Siyasette ve ekonomide henüz dibi görmedik

GEÇEN ay içinde finansal piyasalarda küresel krizde artık dibin bulunduğu yargısı hakim olmuştu. Ancak bir süredir yaşananlar, küresel dalgaların yeniden yükselmesi, bu yargının çok da doğru olmadığını ortaya çıkardı.

Avrupa Merkez Bankası faiz artırdı ama ardından artırımların sürmeyeceği mesajını verdi. Japonya’da işlerin hiç de iyi olmadığı gözleniyor. ABD’den gelen veriler ise durumun çok da kötü olmadığı biçiminde yorumlanıyor.

Özetle, yakında yine, işin güzel noktaları görülmeye çalışılıp, dibin göründüğü yönündeki yorumlar artmaya başlayabilir. Ancak bence piyasaların "dip göründü" derken çok daha temkinli olması gerekiyor. Çünkü hala 2000 yılından 2007 ortasına kadar küresel ekonomide yaşanan "hesapsız iyilik" döneminin faturasının ödendiği kanaatinde değilim.

ABD’de ve Avrupa’daki şirket bilançolarında gerçek tablonun hala görülmediğini, merkez bankaların hesapsız para basmalarının acısının henüz yeni yeni çıkmaya başladığını düşünüyorum.

Bu nedenle bir süre daha dalgaların devam edeceği, "dip bulundu" demek için epeyce bir süre beklemek gerektiği kanaatindeyim.

Dünya ham petrol fiyatlarının 145-150 dolar olduğu bir noktanın kalıcı bir denge olamayacağı, denge noktasının oluşması için bir süre daha geçmesi gerekeceği, dolayısıyla küresel ekonomide istikrarın yeniden sağlanması için beklemek gerektiğini düşünüyorum.

Küresel ekonomide durum böyleyken içeride ise durum çok daha kötü. Bir yandan küresel ekonomide denge oluşmasını beklerken, öte yandan içeride denge bulmasını beklediğimiz ama uzayacağını gördüğümüz çok sayıda denklem bulunuyor.

Bunların içinde en önemlisi de siyasetteki kargaşa, çatışma.

AKP’nin kapatma davası ardından Ergenekon soruşturması, toplumsal ayrışmanın doruk noktasına ulaşmasına neden oldu. Kim ne derse desin, toplumsal kamplaşma, devletin kurumları arasındaki çatışma hiç görülmedik noktalara ulaşmış durumda.

Küresel krizin birinci yılı

BU durumu artık Başbakan ve Cumhurbaşkanı bile kabul edip açıkça söylüyor. Peki bunu söylüyorlar da bir şey yapıyorlar mı derseniz; durum ortada, görünmüyor mu?

İşalemi büyük bir korku içinde. Siyasi gerginliğin bir süre devam edeceğinin anlaşıldığını gören işadamları, ekonomide işlerin bir süredir kötüye gittiğini ama çok olumsuz noktalara gelinmediğini ama bu gidişle, gerçekten çok zor durumlara düşüleceğini söylüyorlar. Özetle; siyasi gerginliğin önlenmesi başta olmak üzere, hükümetin içeriyi düzeltecek bir şey yapamadığından, aksine işlerin iyice sertleşmesine neden olduğundan yakınıyorlar.

Bu arada yaşanan küresel krizin birinci yılını doldurmuş bulunuyoruz. Bu bir yıl içinde hükümetin, siyasi gerginlik konularından da bağımsız olarak, yaşanan küresel krize karşı bir önlem aldığını gören oldu mu? Aksine IMF’le anlaşmanın bittiği, AB tam üyelik sürecinin iyice savsaklandığı bir yıl yaşadık. Üzerine bir de bu siyasi gerginlik eklendi. AKP’nin seçim zaferinden sonra artık uzlaşmacı bir tavır alması, merkez sağa oturup, istikrar sağlaması beklenirken tam tersi oldu. Cumhurbaşkanı seçimiyle başlayan toplumsal gerginlik bu noktaya geldi ve geldiğimiz noktada artık uzlaşma yolu da kapanmış, hesaplaşmanın beklendiği bir ortam görünüyor.

Özetle, Türkiye bir siyasi kaos yaşıyor. Bu siyasi kaosun içerisine başta yargı olmak üzere tüm devlet kurumlarının çekildiği ve "çözümsüzlük" havasının arttığı gözleniyor.

Türkiye ne siyasi çatışmada, ne de ekonomide dip noktasını henüz görmedi, beklemek gerekecek. Umarız dip noktası biran önce gelir de, her şey için çok geç olmaz.
Yazarın Tüm Yazıları