Tasarruf oranı ve dolarizasyon uyarısı

“Faizler hızla iniyor” diye sevinirken, bunun yarattığı ve küresel ekonomideki gelişmelerin biriktirdiği riskleri göz ardı ediyoruz.

Haberin Devamı

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da geçen gün yaptığı bir konuşmada dayanamadı; küresel likiditenin çekilmesi sürecinde bizim gibi gelişmekte olan ülkelere çıkacak faturaya dikkat çekerek, şimdiden o döneme ilişkin hazırlık yapmak gerektiğini söyledi.
Önceki gün Ufuk Üniversitesi’nde 2013’de Türkiye ekonomisine ilişkin gelişmeler ve beklentileri tartıştık. Prof.Dr. Mehmet Tobanbay’ın yönettiği panelde Prof. Dr. Fatih Özatay ve Yrd. Doç. Dr. Niyazi Erdoğan’la birlikteydik. Fatih Özatay, Radikal’deki köşe yazılarında da bir süredir üzerinde durduğu tasarruf oranlarındaki düşüş ve dolarizasyon tehlikesi üzerinde durdu.
Özatay’ın da haklı olarak belirttiği gibi; negatif faiz uygulaması giderek derinleşiyor. Tüm dünyada aynı eğilim söz konusu, bizde de bu eğilimin giderek güçlendiği görülüyor. Piyasalar Merkez Bankası’nın bu ay da faiz indirim kararı vermesini bekliyorlar. Hele, kurlarda belirlenen 120’lik hedef aşıldığı için, TL’deki değerlenmeyi önlemek için Merkez Bankası’nın faiz indiriminin şart olduğu, hatta kuvvetli bir indirim yapılacağı beklentisi giderek artıyor.
Ancak Özatay’ın hatırlattığı gibi; tasarruf oranlarımız yeniden hızla aşağı gelmeye başladı. Negatif faizin derinleşmesi, tasarruf oranlarının daha da düşmesine yol açacak.

Babacan’ın gayretiyle devreye sokulan bireysel emeklilik fonlarına devlet katkısının da yeterli olmadığı çok açık biçimde ortada. Bu konuyu, iktidar partisinin bir ekonomi kurmayı ile de tartıştık. O da tasarruf oranlarına dikkat etmemiz gerektiğini, bireysel emeklilik sigortasının iyi adım olduğunu ama yetmediğini, kamunun tasarruflarının artırılması gerektiğini söyledi.
Özatay’ın dikkat çektiği dolarizasyon tehlikesi de, hiç konuşulmuyor ama ileriye dönük ciddi risk biriktiren bir unsur. 3. Havaalanı neredeyse tümüyle TL bazında girdiyle yapılacak ama euro bazında çıkan tekliflere bayram ediyoruz...

MERKEZ HER ŞEYİ ÜSTLENİNCE

Aynı panelde para politikası uygulamaları da gündeme geldi, Merkez Bankası’ nın uyguladığı politikaların yanında, neleri hedeflediğini de gözden geçirdik.
Daha doğrusu Hükümetin isteği doğrultusunda tüm ekonomik parametleri birden hedef olarak aldığında bu işin sonunun nereye varabileceğini konuştuk.
Piyasalar da unutmuş gibi görünüyor ama asıl amacı fiyat istikrarı olması gereken Merkez Bankası’nın şu anda reel kur hedefi, kredilerde artış hızı hedefi bulunduğunu, rezervleri artırmaya, büyümenin düşmesine engel olmaya çalıştığını, bu arada da enflasyonu da gözetmeye çalıştığını biliyoruz.
Bir Merkez Bankası bunların hepsini birden yerine getirebilir mi?
Getiremeyeceği için işi savsaklamaya başladığı açık. Bir yandan “kredi artış hızı yüzde 15’i geçmesin”deyip ertesi gün “hedef koymamıştım” diyor, reel kur endeksinde açıkladığı sınır aşılıyor, bir şey yapmıyor.
Öyle olunca da ekonomideki potansiyel ve istikrarlı büyümenin dayanağı olan tasarruf oranları artacağı yerde düşerken, hala negatif faizin boyutunu artırıyor. Son dönemde yaşanan bu gelişmeler bir Merkez Bankası’nın her şeyle uğraşamayacağını, bu kadar siyasi yük üstlenemeyeceğini bence gösterdi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın tüm ekonominin yükünün Merkez Bankası’na yüklenemeyeceğini söylemesi, bence olumlu. Umarım, seçim sürecinde daha fazla
popülizm söz konusu olmadan, yani dengeleri bozacak riskler artmadan, tüm bunlar artık tartışılmaya başlanır...

Yazarın Tüm Yazıları