Siyasetten sonra ekonomik supaplara göz dikildi

AVRUPA Kupası, iyice kızışan siyasi atmosfer içinde bir mola oldu; herkese bir soluk aldırdı. Ancak önümüzdeki haftadan itibaren siyasi havanın yeniden kızışmaya başlaması kaçınılmaz görülüyor. Bu sakin havayı çok ararız gibi geliyor bana...

Siyasetle birlikte ekonomide de yaz dönemi olmasına rağmen, bir hareketlilik yaşayabiliriz. Çünkü dışarıdan gelen haberler de yeniden olumsuza dönmeye başladı.

Böylesine bir mola havasında, dün Hürriyet’te Şükrü Küçükşahin’in köşesinde yer alan bir toplantıya ilişkin bilgiler, yaşadıklarımızı, daha doğrusu yaşadıklarımızın nedenlerini anlamak açısından bence çok çarpıcıydı. Yazıda özetle geçen hafta yapılan bir toplantıda müteahhitlerin yakınması üzerine, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) yetkililerine dönüp, "Bıktım sizlerden, sürekli şikayetler alıyorum, kapatacağım bu DPT’yi" demesi anlatılıyordu. Başbakan her kurumun kendi planlama birimini kurmasının daha yararlı olacağını söylüyormuş.

Başbakan’ın bu çıkışı, dile getirdiği bu anlayış, bence siyasette içine düştüğümüz durumun temel dayanaklarından birini açığa çıkarıyor.

AKP Hükümeti, daha doğrusu Başbakan Tayyip Erdoğan, bir ülkenin sadece bir kişinin ya da grubun istediği gibi yönetilebileceğini zannediyor. Yani yasama, yürütme, yargı tüm erklerin kendi istediği doğrultuda çalışmasını, gerekirse askeri de yönetmek istiyor olabilir.

Halbuki, demokrasi ile yönetilen bir ülkede erklerin birbirine karışması ancak kaos getirir. Erklerin tümünün tek elde toplanması, demokrasi içinde yaşayan bir toplumda gerçekleşemez. Demokrasi içinde gelip, sistemin adına başka bir şey dedirtecek hareketlere izin verilemez.

Tüm normal ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de buna izin verilemez. "Radikal yanı" hiç bulunmayan hükümetlere bile böyle bir izin verilmemiştir ki, radikal unsurları hep konuşulan, toplumun tümünü kavrayamayan, "öteki" deyimini çok rahatlıkla kullanan bir iktidara böyle bir sınırsız yetki verilsin. İktidara gösterilen dirence buradan da bakmak gerekiyor.

Çünkü bu kurumlar yürüyen sistemin supaplarıdır, denge unsurlarıdır...

DPT aşırı harcamalara dur diyor

BAŞBAKAN, belli ki siyasetten sonra ekonomide de supapları yok etmek istiyor. Eğer bu mümkün olursa, ekonomide denge unsurları kalmazsa, ekonomik sıkıntı kaçınılmaz olur.

Müteahhitlerin yakınması üzerine bu çıkış yaşanmış ama Başbakan’ın bir süredir DPT’nin tavırlarından şikayetçi olduğunu biliyoruz. Ona göre DPT işleri engelliyor. Halbuki DPT görevini yapmaya çalışıyor; harcamaları aşırı artırmaya direnç gösterip, regülasyonla dengeyi bulmaya çalışıyor. Başbakan Erdoğan’ın bu yıl, duble yollarla başlayıp geniş kesimlere yayılan ek ödenek taleplerini desteklediğini biliyoruz. Erdoğan’ın da ısrarıyla, Ulaştırma Bakanlığı’nın yatırımlarına 2.5 milyar YTL’lik ek ödenek ayrıldı. Son dönemde özellikle Ulaştırma, Çevre ve Enerji bakanlıklarının artan harcama ve ek ödenek taleplerine, DPT temkinli yaklaşıyor ve hem aşırı harcama hem de mali disiplin için bunlara karşı çıkıyor.

Ulaştırma Bakanlığı’nın yatırımları için bütçe dışında ve denetimden uzak bir fon kurma talebine, ardından Enerji Bakanlığı’nın benzer talebine de en çok DPT karşı çıkmıştı.

DPT, geçtiğimiz dönemde de Galataport’taki tartışmalı anlaşmaya onay vermemiş, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ta o zamandan tepkisini çekmişti.

Başbakan Erdoğan’ın, bundan 5 yıl önce, yani başbakanlığının ilk yılı içinde, birilerine "Kardeşim belediye çok iyiymiş. Şu işi yapın diyordum yapılıyordu. Şimdi burada bir sürü yere sormak gerekiyor, para yok diyorlar. Bir işi yapın diyoruz geciktiriyorlar" diye yakındığını biliyoruz. 5-6 yıl oldu, devlet yönetiminin belediye başkanlığı yönetiminden çok farklı olduğu anlaşılmalıydı ama belli ki eski alışkanlıklar sürdürülüyor.
Yazarın Tüm Yazıları