HER seçimden önce hükümetlerin bir ölçüde seçim ekonomisi uygulaması makul karşılanır.
Elbette artık "kim ne verirse 5 TL fazlasını vereceğim" türü, kaba popülizm örneği kararlar, artık hoş karşılanmıyor. Ancak yine de Hükümetlerin seçim öncesi oy kaygısıyla bir miktar popülizm yapmasını makul karşılama eğilimi var.
22 Temmuz seçimlerine giderken, seçimlere kısa bir süre kalmış olması, piyasaları "fazla seçim ekonomisi uygulanmaz" gerekçesiyle biraz sevindirmişti. Bu arada seçime giderken siyasi çekişmenin artması, kavgaların büyümesi de "sanki seçim ekonomisi uygulanmıyor" gibi bir havanın oluşmasına neden oldu.
Halbuki gündeme gelmiyor ama seçim ekonomisinin alası uygulanıyor. Geçen yılın bütçesini Başbakan Tayyip Erdoğan’a açıklatmak için, yapılan harcamaların bir bölümünün saklandığı sonradan, yeni yılın ilk aylarından itibaren, ortaya çıkmaya başlamıştı. Ardından tek bir aylık bütçe kötüleşmesi olmadığı, bu yılın rakamlarının tümüyle kötü gelmeye başladığı anlaşıldı. İşte aylar ilerledikçe bütçeden gelen haberler, piyasaların "mali disiplin" adına morallerinin biraz bozulmasına neden oldu.
Ancak detayıyla incelendiğinde mali disiplindeki bozulmanın sadece bütçe rakamlarıyla sınırlı olmadığı açıkca görülüyor. Bütçe rakamlarının yanı sıra yapılmayan elektrik zamlarının biriktirdiği yük başta olmak üzere, geçen yıldan başlayan KİT dengesindeki bozulma büyük bir hızla devam ediyor.
Şu kadarını söyleyelim ki; sadece elektrik fiyatlarındaki zam ihtiyacı şimdiden yüzde 25’leri aşmış durumda. Yani teknisyenler seçim sonrası, parça parça ya da bir bütün olarak yapılması gereken elektrik zammının en az yüzde 25 olması gerektiğini açık açık söylüyorlar.
Seçime kadar diğer KİT ürünlerine zam yapılmayacağı da açık.
Bunun da ötesinde yaşadığımız günlerde belediyelerden gelen yük katlanarak artmaya devam ediyor. Bilindiği gibi belediyelerin bütçeye olan borçları için yapılan aylık kesintiler kaldırıldı. Borçlarından kesinti yapılmadığı gibi, özellikle AKP’li belediyelere seçim öncesi önemli aktarmaların yapıldığı da ortada. Hemen herkes etrafındaki belediye yatırımlarının nasıl arttığını açıkca görüyor.
Bütün bunlar önümüzdeki dönemin, özellikle de 2008’in yükünü artıran uygulamalar.
Ancak mali disiplindeki gevşeme bunlarla da sınırlı değil.
AKP Hükümetinin TBMM’deki icraatına baktığınızda, aylık ortalama 10 yasanın çıktığı görülür. Halbuki son iki ay içerisinde çıkan yasa sayısı 68. Elbette bir Hükümetin seçim öncesinde de olsa, icraatlarını yoğunlaştırması iyi bir şeydir. Ancak çıkan yasalar, bunların yanı sıra çıkarılan Bakanlar kurulu kararları ve yönetmelikler eğer mali disiplinde yeni yaralar açıyorsa, bu eleştirilecek ve korkulacak bir şeydir.
Piyasalar bu yasaları ve diğer idari kararları artık yakından izlemeye aldılar. Piyasa oyuncuları tek tek yasaların, yönetmeliklerin getireceği yükleri hesaplamaya başladılar. Yapılan saptamalara göre, bu kararların çoğu ek mali yükler getiriyor.
Çıkarılan yasaların bir kısmının daha önce ekonomik program kapsamında yapılan reformları geri götüren kararlar olması da başka bir üzüntü kaynağı. Çünkü bu kararlar nedeniyle mali disiplindeki bozulma sadece önümüzdeki yılla da sınırlı kalmayıp, kalıcı hasar yaratacak ileriki yılları da ipotek altına alacak demektir.
Kamu Mali Yönetim Kanunu, Kamu İhale sistemi ve kamu bankaları görev zararları konusunda yapılan reformlardan geri adım atıldığına ilişkin işaretler, gelecek döneme ilişkin olarak mali disiplin konusundaki korkuları da artıracak niteliklere sahip.
Bugün Referans Gazetesi’nde bu kararların ayrıntılı bir dökümü yeralacak.
Piyasalara güven veren unsurların başında mali disiplinin korunması geliyordu. Son günlerde bırakın seçim ekonomisini, mali disiplini kalıcı biçimde bozan kararlar alındı.