Bu soru, "Türkiye’nin şimdiye kadar uyguladığı ekonomik programların hepsinin kendisine dayatılmış, dışarıda hazırlanarak getirilip de burada uygulanmış programlar olduğu" görüşüne dayanmıyor. Uzun yıllardır ekonomiyi ve uygulanan programları yakından izleyen bir gazeteci olarak, böyle bir tezin kesinlikle doğru olmadığını biliyorum.
Bu sorudan kastım o ki; Türkiye IMF’le anlaşma olmadan ya da stand-by gibi bağlayıcı bir anlaşma olmadan, kendi istikrar hatta sanayileşme programını yapabilir mi?
Aksi takdirde 2000 yılında uygulamaya konan, 2001’de güçlendirilen, hala içinde yaşadığımız ekonomik programın dizaynında bizim bürokratlarımızın katkısının ne kadar büyük olduğunu biliyorum. AKP Hükümeti döneminde uygulamada başarılı olundu ama bu programa hiçbir katkıda bulunulmadı, eskiden dizayn edilen programa, akıllı davranılarak, uyuldu.
Türkiye’de ekonomik programları izlediğim kadar, ekonomi konusunda siyasetçi davranışlarına ve ekonomik programa müdahalelerine de şahitlik etmiş bir gazeteci olarak, "Türkiye’nin özellikle IMF çapası olmadan, güçlü bir program uygulamasının çok güç olduğu" kanısındayım. Ancak bütün bu deneyime karşılık, son zamanlarda artan "Artık kendi ekonomik programımızı yapmalı, sanayileşme stratejisi oluşturup bunu uygulamalıyız" arayışını da hak veriyorum. Merkez Bankası eski başkanı Süreyya Serdengeçti’nin de, yıllardır paraya ilişkin teori ve uygulamaların içinde olmuş bir bürokrat olarak, "kendi programımızı yapalım" çağrısını da bu nedenle çok ciddiye alıyorum. Bugünkü Referans Gazetesi’nde Serdengeçti’nin gündeme ilişkin görüşlerini yansıtan bir söyleşi bulacaksınız. Serdengeçti, IMF çapasının çok önemli olduğunu istikrarın kazanılmasına büyük katkı yaptığını belirterek, "ama IMF çapası giderek zayıfladı" diyor. Şimdiye kadar ekonomiyi bağladığımız iki çapadan diğeri olan AB çapasını ise o kadar etkili bulmayan Serdengeçti, "Siyasi bir süreç olduğu için ekonomi açısından o kadar kuvvetli bir çapa olmadığı" görüşünde. Seçimlerden sonra yapılacakların belli olduğunu, enflasyonu, bozulan mali disiplini de yeniden kurarak düşürmek zorunda olduğumu kaydeden Serdengeçti, tek parti iktidarı da olsa, koalisyon iktidarı da olsa, ekonomide yapılması gerekenlerin aynı olduğunu söylüyor. "Seçimlerden sonra ülke ekonomisinde istikrarı kalıcı hale getirmeye kararlı isek, o zaman niye kendi kuvvetli çapamızı kendimiz oluşturmayı düşünmüyoruz ?" diye soran Serdengeçti, kendi sorusuna yanıtını ise, "Bu yapılabilir. İstenirse" diye veriyor.
SANAYİLEŞME STRATEJİSİ İHTİYACI
Serdengeçti’nin de dillendirdiği bu arayışın, son dönemde çok geniş kesimlerlerce paylaşıldığı ortada. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da, bu arayış içinde olan kişilerden biri. Bizce Faik Öztrak başta olmak üzere çok iyi bir ekip kurup, yeni bir sanayi stratejisi oluşturma imkanı da artık var. Ancak bunu yaparken, yakın izleme anlaşması gibi anlaşmalarla IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşların uygulanacak programa onayının alınması, kredibilitesi sağlam bir program olduğunun ilgili tüm kesimlere benimsetilmesi gerekiyor. CHP nezdinde, sadece programı hazırlamak değil, kabul ettirmek konusunda da deneyimli bir ekip oluşuyor.
Serdengeçti’ye CHP’den aday olup olmayacağını soruyoruz, "şimdiye kadar birçok partiden teklif geldiğini, gururlandığını" belirtip, ancak hiçbir partiye başvurusu olmadığını kaydediyor.
Serdengeçti’nin siyasi tartışmalara rağmen piyasalarda yaşanan sakinliğe ilişkin yorumu da ilginç.Yaşadığımız sakinliği "göreli sakinlik" olarak nitelendiren Serdengeçti, buna çok fazla aldanmamak gerektiğinin altını çizip, "İstikrar için yapmamız gerekenleri yapmamaya devam eder, siyasi istikrarı da sağlayamazsak, içinde bulunduğumuz sürecin sonunda, bugünkü göreli sakinliği ararız" şeklinde konuşuyor. Bizce de haklı, artık siyasetin durulması gerekiyor..
Seçimlerden sonra da enflasyonu indirme ve büyümeyi kalıcı kılacak bir programa ihtiyaç var.