı tutmamamız gerektiğini, çok daha ileriye bakarak, bir strateji benimseyip şimdiden buna göre adım atmak zorunda olduğumuzu söylüyor. Bu çerçevede teşviklerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini, öncelikli sektörlerin belirlenip, ‘Şurada, şu sektöre, şu kadar" gibi somut teşviklerle ortaya çıkılması gerektiği görüşünde. 36 ile verilen teşvikler için ‘O öyle yürüsün ama daha kapsamlı çalışmaya ihtiyaç var" diyen Sabancı, bazı sektörlerde artık teşvik verilmemesi kararı alınıp, ‘teşviklerin teşvik gibi olmasını’ istiyor.
FAİZ İNDİRİMİ
Sabancı’ya, dün sabah saatlerinde yapılan Merkez Bankası’nın faiz indirimini de sorduk. TÜSİAD’ın Merkez Bankası yönetimine güveni tam ve bunu açık açık söylüyorlar. Sabancı enflasyonla mücadele ve para politikası konusunda Merkez Bankası’na duyulan güvenin iyileşmede önemli rol oynadığı görüşünde Bu çerçevede faiz indirimi kararı konusunda da ‘Merkez Bankası gerek görüp yapmıştır’ görüşünü taşıyor.
Bu arada bazı TÜSİAD yönetim kurulu üyelerine bürokratlarla yenilen yemeği soruyoruz. Bir üye, ‘Akşamki yemekte Başkana ‘faizin artık indirilmesi lazım’ dedik, bin dereden su getirdi, indirim olacağına ilişkin en ufak renk vermedi’ diyor. Yani Merkez Bankası indirimle herkese sürpriz yapmış oldu.
Bankacı olan bu üyeye, ‘Faiz indiriminin sakıncaları olup olamayacağını da soruyoruz’ ama O da Merkez Bankası yönetimine olan güvenin altını çizip, ‘O işini bilir’ havasını taşıyor.
Şahsen, Merkez Bankası yönetimi için, ‘Eğer faiz indiriyorsa gerçekten bir bildiği vardır’ görüşünü taşıyanlardanız. Ancak tedirginliğimiz olduğunu da söylemeden edemeyeceğiz. Hele ki iki puanlık indirim ‘Ekonomide bir ısınma olmadığı’ anlamına gelmez mi? Eğer ısınma varsa, cari açık sorunsa 2 puanlık indirim, yanlış bir sinyal niteliği taşımaz mı? Piyasa baskısı bu indirimde ne kadar rol oynadı? Neden 1 puanlık indirimle yetinilip, ‘Temkinli tutum’ sürdürülmedi. Bunlar, yanıtlanması gereken sorular olarak ortada duruyor...