TOBB’un talepleri Deppler’in söyledikleri

ÖNCEKİ gün, IMF Heyetinin TOBB’la yaptığı görüşme ve burada konuşulanların, Deppler’in basın toplantısında söylediklerinin öne çıkması nedeniyle, kamuoyuna gerektiğince yansımadığını söyleyebiliriz.

TOBB Başkan Yardımcısı Halim Mete, IMF Türkiye Masası Şefi Moghadam’ın da hazır bulunduğu, Deppler’le yapılan görüşmede, açık açık ‘3 yıl vadeli stand-by anlaşması yapılmasının gereğini’ anlatmış. Deppler ve Moghadam, İstanbul’da yaptıkları temaslarda da, MÜSİAD dışında, hemen hemen bütün işadamlarından benzer taleplerle karşılaşmışlardı. TOBB nasıl bir ilişki istediğini, ‘IMF ile ilişkilerin devamını, bu uzun vadeli taahhüt çerçevesinin bir parçası olarak görüyor ve destekliyoruz. Bu kapsamda, 2005 sonrasında yapısal reformların kesin bir taahhüte bağlandığı en az 3 yıllık yeni bir stand-by’a gidilmesini gerekli görüyoruz’ şeklinde detaylandırmış. Mete, faiz dışı fazla rakamının azaltılması tartışmasını gereksiz ve tehlikeli bulduklarını ifade ederek, bu konunun tartışmaya açılması durumunda, buradan elde edilecek kaynağın kullanılması için Hükümet üzerinde popülist baskı olacağını, bu durumda verimsiz kamu harcamalarının ortaya çıkacağını söylemiş. TOBB’un bu görüşleri bence ‘nasıl çağdaş hale geldiğini’ ortaya koyuyor.

Mete, hükümetin mali disiplini koruma yolunda gösterdiği çabaları takdir ettiklerini ancak aynı çabanın yapısal reformların tamamlanması için de gösterilmesi gerektiğini belirterek, sosyal güvenlik, vergi sistemi ve idaresi, kamu yönetimi, hukuk ve mevzuat gibi alanlarda yapısal reformların henüz tamamlanmamış olmasının en büyük risk unsuru olduğunu söylemiş. Mete, ‘Bunlar tamamlanmadan büyüme sürecinin otomatikman devam etmesi beklenmemelidir’ diye konuşmuş. Türkiye’nin en büyük probleminin işsizlik ve yoksulluk olduğunu da ifade eden Mete, işsizliğin kamu kurumlarını istihdam deposu haline getirilerek, yoksulluğun ise asgari ücreti artırarak çözümlenemeyeceğini söylemiş. İşsizlik ve yoksullukla mücadelenin yolunu ise girişimcilerin önündeki engelleri kaldırılmak olarak belirtmiş.

Deppler’ın söylediği, ‘piyasa ile aynı görüşte değiliz’ sözleri, bence tümüyle işalemi için de geçerli. Çünkü bankacılar başta olmak üzere işalemi, oyun planını ‘iyiye gidişin devam etmesi’ üzerine kurdu. Bu nedenle pozisyonlar düşük kur, düşük faiz üzerine kuruldu. Buna karşılık, geçen ay piyasalarda yaşanan çalkantı başta bankacılar olmak üzere tüm işalemini büyük tedirginlik içine soktu.

Bu tedirginliğin nedeni ise Hükümete hálá, IMF olmadığı takdirde, gerekenlerin yapılacağı konusunda güven duymamaktan geliyor. Bu nedenle biran önce IMF’le ilişkilerin netleşmesini istiyorlar. Buna karşılık Deppler ise daha kayıtsız görünüyor. Ya da Hükümetle henüz anlaşamadıkları için, ortalığı germemek adına, abartılı olumlu davranıyor.

GÜLDÜREN FIKRA

Referans Gazetesi’nden Levent Çağlar’ın TOBB görüşmesinin perde arkasından aldığı bilgiye göre, Başkan Rifat Hisarcıklıoğlu ICC toplantısı için Fas’ta bulunduğu için, IMF’yle görüşmelere başkanlık eden Halim Mete, Deppler’e bir fıkra anlatmış.

Görüşmede en çok üzerinde durulan konuların başında sosyal güvenlik sisteminin açıkları ve sistemin yeniden rehabilitasyonu oluşturunca, fıkraları ile ünlü Mete dayanamamış, ‘Sosyal güvenliğe para aktarıyoruz, ama kime gidiyor bilmiyoruz’ diyerek, şu fıkrayı anlatmış:

‘Biri musevi, biri hristiyan, biri de Oflu Hoca olmak üzere 3 din adamı bir toplantıya gitmişler. Burada din adamlarına (Paralarınızın ne kadarını Allah için harcıyorsunuz?) sorusu yöneltilmiş. Musevi din adamı (Bir çukur kazıyorum. Paraları havaya atıyorum. Çukurun içine düşenleri Allah için harcıyorum) demiş. Hristiyan din adamı ise (Bir çizgi çiziyorum. Paraları o yöne doğru atıyorum. Çizgiyi geçen paraları Allah için harcıyorum) demiş. Sıra Oflu Hocaya gelmiş. Hoca, (Ben paraları havaya atarım, lazım olanı Allah alır. Gerisini ben harcarım demiş.’
Yazarın Tüm Yazıları