ERGENEKON iddianamesi ilgili mahkeme tarafından kabul edildi, yani yasal süreç resmen başlamış oldu. Bugünden itibaren iddiaları tefrika biçiminde okumaya başlayacağız.
Bununla birlikte pazartesi gününden itibaren de AKP’nin Anayasa Mahkemesi’nde kapatılma davası görüşülmeye başlayacak. Yani zaten senaryo boldu, artık bolluktan geçilmeyecek.
Şurası kesin ki; hangi senaryo gerçek olursa olsun,Türkiye’yi bundan sonra, ne kadar süreceği belli olmayan bir belirsizlik dönemi bekliyor. Bir başka deyişle, yeni yeni çatışmalar, siyasi kavgaların yaşanacağı, hukuk savaşlarının iyice kızışacağı bir döneme giriyoruz.
Sonuç olarak da hangi senaryo gerçek olursa olsun, Türkiye’nin zarar gördüğü, tarafların tümünün, kazanan kim olursa olsun zarar göreceği bir dönem yaşayacağız.
Belki de her ihtimalde erken bir genel seçim de yaşamamız gerekecek.
Artık "bunun uzlaşmayla çözülmesi umudu vardı; yoktu" tartışmasının da bir yana bırakılması gerekiyor çünkü ok yaydan çıktı bir kere...
OKUN YAYDAN ÇIKTIĞI GÜN
Aslında ok yaydan, kimine göre Abdullah Gül’ünCumhurbaşkanı olduğu gün, kimine göre türban kararının çıktığı gün, kimine göre de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın kapatma davası açtığı gün başlamıştı.
Şöyle demek belki daha iyi olacak; o veya bu şekilde yaydan çıkan ok, artık hedefini bulmak üzere yönlenmiş durumda... O hedefin önünde kim olacak, bu belli değil.
Bu sürede siyasete ilişkin hukuki seçeneklere ilişkin o kadar çok senaryo gündeme gelecek ki. Bu sürecin sonunda herhalde bu kadar çok senaryo çıktığına herkes şaşıracak.
Bizi asıl ilgilendiren yönüne gelirsek; yani ekonominin bu süreçten nasıl etkileneceğine gelecek olursak...
Her şeyden önce şunu söylemek gerekir ki; önümüzdeki iki üç hafta senaryo açısından da, haber açısından da çok yoğun olacak ve bu iki dava nedeniyle, piyasalar gel-git’leri yoğun, dalgalı günler yaşayacaklar. Ancak bu süreçte yine dış piyasalardaki gelişmeler de etkili olacak. Her iki unsurun birbirini nasıl dengelediğini yaşayıp göreceğiz.
DİNAMİKLERİ GÖRMÜYORLAR
Bir süredir yerli yabancı iktisatçılar, ekonomik analizleri bırakıp siyasi analizler yapıyorlar. Zaman zaman, Türkiye için analiz yapmaları nedeniyle, zorunlu olarak bu analizleri zaten yaparlardı ama bu dönemdeki kadar yoğun ve karmaşık senaryolar pek ortaya çıkmamıştı.
Yabancılar da bu süreçte Türkiye’ye yönelik siyasi analizler yapıyorlar. O kadar rahat yapıyorlar ki; Türkiye gerçeğini, özel siyasi dinamiklerini yok sayıp, "sanki bir Fransa’da, İngiltere’de böyle bir dava olursa ne olurdu" penceresinden baktıkları anlaşılıyor.
’Gri bir alan yok’ raporu
LEHMAN Brothers tarafından AKP’nin kapatılma davası ile olarak, "Gri bir alan yok" isimli rapor yayınlandı ve bu raporda yine "AKP’nin kapatılmayacağı" tahminine ağırlık verildiği belirtilmiş.
Raporda Anayasa Mahkemesi’nin türban kararının Türkiye için çok önemli olduğu, bu kararın Meclis’in Anayasa’yı değiştirme özgürlüğünü ve AKP tarafından gelecekte yapılabilecek olası benzer atakları engellediği belirtilerek, "Böylece artık parti kapatmaya yönelik gereklilik de azaldı" deniyor. Bu davanın AKP yönünden şok olduğu belirtilerek, "Bize göre türban davası ve partiyi kapatmaya yönelik tehdit, AKP için uyarı oldu. AKP de daha ılımlı davranmaya ve ses tonunu yumuşatmaya başladı" yorumu yapılıyor.
Aslında mantıklı değil mi?... Benim kastettiğim de buydu işte.
Keşke Türkiye’de siyaset Lehman Brothers’in dediği gibi işleseydi, değil mi?
AKP kapatılmazsa, artık ders almış gibi mi davranır, yoksa iyice pervasızlaşır mı?
Sizce hangisi olur, geçmiş deneyimler neyi gösterdi bir hatırlasanıza...